Her kültürün vazgeçilmez öğesi: Tabular
18. yüzyıl sonunda dünyayı gemiyle dolaşan James Cook, Pasifik Adaları’na yaptığı geziler sırasında Polinezya dilinde “yasak”,...
18. yüzyıl sonunda dünyayı gemiyle dolaşan James Cook, Pasifik Adaları’na yaptığı geziler sırasında Polinezya dilinde “yasak”, “yasaklanmış”, “ayrı tutulmuş” gibi anlamlara gelen “tabu” kelimesiyle karşılaştı. Bu kelime, James Cook sayesinde önce Avrupa dillerinden İngilizceye, buradan da birçok dile girdi.
Polinezya halkı arasında tehlikeli, lanetli ya da kutsal sayılan bazı gelenekler, tabu kelimesiyle anlatılıyordu. Polinezyalılara göre tabu ilan edilen şeylerden kaçınmak gerekirdi çünkü bunların içinde “mana” adı verilen gizemli ve tehlikeli güçler bulunduğuna inanıyorlardı. Tabu olan nesneye dokunan kişi ya da tabu olan şeyi yapan kişi, er ya da geç mutlaka cezalandırılır; hastalık, başarısızlık, üzücü bir olay veya ölümle karşılaşırdı.
Bu kültürde tabu yalnızca nesneler için değil, bazı insanlara hatta sözcüklere de uygulanabilirdi. Örneğin yas tutanlar, yabancılar ve savaşta insanları öldürmek zorunda kalmış askerler, bazı dini arınma törenleri yapılana kadar tabu sayılırdı. Çok yakın bir zamanda ölmüş bir kimsenin adı da arınma töreni yapılmadığı sürece tabu olarak kalırdı.
Bazı tabular ise geleneksel değildi. Örneğin; ürünlerin vaktinden önce yenmesini önlemek için o toplumun lideri tarafından dönemsel olarak uygulanabiliyordu. Nitekim Tonga Adası’nda bir kabile reisi, maiyetinden birini görevlendirip belirli tarım ürünlerinin bir sonraki hasada kadar tabulaştırılmasını isteyebiliyordu. Bunu gerçekleştirmek için ise dini bir tören yeterliydi.
Polinezya adalarındaki gibi tabular yani yasaklı nesneler, yiyecekler ya da bu şekilde gelenekler sadece o coğrafyada ve kültürde değil, dünyanın neredeyse her yerinde yaygındır. Örneğin bazı Afrika toplumlarında damat; kayınvalidesiyle aynı ortamda bulunamaz, onunla konuşamaz hatta onu gördüğü zaman başını çevirmesi gerekir. Yahudilerde memeli hayvanlar içerisinde toynağı ikiye ayrık, geviş getiren türler “koşer” yani helal ve yenilebilir; ötekiler ise “trefa” yani haram kabul edilir. Ayrıca Yahudilerde de Müslümanlarda da domuz eti yemek yasaktır.
Hintlilerin inek tabusu, M.Ö.1500 yıllarında ülkeye çoban göçerlerin gelip yerleşmesine dayanır. Rivayete göre tanrı Krişna, sığır çobanı olarak yetişmiştir. Böylece ineğe ana statüsü tanınır ve bu hayvan bütün dilekleri yerine getiren varlık olarak kutsanır. Antropolog Marvin Harris ise bu tabunun temelinde akılcı nedenlerin yattığını savunur. Ona göre sığırların tarlaların sürülmesinde kullanılması; tezeğinin ise hem gübre hem de yakacak olarak değerlendirilmesi, etinden çok daha büyük bir ekonomik değerdi.
Batı uygarlığında da tabulaşmış gıdalar vardır. 19. yüzyıl ortasına kadar Papa’nın sözünden çıkmayan Hıristiyanların at eti yemesine izin yoktu. Hatta ABD’nin birkaç eyaletinde de bu tabu yasa haline getirilmiş ve devam ettirilmiştir. Antropolog Harris, bunu atların aynı miktarda et oluşturabilmek için sığır ve koyundan çok daha fazla ot yemesiyle ve sığır ve koyuna göre insanla daha yakın bir ilişki içerisinde bulunmasıyla açıklamaktadır. Tabii ki atın binek hayvanı özelliğinden dolayı besi hayvanlarına nazaran çok daha değerli olması da en önemli unsurdur. Ancak at etiyle ilgili istisnalar da yok değildir. Örneğin; Belçika’da ve Fransa’nın bazı bölgelerinde at ve eşek eti, aranan bir lezzettir ve at etinden yapılmış yemekleriyle ünlü lokantalar vardır. İspanya’nın bazı bölgelerinde ise katır eti yenmektedir. İngiltere’de de bir ara at etini popülerleştirmek için “Pegasus filesi” gibi iştah açıcı adlar kullanılmış ancak pek de işe yaramamıştır.
Köpek eti, Güneydoğu Asya ve Batı Afrika’nın bazı kesimlerinde beğenilen besinler arasında olsa da birçok kültür ve inanışta tabu olarak kabul edilir ve yiyenlere de hoş bakılmaz.
Bazı toplumlarda tabuların toplumsal eşitsizliği sürdürmeye yönelik olduğu görülmektedir. Erkeklerin ön plana çıktığı ve kadınların daha değersiz kabul edildiği toplumlarda çeşitli tabularla bu özellik vurgulanmıştır. Mesela Yeni Gine yaylalarında etin iyi tarafını yemek, kadınlara yasaklanıyordu.
Tabular sadece yiyeceklerle değil, sosyal hayattaki birçok şeyle ilgili olabilir. Örneğin; bazı toplumlarda bazı rakamlar tabu olarak kabul edilir. Amerika’da 13 rakamı uğursuz kabul edilir ve çok katlı binalarda 13. kat ya da uçaklarda 13 numaralı koltuk yoktur. Aynı şekilde Çin’de ise 4 rakamı uğursuz sayılır ve 13 rakamına yapıldığı gibi çok katlı bir binada 4. kat yoktur, 3’ten sonra 5’ten devam edilir.
Bazı kültürlerde tabular, hediyelere bile yansımıştır. Singapur’da bir dostluğun ya da ilişkinin kesilmesine neden olacağı düşünüldüğünden makas ve bıçak gibi sivri ve keskin şeyler, hediye olarak verilmez. Ayrıca mendiller, üzüntüyü ve gözyaşını sembolize ettiği için; sazdan yapılmış sandaletler de cenaze törenlerinde giyildiği için hediye olarak verilemeyen eşyalardandır. Latin Amerika’da da benzer tabular olsa da bu gibi hediyelerin yanına bozuk para eklendiğinde tabu ortadan kaldırılmış olur. Eskiden Japonlar cenaze törenlerinde beyaz giydikleri için beyaz renk, Japon kültüründe ölümü sembolize eder bu nedenle hediye olarak verilecek nesneler, beyaz bir kâğıda sarılarak verilmez.
Ölümle ilgili tabular, Moğollarla ilgili 13. yüzyılda kaleme alınmış bazı eserlerde de kendini gösterir. İlginçtir ki Moğollarda ölen kişinin eşyaları, ateşle yapılan bir ritüelle temizlenmek zorundadır. Buna göre belli aralıkta iki küme ateş yakılarak her birinin yanına iki mızrak dikilir ve mızrakların uçlarına bir ip bağlanırdı. Bu iplere büyüsel gücü olduğuna inanılan çeşitli nesneler ya da bezden yapılmış figürler bağlanırdı. İki tarafta da iki yaşlı kadın durur ve çeşitli dualar okuyarak arada ateşe su serperlerdi. Ölen kişinin çadırı, yatağı, giyecekleri, kilimleri, yani kullandığı tüm eşyaları ve ayrıca hayvanları, bu iki ateşin arasından ve mızrakların uzuna bağlanmış ipin altından geçirilir, böylece arınmış olurlardı. Eğer bu ritüel uygulanmazsa hiç kimse bunları kullanamaz, hatta dokunmaya bile cesaret edemezlerdi. Kişi, yıldırım çarpmasından dolayı hayatını kaybetti ise bu ritüel daha önemli hale gelirdi ve çadırında yaşayan herkes de yaşarken sahip olduğu her şey gibi bu iki ateş arasından geçmek zorunda kalırdı.
Velhasıl geçmişte de günümüzde de her toplumun kendi kültürüne göre kimi zaman yaşam koşullarından ve geleneklerinden, kimi zaman inanç sistemlerinden, kimi zamanda yöneticilerinden kaynaklanan çeşitli tabuları mevcuttur. Tabular, genellikle yaşamı zorlaştırır çünkü kurallara uymak kolay değildir ve her kültürde farklı olan bu yasaklara uymak, topluma sonradan katılan yabancılar için de esnetilmez. Yine de yukarıda çok azına değinebildiğimiz saymakla bitmeyecek kadar çok olan tabular, yaşamımızın vazgeçilmez parçasıdır.
Bakmadan Geçme





