Her canlı, yaşamayı hak eder

Bu hafta bir yavru kedinin ayaklarını kestiler. Kan kaybından ve çektiği acıdan dolayı uyutuldu. Bir insan,...

Bu hafta bir yavru kedinin ayaklarını kestiler. Kan kaybından ve çektiği acıdan dolayı uyutuldu. Bir insan, bir canı aldı bedenden. Bilerek ve isteyerek. Peki neden?

Bu soruyu hep soracağım. Çünkü tesadüf eseri veya yanlışlıkla bir hayvanın ayaklarını kesemezsin. Aklım almıyor ama bu kocaman dünya, bu pisliği içinde tutabiliyor. Neden mi? Çünkü mahkemede bir kravat ve beyaz gömlekle iyi hal indirimi alıyorsun. Ne kadar hüzünlü bakarsan o kadar az yazılıyor yıllar siciline. Ama asla ölümle burun buruna gelmiş bir hayvan kadar hüzünlü ve çaresiz bakamazsın. Ölmek istemeyip de söyleyememek… Bizim yanlışımız, burada başlıyor. Biz, sadece bize benzeyen varlıklara yaşama hakkı veriyoruz. Bizim gibi konuşması, düşünmesi, hareket etmesi ve dünyaya nefretten başka bir şey saçmaması gerekiyor. Sevgi, insan için fazla bir duygu. İnsan; nefreti, öfkeyi ve kargaşayı seviyor. Acının sebep olduğu seslerden haz alıyor. İnsan bu kadar işte! Bu kadar acımasız. Yavru bir kediden nefret edecek kadar sevmiyor yaşamayı. Bu yüzden de kimse yaşamasın diyor belki. Kimse sevmesin, gülmesin, mutluluk nedir bilmesin…

Bu hafta bir yavru kedi öldü. Bir annenin yavrusu. Bir mahallenin belki de en sevilecek kedisi. Belki de adı “Şanslı” olacaktı. Dünyanın en büyük şanssızlığı olan insanla tanışmasaydı.

Bu hafta bir yavru kediyi öldürdü insan.

Sebepsizce.

Bakmadan Geçme