Hayvanlarla ve ağaçlarla…
Bir atasözümüz der ki: 'Mahalle yanarken o… saçını tararmış.' Sakın yanlış anlamayın. Özellikle cinsiyetçi ifadelerden ve...
Bir atasözümüz der ki: “Mahalle yanarken o… saçını tararmış.”
Sakın yanlış anlamayın. Özellikle cinsiyetçi ifadelerden ve aşağılamalardan kaçınırım.
Fakat Türk edebiyatının cumhuriyet dönemi şairlerinden Can Yücel’in şu şiirini okuduktan sonra sanıyorum siz de bana hak vereceksiniz:
“Bana şiirlerinde küfür etme diyorlar usulsüz.. Lan bu kadar o… çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz?”
Gündeme dair göndermemizi de yaptıktan sonra biz gelelim yine kendi küçük yerel havuzumuza.
Son zamanlarda dikkatimi çeken önemli doğa olaylarından biri, çevremizdeki çam ağaçlarının kurumaya başlaması. Susuzluk gibi daha çok önemli sorunlarımız var ama çamların kurumasını da kendimize dert edinmemiz gerekiyor.
Benim evim, eski devlet hastanesi bahçesine bakıyor. Burası bildiğiniz gibi, en azından şimdilik kendi kaderine terk edilmiş gibi. Kimi diyor diş hastanesi, kimi diyor doğum hastanesi, kimi diyor yeşil alan vs vs vs…
Hatırlar mısınız “Kral ve Ben” dizisi vardı. Başrol oyuncularından biri de Jul Brayner idi. Yanlış anımsamıyorsan o derdi ‘vesaire, vesaire, vesaire’ diye…
Bildiğim kadarı ile belediyemiz de buranın kendilerine tahsis edilmesini istiyor. Her ne hikmetse şimdilik hiçbir şey olamıyor.
Bahçedeki çam ağaçları da birer birer kurumaya başladılar. Bir bakan ve ilgilenen olduğunu sanmıyorum çünkü sulanmıyorlar bile…
Geçtiğimiz gün Birgi’de idim.
Belki basından takip ettiniz… Birgi’de iki kentin buluşması adı altında Bodrum ve Ödemişli ressamların resim sergileri vardı. Kent konseyleri ve her iki şehrin belediyelerinin ortaklaşa düzenlediği sergiler, uzun süren salgın yasaklarının ardından yeşeren bir sanat filizi gibi idi.
İlki 15 Nisan Dünya Sanat Günü kapsamında Bodrum’da Ali Hakan Aykan Kültür ve Sanat Merkezi’nde açılan “İki Şehrin Buluşması” adlı karma resim sergisinin ikincisi, Ödemiş’in tarihi kenti Birgi’de açıldı.
Ayrıntılarını haberlerden okuyabilirsiniz.
Biraz erken gittim Birgi’ye. Sağlı sollu çam ağaçları ile süslü Fatih Mehmet Bey Caddesi’nde yürüdüm biraz. Doğal olarak çam ağaçlarının bellerine kırmızı boya ile yazılan rakamlarla harflere takıldı gözüm. “Eyvah!” dedim: Kesilecekler!
Her gün Kaymakçı’ya gelir giderim. Biliyorsunuz bölünmüş yol çalışmaları var. Bir iki aya kadar da Kaymakçı çevre yolundaki asfaltlama çalışmalarının bitmesi ve şehir içinden geçen yolun yeni yola alınması bekleniyor.
Her gün, yol güzergahında araç altında kalarak ezilen evcil veya yabani hayvanları gördükçe üzülürüm. Hayvanlar, yeni yolun genişliğine alışamadılar!
Hayvan ölülerine olduğu gibi kuruyan ağaçlara da üzülürüm.
Kendi kendime sorarım: Acaba bu ağaç kurumaları ile ilgilenen, takip eden ve çözümler üreten bir kurum var mı? Kaymakamlık, belediye, ilçe tarım… Belki Ziraat Odası… Belki koruma…
Varsa ve beni bilgilendirirse sevineceğim.
Hayat, hayvanlarla ve ağaçlarla güzel…
Bakmadan Geçme





