Hayat devam ediyor…

Cuma akşamı, Ecenaz Düğün Salonu'nda Yeni Türkü grubunun konseri vardı. Ödemiş Sanat Eğitimi Merkezi (ÖSEM) organizasyonu...

Cuma akşamı, Ecenaz Düğün Salonu’nda Yeni Türkü grubunun konseri vardı. Ödemiş Sanat Eğitimi Merkezi (ÖSEM) organizasyonu ile yapılan konserde 80’li yıllardan bu yana kulaklarımızda esinti olan parçalar eşliğinde yeni ifade ile ‘nostalji’ yani eskiye özlem yapıldı.

1978 yılında üniversite öğrencileri tarafından Ankara’da kurulan Yeni Türkü grubu, barış ve özgürlük temaları etrafında yazılmış şiirlerin bestelendiği parçaları seslendirdiler.

Bildiğim kadarı ile Ödemiş’te ilk kez konser veren Yeni Türkü grubu, çıkış yıllarında zamanın müzik ruhuna farklı bir tarz tutturmuş, özellikle 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında solcu çevreler tarafından sahiplenilen bir soluk olmuştur. Grubun 12 Eylül darbesinin ağır baskı döneminde yeşermeye başladığını ve öğrenci gençlik tarafından dinlendiğini söyleyebiliriz.

Grubun seslendirdiği müzik tarzının dünyadaki temsilciliğini Şilili İnti İllimani grubunun yaptığı söylenir. Grubun ilk albümü Buğdayın Türküsü’nün dağıtımı, darbeden sonra durdurulmuş ve yakılmıştır.

Şilili halk ozanı Pablo Neruda’nın ‘Buğdayın Türküsü’ şiirinin bir ikiliği de şöyledir:

“Halkım ben, parmakla sayılmayan

Sesimde pırıl pırıl bir güç” de Yeni Türkü grubunundur.

12 Eylül sonrasında Mamak Cezaevi ünlüdür. Sağcı ve solcu mahkumların aynı koğuşlarda kalmak zorunda bırakıldığı ‘karıştır-barıştır’ projesi ile mahkumlar üstünde çeşitli araştırmaların yapıldığı meşhur DAL projesinin uygulandığı cezaevidir burası.

Yeni Türkü grubu, Mamak Cezaevi’nde kalan solcu mahkumlar tarafından yazılıp bestelenen ‘Mamak Türküsü’ adlı şarkı ile de ününü arttırmıştır.

Peki ne anlatır bu şarkı?

“Geldiğimizde otlar yemyeşildi

Ve kuzeydeydi güneş

Kömür deposu boşaldı işte

Mamak’a son bahar geldi

Güneş altında tutsaklar

Geçen son bahara bakıyorlar

Şirin mi şirin gecekondu evleri

Samsun asfaltında otomobiller

Ne güzeldir yollarda olmak şimdi…”

Görüldüğü ve anlaşılacağı gibi aslında Yeni Türkü grubu, slogan müziği de yapmamıştır. Yani öyle sözlerinde kaba siyaset ve sloganlar olmayan bir müzik grubudur. Apaçık bir solculuk da yoktur.

“Fırtına” şarkısından bir dize:

“Bak işte yaklaşıyor fırtına”

Nereye çekerseniz çekin…

Türkiye, bir dönem bunları yaşadı.

Fakat sansürcüler, ilerleyen zamanda şair Murathan Mungan’ın 12 Eylül darbesine karşı yazdığı “Ne geçmiş tükendi ne yarınlar / Hayat yeniler bizleri” dizelerini fark edemedi. TRT’nin makasçıları, “Geçse de yolumuz bozkırlardan / Denizlere çıkar sokak” sözlerini de anlayamadı! Ve Yeni Türkü, Türkiye’nin bir rengi halini geldi.

12 Eylül rejimi nasıl bir rejimdi! Atatürk’ü ağızlarına sakız ettiklerini ama Atatürk’ün kurumlarını ve felsefesini yerle bir ettiklerini biliyoruz. Grevler, gösteriler yasaktı. Basın özgürlüğü rafta idi. Meclis, hem icazetli hem de varlığı yokluğu belli değildi. Her şey, beşibiryerde’nin komutanı Kenan Evren’in ağzına bakıyordu.

Darbeden beş yıl kadar sonra idi sanıyorum; hangi yıl olduğunu hatırlamıyorum ama Cumhuriyet’in efsane yazarı İlhan Selçuk, yazısına ‘12 Eylül Faşizmi’ başlığını atmıştı. 12 Eylül, bir ABD projesi idi!

Şimdi aradan yıllar geçti… Hemen herkes, 12 Eylül hakkında istediğini yazıp çizebiliyor çünkü savunanı kalmadı. Ama anayasası % 92 ile sandıktan çıkmıştı. O yıllar kimileri futbolculuk yaparken kimileri de biz diyelim ‘muhaliflik’, siz deyin ‘vatan hainliği’ veya ‘teröristlik’ yapıyordu ve bunlardan bazıları da yıllarca cezaevinde yattı veya hayatlarından oldu.

Cuma akşamı Yeni Türkü, beni de 12 Eylül sonrasına ve üniversite yıllarıma götürdü.

Salon tamamen dolu olmasa da Yeni Türkü’ye hatırı sayılır bir ilgi vardı.

Son söz: ÖSEM’e teşekkürler ve Ödemiş’in çok amaçlı büyük bir konser ve tiyatro salonuna ihtiyacı var.

Bakmadan Geçme