Gezegenin asıl sahipleri
Dünyanın en eski yaşam formları bakterilerdir. Yeryüzünde bakterilerin bulunmadığı tek bir nokta bile yoktur. Havada, suda,...
Dünyanın en eski yaşam formları bakterilerdir. Yeryüzünde bakterilerin bulunmadığı tek bir nokta bile yoktur. Havada, suda, toprakta, okyanusların en derin yerlerinde, canlıların ve dolayısıyla insanların vücudunda, aklımıza gelecek her yerde bulunurlar. Her bir insan hücresinde on bakteri hücresi bulunur. Yani tek bir insanın vücudundaki bakteri sayısı, dünyadaki insan sayısından fazladır. Yaşam için hem çok yararlı hem de hastalıklara neden olduğu için zararlı olabilen bu küçük canlılar, vücudumuzda oldukları gibi hayatımızın neredeyse her alanında varlık gösterirler. Bakteriler, aslında mikroptur fakat tüm mikroplar bakteri değildir.
Marcus Terentius Varro, bakterilerin varlığı kanıtlanmadan yüzyıllar önce onlardan bahsetmiş Romalı bir yazar ve bilgindi. Bataklık yakınlarına çiftlik evlerinin yapılmaması konusunda insanları uyarmıştı. Bataklıklarda gözle görülmeyen, havada yüzen, ağız ve burun yoluyla vücuda giren küçücük yaratıkların büyüdüğünü ve orada ciddi hastalıklara neden olduğunu kaydetmişti.
Romalı bilgin Varro’dan yüzyıllar sonra yaşayan Hollandalı Antonie van Leeuwenhoek, başarılı bir kumaş tüccarıydı. Çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük nesneleri kendi yaptığı merceklerle incelemek gibi bir hobisi vardı. Mikroskobu bulmamıştı ama geliştirdiği mercekle biyolojinin bir alt dalı olan, bakteri ve mikroorganizmaları inceleyen mikrobiyolojinin oluşmasını sağladı. Leeuwenhoek önce durgun bir göletten su alıp bunların içinde yüzen çok küçük canlılar olduğunu fark etti. Daha sonra kendi ağzından örnek alıp tükürükte de bakteriler bulunduğunu gördü. Böylece 1680’li yılların başında ilk defa bakterileri gözlemlemeyi başarmış olan Leeuwenhoek, yine ilk defa onların resmini çizmişti. Daha önce yeryüzündeki canlılar, bitki ve hayvanlar olarak ikiye ayrılıyordu. Onun çalışmaları neticesinde mikroskobik canlılar olarak adlandırılan yeni bir canlılar topluluğu daha oluşturuldu.
Bakteriler; sadece mikroskopla görülebilen, oldukça küçük, tek hücreli canlılardır. Çoğu renksiz olduğundan mikroskopla bile görmesi zordur. Bu nedenle günümüzde onları ayırt edebilmek için incelendikleri ortama özel boyalar katılır. Bakteriler; küre, çubuk, spiral gibi şekillerde görünür. Küre şeklinde olanlara kok ya da koküs, çubuk ya da silindir şeklinde olanlara basil, spiral şekilde kıvrık görünenlere spiril adı verilir. Bakteriler, çok ilginç canlılardır. İkiye bölünerek çoğalır ve uygun koşullar ve yeterli besin buldukları ortamda saatler içerisinde milyarlarca üreyebilirler. Çöl gibi oldukça kuru yerlerde yaşayabildikleri gibi deniz gibi oldukça sulu bir ortamda da yaşayabilirler.
İnsan ve hayvan hastalıklarının çoğu ve bazı bitki hastalıkları, bakterilerden kaynaklanır. Örneğin bakteriler; insanlarda boğaz ve idrar yolu enfeksiyonları, tüberküloz, zatürree, kolera, menenjit, cüzzam ve veba gibi hastalıkların sebebidir.
Bakterilerin neden olduğu hastalıklar için başvurulan antibiyotikle tedavi yöntemi İskoç biyolog Alexander Fleming’in 20. yüzyılda penisilini keşfetmesiyle mümkün oldu ancak Fleming, aşırı kullanımın neden olabileceği şeyler konusunda da uyarısını yaptı çünkü antibiyotiklerin yanlış kullanımı, tedaviye dirençli hale gelen bakterilerin oluşmasına neden olur. Ayrıca kötü bakterileri yok etmek için kullanılan antibiyotik, sindirime yardımcı olan yararlı bakterileri de yok eder. Bu durum, en çok bağırsakları olumsuz etkiler. Zararlı bir bakteri, antibiyotikler tarafından temizlenmiş bağırsak bölgesine yerleşerek ağrılı iltihaplanma ve ishale neden olabilir.
Bir yaşının altındaki bebeklere bal verilmemesinin sebebi de bir bakteridir. Yetişkinler, balın içinde bulunan “C. botulinum” adlı bu bakteriye karşı bağışıktırlar ancak bebeklerin bağışıklık sistemi toksik zehir üreten bakterilere karşı dirençli olmadığından bal tüketmeleri sakıncalıdır.
Ter kokusunun nedeni de bu mikroskobik canlılardır. Aslında kokusuz olan insan teri, deri yüzerinde bulunan bir bakteri ve diğer mikroorganizmalarla birleşerek terden koku oluşturur. Bu bakteriler, çoğunlukla koltuk altı gibi terli bölgelerde yaşar ancak burun deliklerinizde ve sırtınızda da olabilirler.
Bakterilerin hastalıklara neden olmak gibi zararlı olanları dışında aslında çoğu faydalıdır. Örneğin ölmüş tüm canlıların ölü dokularını parçalayarak canlı yapısındaki temel maddelerin ayrılmasını sağlar. Diğer bir deyişle ölen canlıların toprağa, suya, havaya karışarak yeniden öbür canlılar için besin olmasına yarayan çürüme olayı, bakteriler sayesinde gerçekleşir.
Hayvan derilerinin üzerindeki kıllardan arındırılıp deri eşya yapımına elverişli duruma getirilmesi de yine bakteriler vasıtasıyla gerçekleşir. Deri üzerindeki kılların gevşemesini ve derinin bunlardan kolayca arınmasını sağlayan bakterilerdir. Keten kumaş yapmak için de yine bakterilerden faydalanılır. Keten lifleri suya bastırılır ve bakteriler yardımıyla keten lifleri kendilerini saran yapışkan maddeden arınmış olur.
Bakteriler üzerine çalışan bilim insanları, parmak izlerimizin eşsiz olması gibi her insanın göbek deliğindeki ekosistemin de farklı olduğunu ortaya koydular. Bir insanın göbek deliğinde bulunan bakteri kombinasyonu, bir diğer insanınkine benzemez.
Yiyeceklerimizin oluşmasında da oldukça aktif bir şekilde rol alan bakteriler hakkında bir araştırma, gıdalarda iyi bakterilere sahip olmanın faydalarını ve bunların varlığının sindirime nasıl yardımcı olduğunu desteklemektedir. Peynir, yoğurt, ekmek ve turşu, bakteri açısından zengin faydalı ve yaygın atıştırmalık örnekleridir. Ayrıca tereyağı, sofralık zeytin, bira, şarap, sirke, kefir, kımız, fermente et-balık ve sebze gibi gıdalar da bakterilerin yardımıyla oluşmuş gıdalardır.
Bakteriler, geçmişteki insan topluluklarının daha iyi incelenmesine de katkı sağlar. Arkeolojik alanlardan alınan örnekler, bakteriler sayesinde artık tarihe gömülmüş medeniyetlerin geride bıraktıkları fotoğraf albümleri gibidir. Mikrobiyolojik veriler; insanlık tarihi ve arkeolojiye insanın kültürel alışkanlıklarının, kültürlerarası temasın, mikroplarla ilgili insan hastalıklarının tespit edilmesi gibi birçok konuda bilgi sağlar.
Velhasıl bu küçük yaratıklar, üç buçuk milyar yıldır vardır ve dünyanın en eski yaşam formudur. İnsanlardan önce yeryüzünde var oldukları gibi dinozorlardan önce de yeryüzünde olan bu varlıklar, günün birinde insan nesli tükenirse gezegenin asıl sahipleri olarak yine varlıklarını sürdürmeye devam edeceklerdir.
Bakmadan Geçme





