Gençlerin gözünden Türkiye

Önceki gün, pazar günü dokuz ülkeden Ödemiş'e gelen gençlerle Küçük Menderes Gazetesi'nde bir söyleşi gerçekleştirdik. Uluslararası...

Önceki gün, pazar günü dokuz ülkeden Ödemiş’e gelen gençlerle Küçük Menderes Gazetesi’nde bir söyleşi gerçekleştirdik.

Uluslararası CEİPES Kurumu’na üye, Ödemiş’in Kurucuova Mahallesi merkezli Eğitim ve Kalkınmanın Yaygınlaştırılması İçin Uluslararası Merkez Derneği, takip ediyorsanız 3-5 yıldır Avrupa Birliği Bakanlığı, Türk Ulusal Ajansı ve Erasmus Plus destekli programlar düzenliyor.

Dernek, son olarak ’Ayrıcalıksız Bir Dünya’ projesiyle dokuz ülkenin gençlerini Ödemiş’te konuk ediyor. Sekiz ülke ve Türkiye’nin çeşitli illerinden 30 genç, Ödemiş’te ‘Ötekileştirme’ konusunda görüş alışverişi yapıp Ödemiş ve çevresini de geziyor. Gençler, programla Ödemiş ve Türk kültürü hakkında da bilgi edinecekler.

Gelen gençler; İspanya, Macaristan, Portekiz, İtalya, Ukrayna, Ermenistan, Sırbistan ve Romanya’dan. Dernek başkanı, Kaymakçı Ortaokulu’ndan da arkadaşımız olan Kurucuova Mahallesi Muhtarı Tahsin Kırkar. Projeyi Tahsin Kırkar’ın oğlu Musa Kırkar yönetirken gazetedeki söyleşiyi de Aydın’da İngiliz Dili ve Edebiyatı okuyan benim oğlum Onur Şahan yaptı. Küçük Menderes Gazetesi’nin sorumlu yazı işleri müdürü Tunca Civa da söyleşiye katıldı.

Onlar sordular, biz yanıtladık. Soruların çoğunluğu, ağırlıklı olarak Türkiye’de yaşanan sorunlar idi. Medyanın hükümetten baskı görüp görmediği, yazarların istediği konuları özgürce yazıp yazamadığı ve Türk medyasının Türkiye’deki farklı kültürlere bakış açısı ve yaklaşımı idi.

Tabi Ermeni ve Kürt meselesi, soruların başında idi. Ben özetle onlara, “Halkların birbirleri ile sorunları olmadığını ama siyasetçilerin düşmanlığı körüklediğini” söyledim.

80-83 arasında ailecek Belçika’da yaşadık. Orada bize en yakın kültür Yunanlarda vardı. Yunan göçmenler, Türk kahvelerine rahatlıkla girip çıkıyorlar Türklerle arkadaşlık ediyorlardı.

Sorulara verdiğimiz yanıtları, burada yazmanın anlamı yok. Zaten aşağı yukarı siz de aynı yanıtları verirdiniz diye düşünüyorum.

Onların soruları bittikten sonra ben de onlara bazı sorular sordum. Bu soruların ilki, mesleki açıdan bir merak idi.

“Türkçe, sizin kulağınızda nasıl bir ses olarak yankılanıyor?”

Bazı katılımcılar, duydukları kimi kelimelere aşina olduklarını ve kendi dillerinde de benzer anlamda kullanıldığını söylediler. Örneğin kabak kelimesi, Ukrayna’da da kabak imiş.

Türkçe’nin kulakta belli bir melodi bıraktığını fakat cümlenin nerede başlayıp nerede bittiğini anlayamadıklarını söylediler.

İkinci sorum, Türkiye’nin dışarıdan nasıl göründüğüne ilişkin idi ve “Türkiye’ye gelirken korktunuz mu?” diye sordum

Türkiye’nin Batı’da dışarıdan görüntüsünün iyi olmadığını ve patlayan bombalarla darbe haberlerinin olumsuz bir görüntü çizdiğini söylediler. Kendilerinden ziyade ailelerinin korktuğunu ve kendilerine “Aman çocuğum, tehlikeli yerlere gidiyorsun! Emin misin?” diye sorduklarını ifade ettiler.

Yaş ortalamaları, benim gördüğüm kadarı ile 20-25 arasında idi. Belki sokaklarda gezerken siz de gördünüz; hepsi cıvıl cıvıl, hepsi umut dolu idi.

Siz bu yazıyı okurken ben, büyük olasılık İstanbul’da üç günlük gezide olacağım. Bu yüzden pazartesi yazısını yazamayacağım.

Önceki yaz yaptığımız Koştur Koştur Balkan Turu gezi yazısı, renkli fotoğraflarla nihayet kitaplaştı. Coşan İldun Turizm, Keskinel Kebap, Asil Güzellik, Efe Ofset ve Küçük Menderes Gazetesi’nin desteği ile basılan kitap, Küçük Menderes Gazetesi’nin abonelerine ücretsiz dağıtılacak. Dileyenler, Coşan İldun Turizm’den de edinebilirler.

Bakmadan Geçme