Gençler Beni Okur musunuz?

Sevgili gençler, başlığı görünce aklınıza “nazar” duaları gelmesin amman ha(!) Beni / bizi okumaya çalışın. Bu...

Sevgili gençler, başlığı görünce aklınıza “nazar” duaları gelmesin amman ha(!) Beni / bizi okumaya çalışın. Bu insanlar, her Allah’ın günü bu gazetelerde bir şeyler yazıyorlar, hele hele köşe yazarları; şehir, insan, geçmiş anıları, gelecek kaygıları ya da vatanı için yazılar kaleme alıyorlar. Bir merak edin de okuyun istirham edeceğim.

Şehrin zaten topu topu iki tane elle tutulur gazetesi var. Alın birini ya da ikisini. Ya da bulunduğunuz yerde herhangi bir gazete varsa okumaya çalışınız lütfen. Şehrinde, ülkende, dünyada neler yaşanıyor bir görün. O hamur kağıda dokunmalısınız, o matbaa kokusunu ve çalışanın o emeklerini hissetmelisiniz. Alacağınız bu duygunun, okuyacağınız bir cümlenin bile size katacağı değeri anlayamazsınız. Ellerinizdekini arada koyun kenarlara, gerçek olanları hissetmeye çalışınız.

Çoğunuz “İyi de sana ne bundan?” diyeceksiniz, biliyorum! Ama hepimize “çok şey” sevgili gençler, hepimize çok şey! Sizin huzurunuzun, sağlığınız, başarınız, adaletli ve özgür yaşamanızın anahtarı yine sizde gizli. Kafanızı gömdüğünüz teknolojik aletlerden kaldırıp sanal dostluklardan ya da yanlı bilgilerden soyutlanıp gerçekleri öğrenebileceğiniz argümanları yanı başınızda tutunuz.

Biz yazar ve düşünürlerin toplumsal kaygıları onlarca yıldır var. Devam da edecektir. Ama şu anda bizlerin ve sizlerin şansı, teknolojinin gelişi ile de bu kaygıların size rahatça ulaşması ve sizden de aynı hızda geriye dönüşleri yapılabilme rahatlığıdır.

Çağın kıymetini bilirken de vazgeçmemeniz gereken bazı değerlerimiz vardır ki bunları da hamurunuzda barındırdığınız sürece mümkün mü ailenizin sizin adına endişelenmesi! Çünkü bir yerden sonra biz anne-babalar, inanın çok yoruluyoruz. Size anlatmaktan değil asla, sizin tarafınızdan saygısızca geri dönüşler almaktan, yaptığımız hataları yapmanızdan, denenmiş ve boşa çıkan kapıları zorlamanızı görmekten yoruluyoruz. Nihayetinde hepiniz, hepimizin kıymetlilerisiniz.

Sevgili gençler, hayatı fazla ciddiye almanızla almamanız arasında ince bir çizgi var. Dönem; değer yargılarını pek de ciddiye almayan, bir şey hakkında bilgisi olmadan çok şeye sahip olmak isteyen, bilgisi olmadığı halde bilmediği şey hakkında cahilce fikri olanların, kolay para kazanma, manevi değerleri kolayca tüketme, ilk zorlukta başka başka ve göz boyayıcı yollara sapma, özenti gibi birçok yanlışlığa meyil eden evlatlar dönemidir ki çok üzülüyor ve elimden bir şeyler gelsin diye çırpınıyorum. Nedeniyse huzurlu, ahlaklı, saygın, özgür ve sağlıklı başarılı bir ömür geçirerek atalarınızı, özellikle de Mustafa Kemal Atatürk’ü unutmadan yol alabilmenizdir. Aynen bizlerin sizin yaşlarınızda yaşadığımız gibi.

Bir yazarın olmasın bir annenin ricası, sesli çığlığı olarak kabul ediniz; kendine hayrı olmayan zihniyetlerin oyununa gelmeyin, edeceğiniz kelam, yapacağınız eylem, sadece sizin değil, bir toplumun gelişmesine ve değişmesine katkı sağlayacaksa geri durmayın. Gir, öğren, paylaş, öğret.

Hayatta bir duruşunuz ve kararlılığınız muhakkak ki olsun. “Adamlığı” (normalde insanlıktır da neyse delikanlıların söylediği kelamdan yürüyelim) elinde silah, ağzında keyif verici maddelerle ya da bir şeylerin veya birilerinin yanlısı olmakla değil. Kendine özgü yaşantınla, saygınlığınla, ahlak ve kararlılığınla yapabilmelisin. Elbette ki yanlışı da deneyimleyeceksiniz ancak ikincisinden sonraki aynı hatayı yapmak aptallıktan başka bir şey olmaz, unutma.

Kimsenin adamı olmayın mesela. Kendi görüşleriniz, düşünceleriniz olsun. Ve haklı olduğunuzda da haklılığınızı edeple anlatınız. Haklılığın arkasına sığınıp hadsizlikle değil. Saygı, önemli güç olmalı sizde. Paranın sizin saygınlığınızın yanında esamesinin dahi okunmaması lazım. Paran bittiğindeki şeklini “saygın biri” olmadığın takdirde üç kuruş etmeyen insanların beş kuruşluk sözlerine muhatap kalarak deneyimlemek istemezsin.

Büyüklerinize saygınız olsun mesela, söyledikleri saçma da gelse dinleyiniz. Üstelik gözlerinin içine bakarak dinleyiniz. Topluluk içindeki sözlerinizi ve davranışlarınızı elbette ki özgürce yapabilmelisiniz ancak “Ben özgürüm” diye de değer yargılarımıza ters bir şeyi yapmak oldukça rahatsız edicidir bilesiniz. Örnek mi?

Ortaklaşa kullanılan alanlarda öndeki koltuğa hatta koltuk başına ayaklarınızı uzatmak gibi (otobüslerde-sinemalarda). Yediğin içtiğin şeylerin çöplerini ortalığa atmak gibi, tartışırken sesinin tonunu ayarlayamamak, aile büyüklerini seni ikaz ettikleri durumlarda yok saymak gibi. Sanal alemde gerçek duygular aramak, keyif verici maddelerle yalancı dünyayla seni tanıştırmak isteyen kişilere zemin hazırlamak gibi. Dişiliğini küçük yaşlarda fark edip bundan farklı yollarla fayda sağlama çalışmaları gibi gibi onlarca şey yazarım, sabahlara kadar konuşurum.

Diyeceğim o ki sevgili evlatlar; hayatınıza yazık etmeyin, adamlık insan olabilmekle başlar. Bu da ahlaklı ve adaletli yaşamanın sonucudur. Gerisi hikaye ve yalan yanlış çabalardır. Önce anlamazsın ama sonradan yaptığın, hatta ikaz edildiğin halde yaptıkların senin canını daha fazla yakmaya başlar.

Hayat çok uzun değil, şimdiki ortamlar çok da kolay içinden sıyrılacak gibi de değil. Tek doğru olan, aile birliği içi ve de ahlaklı dostluklardır.

Ailenizin “Nereye gidiyorsun?”, “O arkadaşın kim?” sorularına verdiğin cevap kadar. Senden yararlanmaya çalışan insanları da fark edip sorgulasan mı ki e be yavrum!

Ailelerin sahiplenmesi, evlatların kabullenmesi ve toplumun ahlaklı ve adaletli olması yönündeki dualarım kabul olur mu bilmem ancak biz kapımızın önünü daha hızla temizleyelim derim çünkü bilirim ki o, dalga dalga yayılacaktır.

Sevgiler…

Bakmadan Geçme