Geleneksel atak oyunu
Bizim kuşak, oyuncaklarını kendi yapardı. 80 kuşağından bahsediyorum. Yani 60’lı yıllarda doğanlar. İnternet, bilgisayar ve televizyonların...
Bizim kuşak, oyuncaklarını kendi yapardı. 80 kuşağından bahsediyorum. Yani 60’lı yıllarda doğanlar. İnternet, bilgisayar ve televizyonların olmadığı dönemler, çocukluğumuzu doya doya yaşadığımız yıllardı. Bugünkü çocuklar, beton bloklar arasına sıkışmış apartmanlarda toprağa basmadan büyüyorlar. Onlar, sanal alemin sanal kahramanları. Okumuyorlar, düşünmüyorlar. Fikirsiz, bencil, üşengeç ve duygusuz bir nesil. Belki oyuncakları, bizim yaşadığımız zamanlara nazaran çok fazla ancak bizim kadar şanslı değiller. Biz güneşin ilk ışıklarıyla sokağa fırlar, akşam ezanı okunmadan da eve girmezdik. Erken yatar, erken kalkardık. Şimdikiler gibi gece yarısına kadar sanal alemde sörf yapmaz, öğleye kadar da uyumazdık. Bugünkü nesil geceleri uyanık, gündüzleri uyuyor. Yüce kitabımız Kur’an, Furkan Suresi 47. Ayet’te; “O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır” buyuruyor. Bu ayet, bizim çocukluğumuzun ne kader sağlıklı geçtiğini göstermektedir.
Bugünkü nesle göre daha az hastalanırdık. Sanırım bünyemiz, sağlam ve daha dirençli idi. Yalınayak gezerdik çoğumuz. Kış günleri ayağımızda çorap, üzerimizde ceket olmazdı çoğu zaman. Yemek seçmez, her türlü gıdayı mevsiminde yer, sağlıklı beslenirdik. Canımız çok çektiğinden olacak erik, payam (çağla) gibi meyveleri ağacında ermeden gök yemeyi çok severdik.
Oyun konusunda bizim nesil, çocukluğunun hakkını vermiştir diyebilirim. Şimdi gelelim çocukluğumuzun geleneksel oyunlarına. Atak (meşe) oyunu, topaç (toka) çevirme oyunu, kazık oyunu, çember çevirme, artis oyunu, kalem ütme oyunu, beştaş oyunu, yedi kiremit oyunu, dokuztaş oyunu, dama oyunu, penaltı atma oyunu, seksek oyunu, ip atlama, saklambaç, körebe ve uzuneşek oyunu, ipe şekil verme (ip süsleme) oyunu.
Bilimsel araştırmalar, çocuk oyunlarının hafızayı geliştirdiğini gösteriyor. Buna ilaveten oyun, çocuğun yaratıcılığını geliştirmekte, çözüm arama kabiliyetini arttırmakta ve üretken bir birey yapmaktadır. Çocuk oyunları, bireyi sosyalleştirerek arkadaşlık ve dostluk duygularını pekiştirmektedir. Vefa duygusunu, diğerkamlık ve empatiyi, merhamet ve affetmeyi, özür dilemeyi öğretmektedir. Tartışmak yerine hoşgörüyü, dargınlık yerine barışı, cimrilik yerine yardımlaşmayı, biriktirmek yerine bölüşmeyi, kavga yerine sevgiyi hayatın merkezine yerleştirmektedir.
Çocuk oyunlarının bireyi iyileştiren, ruhen ve bedenen sağlıklı bir insan olmalarına katkı sağlayan eğitici yönlerinin olduğu asla yadsınamaz. Biz, bugün buna değerler eğitimi diyoruz. Bizim neslin bugünkülerden farkı; hayatı yaşayarak, yaparak, üreterek, deneyerek, sorgulayarak öğrenmemizdir. Yapamadığımız zaman kızmaz, bir daha denerdik. Ailemize katkı olsun diye yaz tatillerinde çalışırdık. Yaparak ve yaşayarak öğrenmemiz, özgüven ve yaşama sevinci verirdi bize. Bir şeyi olduğu gibi kabul etmek yerine sorgulardık. Bu hayat pratikleri, sağlam bir karakter oluşumunda katkı sağlamaktadır.
Yukarıda saydığım değerler, bugün okullarımızda ‘Değerler Eğitimi’ olarak müfredat içerisinde, aylık temalar halinde öğretilmeye çalışılmaktadır. Bizim okuduğumuz yıllarda değerler eğitimi diye bir dersimiz yoktu. Değerlerimizi ailemizden, çevremizden, bize rol model olan öğretmenlerimizin davranışlarından öğrenirdik. O yıllarda televizyon, bilgisayar, cep telefonu hatta internet yoktu. Öğrencilere davranış eğitimi verme hususunda ebeveynler ve öğretmenler çok şanslıydılar.
Çocukluğumuzda oynadığımız oyunlar, bize strateji ve planlamayı da öğretti. Bu oyunlardan atak (meşe) oyununu ele alalım. 1970 yıllarında Bir Eylül İlkokulu’nda Muazzez Hoca’nın öğrencisiydim. Okuldan her çıkışımızda ya okul bahçesinde ya da Bir Eylül Parkı’nda arkadaşlarımızla akşam ezanına kadar atak oynardık. Zamanın nasıl geçtiğini anlamazdık. Allah rahmet eylesin Hamamcı Nurettin Amca bizi uyarır, evlerimize gönderirdi. Bu oyun, tamamen strateji ve planlamaya dayanır. Türk Havacılık ve Uzay Sanayisi tarafından üretilen ‘Atak Helikopteri’ne isim verilirken çocukluğumuzun oyunu ‘atak’ oyunundan ilham alınmış olabileceğini düşünüyorum.
Atak kelimesi, günlük hayatta sıklıkla kullanılan kelimelerden biridir. Atak kelimesi TDK sözlüğünde, “cüretkar, çevik, hareketli, geveze, aniden başlayan hastalık nöbeti, atılım, saldırı, saldırış, hücum, hamle, akın” anlamlarına gelir.
Atak, çocukların oyuncak olarak kullandığı, genellikle cam veya demirden yapılan, küçük, sert, küre biçimindeki toplara denir. Bizim bölgemizde bu oyuna ‘atak oyunu’ denirdi. Halen ismi aynıdır. Farklı bölge ve şehirlerde misket, bilye, bilya, cicoz, mile, gülle, kemik olarak adlandırılır. Kiraz ve Ödemiş’te atak, Ege’nin diğer bölgelerinde meşe, Bursa’da cilli, Adana’da kulle, Sivas’ta cıncık olarak bilinmektedir. 18. yüzyılda mermer bilyeler yapılmaya başlanır. Daha sonra da demir ve cam bilyeler üretilir.
Babam, Salim Hoca’nın öğrencisidir. Kiraz-Yeniköy İlkokulu’na giderken kirman, atak (meşe) yapıp öğrencilere satarmış. Atak, taşı sürterek yuvarlak bir şekil vererek yapıldığı gibi mazı meşesi adı verilen bir ağacın yere düşen kozalaklarından da yapılırdı. Babamın o yıllarda yapıp sattığı birkaç taş ve mazıdan mamul atağı (meşe) hatıralarım arasında saklarım.
Benim de çocukluğumda oynadığım ‘atak’ oyununda adını başka yerde duymadığım ‘appa’ diye bir terim kullanılırdı. Appa; dede, büyükbaba, meşe, appak anlamlarına gelse de atak oyununda toprağa çizilen ve içine meşelerin konulduğu daireye denir. Bilye oyunlarının adı ve kuralları, oynandığı ülkeye göre değişiklik gösterir.
Türkiye’de renkli cam bilyelere misket denir. Bilye oyunlarında ortak nokta, bilyeyi yuvarlayarak başka bir bilyeye çarptırmak ve onu kazanmaktır yani ütmektir. Bilye, kıvrılan işaret parmağının içine oturtulur ve başparmakla itilerek ileriye doğru atılır. Hemen hemen her evin dolabında, çekmecesinde unutulmuş misketler vardır. Yaşı ilerlemiş olanlar, torunlarıyla bu oyunu oynayabilirler. Ruh sağlığınız için öneririm.
Ülkemizin yanı sıra dünyanın birçok yerinde misket, farklı isimler altında halen oynanmaktadır. Sevindirici olan ise atak veya meşelerin halen bakkallarda ve marketlerde satılıyor olmasıdır. Bir gün Kiraz’a gider de meşe almak isterseniz bakkala “Atak istiyorum” deyin yoksa sizi anlamayabilirler.
Değerli dostlarım, bugün size çocukluğumun hatıraları arasında özel bir yeri olan geleneksel atak oyununu anlatarak yad etmek istedim. Selam ve muhabbetle, sağlıcakla kalın efendim.
Bakmadan Geçme





