Geçmişte fal ve tuhaf fal yöntemleri
Falcılık, neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir adettir çünkü insanlar, bugün olduğu gibi geçmişte de ileride...
Falcılık, neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir adettir çünkü insanlar, bugün olduğu gibi geçmişte de ileride ne olacağını anlamaya çalışmak konusunda takıntılıydılar. Üstelik çok eski zamanlarda fal, dinin ve hekimliğin de tamamlayıcı unsurlarından biriydi. Bu nedenle genellikle bu işle rahipler ilgilenirdi. Fal, öyle önemliydi ki devlet meselelerinde bile bu yönteme başvurulurdu. Örneğin Eski Roma’da imparator tarafından atanan bir kahinler kurulu bulunurdu. Kahinler, geleceği bilme ilmi ile uğraşırlar, bu ilim hakkındaki bilgilerini de oldukça gizli tutarlardı. “Augur” adı verilen kahinler, geleceği öğrenmek için öncelikle kartal ve tavuk olmak üzere kuş ve diğer hayvanların davranışlarından, gökyüzünün durumundan ve benzeri şeylerden çeşitli anlamlar çıkarırlardı. Önemli bir devlet işi söz konusu olduğunda işin olumlu veya olumsuz olacağını tespit ederlerdi. Augurlar, devlet işlerinin zamanını belirleyebilecek ya da onları durdurabilecek kadar güçlüydüler.
Tarih boyunca kahinler, toplumdan topluma değişmekle birlikte birçok farklı kehanet yöntemi kullandı. Bazıları oldukça sıra dışıydı. Örneğin Antik Yunan’da hayvan kurban edilir ve bağırsaklarına bakılarak gelecek tahmin edilmeye çalışılırdı. Romalılarda da kurbağanın bağırsaklarına bakarak geleceği tahmin eden rahipler vardı.
Mezopotamyalılar, Hititler, Mısırlılar, Etrüskler gibi uygarlıklar da hayvan karaciğerine bakıp geleceği tahmin etmeye, sordukları soruların cevaplarını bulmaya, tanrıların öfkesinin nedenlerini ya da tanrıların isteklerini anlamaya çalıştılar. Eski çağlarda karaciğer; ruhun merkezi, ruhun koltuğu olarak kabul edilirdi. Bunun nedeni, hayat ve kanın özdeşleştirilmesiydi çünkü karaciğer, aşırı derecede kan ihtiva ediyordu. Fal bakmak için kullanılmasının sebebi de buydu.
Organlara bakarak fal bakma uygulamasında bazı eski toplumlar insan da kurban ederlerdi. Kahin, henüz canlı olan kurbanın göğsünü açar, bağırsaklarını ve diğer organlarını renk ve şekillerine göre değerlendirerek incelerdi. Sonra kurban ölene kadar belirli bir sırayla dikkatlice organları çıkarırdı. Daha sonra kurbanın kan kaybını, ölürken attığı çığlıkları, yaptığı hareketleri izler; tüm bunlara göre kehanette bulunurdu.
Eskiden insanlar, ateşe aydınlık ve güvenlik için çok daha fazla bağımlı olduklarından alevlerden fal bakmaları gayet normaldi. Bu şekilde hem gelecek tahmin edilir hem de bir kimsenin suçluluğu kanıtlanırdı. Ateş kolay tutuşuyor, piramit şeklinde sessizce yanıyorsa bu iyiye yorulurdu. Eğer zor tutuşur, rüzgar onu sürekli rahatsız eder ve dağınık bir şekilde yanarsa bu, kötüye alamet sayılırdı. Bu fal bakma yönteminde bazen ateşe zift tozu, defne yaprağı gibi şeyler atılır; ateşin ani hareketi, çıkan duman ve ateşe atılan maddenin çıtırtısı dinlenerek yorumda bulunulurdu.
Antik Çin’de ise günümüzdeki kahve falında olduğu gibi çay yapraklarına bakılarak çeşitli tahminlerde bulunulurdu. Çay; fincana yapraklarıyla konur, içildikten sonra dibinde bir miktar bırakılır ve tabağa dökülürdü. Fincanda kalan çay yapraklarının şekli, gelecek hakkında tahmin yapmak için kullanılırdı. Eğer fincanda bir yılan görülüyorsa bu, kişinin hayatında sorun çıkaran biri olduğuna ya da yakınlarda kötü bir şey olacağına yorulurdu. Dağlar, gelecekteki bir yolculuğu ya da hedefe giden yolda karşılaşılabilecek engelleri temsil ederdi. Bardağın kenarına yakın olan şekillerin yakın geleceği gösterdiği düşünülürken ortasındakilerin daha ileride olacakları bildirdiği kabul edilirdi.
Bir başka fal yöntemi ise kristal küreye, suya ya da aynaya bakma uygulamasıydı. Kahin, bu maddelerdeki yansımalara bakarak tahminlerde bulunurdu. 16. yüzyılda İngiltere’de Kraliçe Elizabeth’in danışmanı John Dee’nin geleceği görmek için bir kristal küre kullandığı biliniyordu. Kız kardeşi Mary’nin öleceğini ve Elizabeth’in tahta çıkacağını tahmin etmişti. Bu kehanetinden dolayı büyücülük yaptığı ileri sürülerek hapse atıldı. Üç yıl sonra tahmini gerçek oldu. Elizabeth, onu hemen hapisten çıkarıp danışmanı olarak atadı.
İnciyle ve ekmekle kehanet de eski zamanlarda kullanılan tuhaf yöntemlerdendi. Bu ikisi, genelde suçluları tespit etmek için kullanılırdı. Metal bir tavaya bir inci tanesi konur, sonra tava ısıtılırdı. Bu esnada suçlu olabilecek kimselerin isimleri okunurdu. İncinin hareket ettiği sırada hangi kişinin ismi okunuyorsa o kimse suçlu kabul edilir ve cezalandırılırdı. Ekmekle kehanet yönteminde ise şüpheli kimselere genellikle arpadan yapılmış bir ekmek yedirilirdi. Ekmeği yedikten sonra kim rahatsızlanırsa o, suçlu kabul edilirdi. Hatta ekmeğin tadının kötü olduğunun ifade edilmesi bile suçlu kabul edilmek için yeterliydi. Bazen suçlu olduğuna kanaat getirilen kişinin ekmeğine zehir ya da kişiyi hasta edebilecek bir şey konurdu.
Fal bakma konusunda en ilginç yöntemlerden biri, belki de hamilelik sırasında bebeğin içinde bulunduğu keseye bakılarak yorumda bulunulmasıydı. Normalde doğum sırasında yırtılan bu kese, çok nadir de olsa bazen yırtılmaz ve bebek bu zarla doğardı. 80.000 bebekten sadece birinde görülen bu olay sayesinde falcılar, bebeğin bahtı hakkında tahminde bulunurdu. Eğer zar canlı bir renge sahipse yani kırmızı ya da mor ise bebeğin yaşamının mutlu ve başarı dolu olacağına; eğer kurşun rengi ya da sarı gibi soluk renkteyse gelecekte çocuğun zorluklarla ve sıkıntılarla dolu bir hayatı olacağına delalet edilirdi.
Fal, Eski Türklerde de başvurulan bir yöntemdi. Genelde gelecek konusunda haber verme işi, farklı güçleri olduğuna inanılan şamanlar tarafından gerçekleştirilirdi. Bazen falcılar, kullandıkları malzemenin çeşidine göre de değişik isimler alırdı. Koyun, sığır, at, geyik gibi hayvanların kürek kemiklerine bakarak geleceği okuyanlara “yağrıncı”, koyun tezeği, taş ve buna benzer tanelerle fal açanlara “kumalakçı”, daha farklı yollar kullananlara ise “ırımçı” adı verilirdi. Ayrıca ok ve yay ile de fala bakılırdı.
Velhasıl falın eski toplumlardaki yeri oldukça sağlamdı. Tarih boyunca yukarıda sadece birkaçından bahsedebildiğimiz birçok fal bakma yöntemi kullanılmış, bunların çoğu zaman içerisinde terk edilmiş ve günümüze çok azı kalmıştır. Zamanımızda falcılık yaygın olarak burç yorumları, kahve falı, tarot kartlarına bakma, avuç içi okuma, kutsal kitaplardan sayfa açıp yorumda bulunma gibi uygulamalarla kendini gösterir. Çağımızdaki bu uygulamalar, geçmiştekilerle karşılaştırılınca gayet masumdur.