Geçmiş yazıları

İnsan zihni, nasıl bir şey hiç ummadığı bir anda ummadığı şeyleri çıkarıp getiriyor tozlu sayfalar arasından....

İnsan zihni, nasıl bir şey hiç ummadığı bir anda ummadığı şeyleri çıkarıp getiriyor tozlu sayfalar arasından. Öldü dediğin şeyi toprağını eşeleyip filizlendiriyor yeniden. Belki de alt beynin her şeyi, geçmişi, geleceği anda görmesinden kaynaklanıyordur bu, bilmiyorum.

Geçmişi eşelemek, bugünü de eşelemek demek. Günü geçmişe yaklaştırıp geçmişi bugün yapmak ama yaşanmışlıkları bugünkü aklınla, bakışınla ve uzaktan irdelemek, biraz sarsıcı da olabiliyor zaman zaman. Yaptıklarını kendin için yaptığını zannederken sürekli kendini kandırıp avuttuğunun ayrımına varınca insan biraz bozuluyor mesela. Başkaları için yaşamak, başkalarının düşüncelerine göre şekillenmek, onların anlayışına göre tavır almak… Ne büyük aldanılmışlık… Kendini ortaya koyabilme becerisi nerede? Neysen osun… Önce yadırgarlar, sonra kabullenirler. Öyle değil mi? Sen zorlamazsın, neysen osundur. Ona buna göre şekillenmeye kalkmanın yoruculuğu, yıpratıcılığı olmaz en azından. Hayatın sana, senin doğrularına göre akar. Yani sen; kapının önünü temiz tutarken “Başkası ne der?” diye değil, “Başkalarına iyi görüneyim” diye değil, “Başkalarının takdirini kazanayım” diye de değil, sadece sen öyle istediğin için senin inancın, itikadın gereği onu yapman demektir. Başkalarının düşünceleri -öncelikli olarak- umurunda olmaz, olmamalı…

Bir şeyi yapmak zorunda hissetme kendini; doğru geliyorsa yap, gelmiyorsa yapma. Bu kadar basit…

Yaşadıklarını da anlamlandırmaya çalışma sürekli. Yaşa! “Niye bunu yazıyorum?” deme. Yazılması gerekiyormuş ki yazmışım. “Niye bunu yaşıyorum?” da deme, yaşanması gerekiyormuş ki yaşamışım. Kendine çıkacak paya bak, sadece kendine. İlk anda ortaya koyduğun tepkin sensin. Seni anlatıyor ilk tirat…

Doğrular da göreceli. Kendi kabullenilebilir doğrularınla yol alırsan eğer, mutluluğa da ulaşırsın. Yoksa başkalarının düşüncelerine takılırsan hayatı kaçırırsın…

Ben bir söğüt dalıyım

Gölgesinden ürken

Balıkları oynaştığı sularda

Oyuna bulaşmayan

Ben bir söğüt dalıyım

Suya eğilmiş

Ağlar atıldıkça

Yapraklarını geri çeken…

Bakmadan Geçme