Eyidir eyi!..

'Bana Türkiye'nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz 'iyidir' derim. İki kelimeyle anlatın derseniz 'iyi değildir' derim....

“Bana Türkiye’nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz ‘iyidir’ derim. İki kelimeyle anlatın derseniz ‘iyi değildir’ derim.

Üstteki sözlerin, Türkiye’nin başbakan ve cumhurbaşkanlarından Süleyman Demirel’e ait olduğu söylenir.

Demirele ait, siyasi literatürümüze geçmiş, onlarca, belki de yüzlerce sözü vardır.

‘Mazot vardı da biz mi içtik”

“Dün dündür, bugün de bugün”

“Bize plan değil, pilav lazım.”

“Ege bir Yunan gölü değildir. Ege bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl de değildir.”

Demirel, siyasi tarihimizde en çok 1970-1980 arasındaki yönetim tarzı ile hatırlanır. Bu yıllar benim de çocukluktan gençlik yıllarıma geçiş zamanım. Ben de kıyısından köşesinden hatırlarım o sözleri.

Geçtiğimiz hafta babam Mehmet Şahan’ın da yazdığı gibi aslında Türkiye’de ‘Süleyman hep Başbakan’dır. Adıyla olmasa bile Türkiye’yi 1950’den bu yana, (kısa aralıklar dışında) dünyada ‘sağ’ olarak adlandırılan Demirel’in düşünce yapısı yönetmiştir.

Siyasi tartışmalarda “CeHaPe iktidarında!” diye başlayan ateşli konuşmalar yapılır ama 1950 yılından bu yana CHP hiç ‘iktidar’ olamamıştır.

Konuyu dağıtıp siyasete taşımadan “eyi’ kelimesine dönelim.

Demirel de ‘eyi’ derdi: “Eyidir eyi!”

Biliyorsunuz yazılarımda ara ara kelimelerin anlam ve köken bilgisi ile ilgili bilgiler paylaşıyorum.

Örneğin, ‘bene’ ve ‘sene’ demiyoruz da ‘bana’ ve ‘sana’ diyoruz. Oysa sözcüğün kökü ‘ben’ ve ‘sen’dir. Hal ekleri ile birlikte söylediğimizde; ben-e, ben-de, ben-den ve ben-i şeklinde söylenmesi gerekir. Sen-e, sen-de, sen-den ve sen-i.

Özetle sene ve bene deyişleri doğrudur. Orta Asya Türk coğrafyasına bizden daha yakın olan Azeriler’in, ‘mene’ ve ‘sene’ deyişleri bundandır.

Gelelim ‘İYİ’ sözcüğüne.

Kimileri ‘hayırlı’ demeyi pek sever… Ama Anayasa oylamasında bu sevgiye biber sürülmüş gibi olmuştu hatırlarsanız. Şimdi de bir parti adından dolayı ‘iyi’ sözcüğüne biber sürüldü.

İyi sözcüğünün bilinen en eski hali ‘edgü’ ya da ‘eygü’ şeklindedir.

735 yılında yazılan/dikilen Orhun Yazıtları’ndan bir cümle:

özün edgü körteçi sen ebine kirteçi (kendin iyilik göreceksin sen evine gireceksin)

Eski Türkçe metinlerindeki ‘edgü’ sözcüğü, İslami ve Arapça sözcüklerin yeni yeni dilimize girdiği Dede Korkut hikayelerinde ‘eyü’ şekline dönüşmüştür.

Bugün yazı dili olarak kabul ettiğimiz İstanbul dilindeki ‘iyi’ konuşma dilinde ‘eyi’dir.

Yaşar Kemal’in ‘Demirciler Çarşısı Cinayeti’ adlı romanında hem giriş hem de bitiş cümlesi:

“O iyi insanlar o güzel atlara binip gittiler”

Bir ara Meral Akşener de sözü, Necip Fazıl’a ait olduğu iddiası ile paylaşmıştı.

Necip Fazıl da “At’a Senfoni” isimli eserinde ve “Boş Ufuklar” adlı şiirinde “İyi insanlar iyi atlara binip gitti” sözünü kullanmış.

Konumuz şimdi ‘kim demiş, ne demiş!’ değil…

Kim derse desin. Önemli olan söz değil eylemdir.

Hani “Ameller niyetlere göredir” hadisi var ya!

İyi insanlarla birlikte olmak, insanların iyi davranışlarını ödüllendirmek gerekir.

Son sözümüz de biri şiir biri de atasözü olmak üzere Kutadgu Bilig’den olsun:

“Yorı edgülük kıl ay edgü kişi

Itıglık bolur tutçı edgü kişi”

(Ey iyi insan yürü iyilik yap

İyinin işi hep düzgün gider)

“Her yaşayan er-geç ölecek ve toprağa düşecektir; insan iyi nâm ile ölürse, adı yaşar.”

Bakmadan Geçme