Eskimiş'e

asırlık bir köprünün suya değen ayakları hani nem öldürürdü size can suyu mu? gelip geçen zamanın...

asırlık bir köprünün suya değen ayakları

hani nem öldürürdü

size can suyu mu?

gelip geçen zamanın hengamında

gidenlerin ardından bakıp

kalan olmanın verdiği hüzün mü?

hani gam öldürürdü

yeniye selam durup

tazelenme mi yaşadığın…

madem öyle

neden bu durgunluğun

olgunluktan mı

vakardan mı

yalnızlık kaynaklı

gönül yorgunluğu mu?

yılgınlık mı?

adını sen koy…

“Gözleri uzaklara dalan birinin yakınlarda olmayan bir hikayesi vardır” diye bir söz ilişmişti gözüme internette. Senin de mi uzaklarda kalan hikayelerin var? Tek tek dile gelse taşların, neler anlatır acaba bize? Üzerinden geçtikçe kervanlar, büyüyen anlatının neresinden tutacağını bilemedin belki de. Ayrılıklardan mı, savaşlardan mı, göçlerden, ticarete ram değerli mallardan mı yükün? Yoksa üzerinden geçen aşıklardan ve aşkların büyüklüğünden mi?

Derdinin ardına düşen ve Mısri gibi “Derdim bana derman imiş” deyip yüreği köz olan aşıklar, onların yangını mı sirayet etti sana yoksa ondan mı bu halin? Belki de ayrılığa dair anlatacakların. Günlerce gözünü ufka dikip bir haber bekledi üzerinde ayrılanlar. Bir umut ışığı uğruna ışığı oldurup yeniden söndürdüler üzerinde, kim bilir?

Birbirine yakın olup cismen

gittikçe uzaklaşan kalplerin

buz kesen sözleri mi

aldı aklını başından.

Nasıl da değişiyor zaman, nasıl da anlamını yitiriyor sözcükler, nasıl da değersizleşiveriyor bir anda yaşanan onca güzellik. Bu manasızlaşan durumun hayretinden mi garip duruşun? Yiten günlere, aylara, yıllara hatta asırlara dayanıp yitirilen değerlere mi takıldın sen de…

Hani her şey değişiyor, zaman, hava, mevsim, ayaklarına dokunan su yineleniyor an be an, “Ben aynı mıyım?” diye düşünüyorsun. Ama sen de gidenlerle beraber kocamışsın be koca köprü. Geçmişle gelecek arasında durmanın getirdiği yük, biriktirdiklerin aşındırmış senin gururunu, yıpratmış parlak yüzünü. Ama bil ki; bu hal daha yakışmış yüzüne. Ondan derim ki bırak giden gitsin, batan yitsin, çeri, çöpü su götürsün sen varlığının değerini bil. Sen durdukça artıyor ederin, azalmıyor, para pul olmuyor, kömür elmasa dönüşüyor…

unut

unutmayı bil

unutulsan da

bir gören göz bulur seni

buluşur bekleyenler

bir zaman gelir ki

adını da koyarlar senin

unutma…

Bakmadan Geçme