EN GÜZELLİK TEMBELLİK

Bazen şu sözü ben söylemeliydim dediğiniz olur mu, benim gibi? Geçenlerde okuduğum bir söz beni bu...

Bazen şu sözü ben söylemeliydim dediğiniz olur mu, benim gibi? Geçenlerde okuduğum bir söz beni bu yazıyı yazmaya adeta zorladı.

O söz: “En güzel tembellik, insanın sevdiği işi yapmasıdır.” Söyleyeni bilmiyorum, sosyal medyada bu söze rastladığımda beynime kazındı birden.

Kendi hayatımı sorguladım bu söz üzerine. Bugüne değin yaptığım işler gözümün önünden film şeridi gibi geçerken, kimi karelerde uzun süre durakladığım, kimisinde hızla geçtiğim oldu. Uzun durakladığım işlere baktığımda onları severek yaptığımı anladım. Diğerleriyse zoraki işlerdi. Diyeceksiniz, hocam biz seni öğretmen biliyorduk, nedir öteki işlerin?

Gerçekte bugüne değin yaptığım işleri anlattığım bir yazıyı ne yazık ki yitirdim. Yeniden yazmayı göze alamadım. Ama madem bu kez işten güçten söz edeceğim, kısa kısa da olsa yazayım istedim.

Esnaf bir ana ve babanın elinde yetişen biri olarak babamın gönlünden geçen, benim de esnaf hatta yaptığı iş olan kuruyemişçilikti. İki ağabeyim uzun süre o işi yaptılar. Esnaf olmanın ilk adımı bir esnaf yanında çırak olmak olduğundan ilkokul dördüncü sınıftan beşe geçtiğim yaz tatilinde ilk olarak terzi çırağı olarak Doğan ustamla tanıştım. Beşinci sınıfın yaz tatilinde bu kez, kunduracı Muhsin ustamla yaz tatilimi geçirdim. Hatta Körüklü Çizme adlı öykümün kahramanına ustamın adını verdim. Bu çıraklıklarımdan çok şey öğrendim. Çalışma disiplini, usta, kalfa ve çırak ilişkilerinin nasıl olması gerektiği gibi konular hiç belleğimden silinmedi. Ortaokula başlamak benim için bir kurtuluş oldu. Bunu da anneme borçlu olduğum kadar kırmızı direkli kendir çuvalına da borçluyum. Kırmızı direkli leblebi çuvalının ortalama ağırlığı 120 kiloydu. O denli ağır bir çuvalı benim çelimsiz vücudumun taşıyamayacağını gören babam, okursa okun, diyerek ortaokula kaydımın yapılmasına izin vermişti.

Çıraklıkla başlayan çalışma hayatım ortaokul yıllarında bu kez pazarcılığa dönüştü. 64 liralık sermaye ile pazarlarda ayna, tarak, beş metreye bir lira bel lastiği satarak yaz tatilimi bitirdiğimde 300 lira para biriktirmiştim. Bir ortaokul öğrencisi için çok büyük paraydı. Paramı babama verdiğimde, “Oğlum senin için Aydın Akbank şubesinde bin liralık hesap açtırdım,” demişti. Ancak babamın erken ölümü sonrası o paranın akibeti hâlâ benim için meçhul.

1973 yılında mesleğe başladığımda yaz tatillerimde aylak adam gibi geçiriyordum. Bu aylaklık evleninceye kadar sürdü. Evlendikten sonra malum tuz torbası başa geçermiş ya, ben de o torbanın ağırlığıyla yaz tatillerimde ya da çalışma döneminde ek işler yapmaya başladım. İtiraf etmeliyim ki, o işleri severek yapmadığımdan çok zorlanıyordum. Eve üç kuruş fazla para girsin diye yapıyordum. Gazete kâğıdından kesekâğıdı, ciltçilik, hayat sigortacılığı, trafik takipçiliği başlıca iş türleri. Bu işlerin detayına girmeye bu köşenin boyutu yeterli değil. Mesleki branşımsa özel ders vermeye uygun değildi. Sözünü ettiğim işlerin arasında biri var ki, kısa da olsa ona değinmeliyim.

1977 yılının yaz tatilinde Ödemiş’e gelmiştik. Yazın bir şeyler yapmak istiyordum. Hayri arkadaşımızın eniştesi Çetin Gönen Bey, Bağkur toplu konutunu yapıyordu. Hayri’nin aracılığıyla inşaatta önce eğri çivileri doğrultma işine başladım. İnşaattan çıkan çivilerin kilogramını 2,5 liraya tekrar Çetin Beye satıyordum. İyi çalışıyormuşum ki, Çetin Bey beni soğuk demirciliğe terfi ettirdi o yaz. Demek çivi doğrultmayı sevmişim… Günün birinde “Eğri Çivi” şiirimi yazdım. Hadi onu okuyalım dilerseniz.

EĞRİ ÇİVİ

aşk

gelir bir gün

pervasız

çakılır

paslı bir çivi gibi

yüreğine

(arama çekici şimdi o nesneler tımarhanesinde fabl okumada)

zamansa

acımasız

kerpeten gibi

sökerken

ayrılığı

yüreğinde direngen

eğri bir çividir

aşk

Ömer AKŞAHAN

(şiir üşüdü-1998)

Şimdiyse dergi ve kitap yayımcılığı işiyle uğraşıyorum. 1990’da Ödemiş Efe ile başlayan dergicilik serüvenimin Almanya durağında “Gemeinsam” adlı Almanca dergiye şimdi de Tmolos Edebiyat’la yedi yılı tamamladım. Nefesim var oldukça Tmolos’u dünyanın her yerine ulaştırmak istiyorum. Tek başına bir dergiyi kotarmanın zorluğunu bu işe soyunanlar gayet iyi anlar. Ama başta da dediğim gibi ben şu an en güzel tembelliğimi Tmolos’la yaşıyorum. Sizin de severek yapacağınız bir işiniz olsun ki tembelliğin tadına varabilesiniz dostlar…

Bakmadan Geçme