• Haberler
  • EĞİTİM SEN: LAİKLİK TOPLUMUN HARCIDIR

EĞİTİM SEN: LAİKLİK TOPLUMUN HARCIDIR

Eğitim Sen Ödemiş ilçe temsilcisi Selim Şahan, Avrupa&rsquoda 300 yıl önce çözülen sorunların Türkiye&rsquode hala tartışılıyor...

Eğitim Sen Ödemiş ilçe temsilcisi Selim Şahan, Avrupa’da 300 yıl önce çözülen sorunların Türkiye’de hala tartışılıyor olmasının üzüntü verici bir gelişme olduğunu söyledi.

Ortadoğu’daki kanlı kavgaların kaynağında mezhep çatışmaları ve birbirlerine karşı egemenlik kurma mücadelelerinin olduğunu belirten Şahan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman’ın “Laiklik yeni anayasada olmamalıdır” demesinin büyük bir talihsizlik olduğunu söyledi.

“Meclis Başkanı’nın bu sözleri, 12 Eylül 1980 darbesinin ardından başta eğitim olmak üzere, toplumsal yaşamın bütün alanlarında devlet desteği ile ‘tek din, tek mezhep’ anlayışı oluşturulmaya çalışıldı. Bu sözler sözünü ettiğimiz bu baskıcı toplum modelinin daha net anlaşılması açısından ibret vericidir” diyen Şahan, “Halkın dini inanç ve duyguları zaten yıllardır hep sömürülegelmektedir. Hemen her alanda inanç istismarı yaparak hareket edenlerin laiklik fikrinden rahatsızlık duymaları hiç de şaşırtıcı değildir!” şeklinde konuştu.

İslam anlayışı çerçevesindeki yöneticilerin egemen olduğu Ortadoğu devletlerinin içinde bulundukları açmazın, laiklik anlayışını kavrayamalarına bağladıklarını belirten Selim Şahan şunları söyledi:

“Bugünkü İslam dünyasında ana sorun hakim anlayışlar dışındaki düşüncelere hoşgörü ile bakılamamasıdır. İktidarda hangi anlayış hangi mezhep olursa, muhalifleri ezmeye onları yok etmeye dayalı bir yönetim anlayışı söz konusu. Savaştan ve baskıdan kaçan insanların bir başka İslam ülkesi yerine batılı Hıristiyan ülkelerini tercih etmeleri de bunun göstergesidir.

Oysa, devletin dini olmaz; kişilerin dini olur. Kişiler dinsel ibadetlerinde özgürdür ve bunun güvencesini devlet sağlar.

21. Yüzyılda da başta eğitim gibi kurumlarda artık bilimsel ölçüler dikkate alınmalıdır. Siz eğer ‘o günah bu günah’ derseniz, bilimsel gelişmelerin önünü de kapatmış olursunuz. Devlet her türden bilgiyi verir; kişilerin neye inanıp inanmayacağına da karışamaz

Laiklik, inanç özgürlüğünün güvence altına alınması olduğu gibi bir üst aygıt olan devletin tarafsızlığı da bu güvenceyi yaratan en önemli kurumdur.

Bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla, tüm topluma belli bir inanç biçimi dayatılmakta, toplum bu doğrultuda yeniden inşa edilmek istenmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi birçok kurum arasında protokoller yapılarak, dinselleştirme politikalarının etkisi hızla yaygınlaştırılmaktadır.

Öyle ki camilerden “greve çıkmanın caiz olmadığını” anlatan vaazların verilmesi bile sağlanmaktadır. Laikliğin varlığı, din ve mezhep farklılıkları bahanesiyle halk kitlelerinin, farklı ulusların, farklı inançtan ve mezhepten insanların birbiriyle çatışmalarına son verilmesini ifade eder. Devlet, farklı inanç grupları karşısında ve bu grupların kendi arasındaki ilişkilerinde eşitlik ilkesi doğrultusunda hareket etmelidir.

Toplum artık tek tip insanlardan oluşmuyor. Devlet, bütün insanların ve inanç gruplarının karşısında bağımsız olmak durumundadır. Bugün yapılması gereken de farklı inançlardan insanları ezmek ve onları yok saymak değil, haksızlık yapanları cezalandırmak olmalıdır.

Bildiğimiz kadarıyla dünyadaki bütün dinlerin amacı da hoşgörü iklimini yaymaktır. Konuşmamız gerekenler de farklı inançları nasıl yok ederiz konusu değil, İşçi cinayetlerinden kadın katliamlarına, çocuk tecavüzlerinden hırsızlığa, yağmaya ve talana kadar her türlü soruna karşı ortak bir kültür oluşturabilmektir. Dini alet edip farklılıkları ezmek sömürü düzenine hizmetten başka bir şey değildir”

Nihat Çakıroğlu

Bakmadan Geçme