Eğitim anadan, temizlik evden -2-
Eğer borcunuz sürekli artıyor ve geliriniz giderinizi karşılamıyorsa yapacağınız tek şey, elinizdeki mal varlığının bir kısmını...
Eğer borcunuz sürekli artıyor ve geliriniz giderinizi karşılamıyorsa yapacağınız tek şey, elinizdeki mal varlığının bir kısmını satılığa çıkarmaktır.
Biliyorsunuz, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bir konuşmasında “Belediyeler borç içinde” demişti.
“Bu borç, nereden kaynaklanmaktadır ve nasıl ödenir?”, bu yazının konusu olmayacak ama Ödemiş Belediyesi’nin 120 milyona yakın borcu varmış. İzleyici olarak benim de katıldığım perşembe günkü belediye meclis toplantısında “Satılsın mı satılmasın mı?” tartışması yaşandı.
Kimse, “Bu borçlar, mal satmadan nasıl ödenir?” sorusuna bir öneri sunmadı.
Bu konu, tartışılmaya devam edecek gibi ama toplantıda da belirtildiği gibi özetle ‘ekonomik olmayan’, ‘kimin kullandığı belli olmayan’ bazı taşınmazlar satılığa çıkarılmıştı.
Ben, geçen yazımda yarım kalan konuyu unutmadan ve bu satış konusuna yeniden dönme sözü vererek bu yazımda temizlik ve atık sorununa değinmek istiyorum.
“Eğitim anadan, temizlik evden” dedik ya!
Belediyelerin yerinde ben olsam, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımdan yararlanırım.
Nasıl mı?
Belediyede ilgili bir birim oluşturur, yurt dışında yaşayan ve belli aralıklarla vatanlarına gelen hemşehrilerin önerilerine kulak veririm. Hep, “Bu konuda Avrupa’da şöyle bir uygulama var” muhabbetini yaparız. Yaparız ama bu örnekleri uygulamak için kılımızı kıpırdatmayız.
Çağımız, internet çağı.
Birim oluşturamıyorsak gurbetteki hemşehrilerimizin yazıp paylaşabilecekleri bir internet sayfası oluşturur, Avrupa sorunlara nasıl çözüm üretiyor öğrenmiş oluruz. Hatta fotoğraf paylaşmalarını bile isteyebiliriz.
Örneğin, atık sorunu.
Avrupa atık sorunu evde başlıyormuş. Bir dairede ortaya çıkan çöpler, kendi aralarında sınıflandırılarak ayrı ayrı çöplere konulurmuş. Ve sokakta da çöplerin ayrı ayrı konteynerleri varmış. Yanlış konteynere yanlış çöp atıldığında da eğer tespit edilirse cezası varmış.
Plastikler ayrı bir çöpe, kağıtlar ayrı bir çöpe, camlar ayrı bir çöpe…
Ve yemek tarzı evsel atıklar da ayrı bir çöpe…
Ne güzel değil mi!
Ne güzel ama daha biz soba küllerini bile ayrı bir konteynere dökmesini öğrenemedik.
Bırakın ayrı bir konteynere çöp dökmeyi, balkondan aşağıdaki çöp dağına fırlatmayı bırakamadık!
“Aslan, yattığı yerden belli olur.”
“Temizlik, imandan gelir.”
Davulun sesi, uzaktan hoş gelirmiş… Atasözleri de kulağa yakından hoş geliyor.
Yattığımız yer belli… İmanımız da belli…
Ama sanki Avrupa, bizden daha imanlı gibi!
Konuyu sulandırmayalım ve dağıtmayalım, yazıyı da uzatmayalım… Uzatmak isteyenler de kendi kafalarında çözüm önerileri üretebilir, bu önerilerini örneğin Kent Konseyi’nin ilgili çalışma gruplarında dillendirebilirler. Biz de onların elle tutulur olanlarını belediyeye proje olarak sunarız.
Bu yazıyı, S.Ş. imzalı bir sözle sonlandıralım: “Bizde en çok yapılan yemek, laf salatasıdır. Onun da çöpü yoktur!”
Bakmadan Geçme





