Düşünceler

Siyah beyaz bir fotoğrafın rengi olmaya kalkıyorsun. Renklerden yoksun bir varoluşun rengi olmak neye yarar? Rengi...

Siyah beyaz bir fotoğrafın rengi olmaya kalkıyorsun. Renklerden yoksun bir varoluşun rengi olmak neye yarar? Rengi bilmeyen, rengi tanımayan, renksizliğe mahkûm olmuş bir resmin renkli paspartusu olsan ne yazar? Kim anlar, kim dinler, kim kıymet verir? Tüm renklerinle yer alsan da sen var olanın dışındasın. Varlığını kabul ettiremezsin. Aykırı olan sensin orada. Aksakların oluşturduğu bir toplulukta sağlıklı olmak aykırılık olarak durur, anormal sayılır öyle değil mi? Öyleyse ne yoruyorsun kendini, kal kendinle baş başa. Renklerini de içindeki renklere dönüştür, oluştur kendi ahengini, başkasını boyamaya kalkıp da kendi renklerini yitirme, kaybetme ışığını, sönmesin parıltın, kaçmasın şevkin…

Say beni sayayım seni…

Bazen içinden geleni sayıp dökesi geliyor insanın. Kimileri bam teline basıyor mesela. Nedense hep kendilerine yontup, tek taraflı işletmeye kalkıyorlar çarkı. Yahu sen kimsin, ben kimim, senin ne hükmün var benim ne hükmüm olsun? Sen necisin bu dünyada ben ne olayım? Teferruatlar denizinde minicik bir ayrıntıdan öteye geçemezken neden büyükleneyim, neden saydırayım kendimi? Hani kendime söylüyorum ya sen de üzerine alın diye. Sen de haddini bil diye. Önce nefsime sonra sana dönüyor kalemin, lafın ibresi. Duracağın yeri biliyorsan, ki bilmen gerek, niye orada değilsin? Bu biçtiğin paye ne? Kendi göstermediğin tavrı neden başkalarından beklersin ki? Önce yaptığına bak, bir özüne dön, irdele, tart, ölç sonra karşındakinden bir şeyler bekle. Hiç vermeden almak dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir kitapta yazmaz herhalde. Aç gözünü, aç, iyice aç. İyice aç ki önce kendini gör, başkalarını görmeden önce. Hatta sadece kendine bak bir süre belki çark eder düşüncelerin. Ne dersin, her kimsen ve neysen, her kime karşıysan sana diyorum anladın mı beni?

Bir mekanizmayız, iç ve dış dinamiklerin etkisinde hareket eden. Otokontrol mekanizması ne kadar etkiliyse o kadar sağlıklı kararlar verip, sağlıklı tavırlar sergiliyoruz dışa karşı. Eğer yaptıklarımızın ölçütü değerlendirmesi iç güçlerimiz değilse davranışlarımız da sapabiliyor. Doğru ve yanlışı kendimiz için değil de başkaları için uygulamaya sokuyorsak, davranışlarda istikrarı yakalamak da mümkün olmuyor. Arkadaşım anlatıyor; sokakta önünde yürüyen genç anne elini tuttuğu dört yaşlarındaki oğlunun elindeki çikolata kabını ne yapması gerektiğini sorduğunda “at yere” cevabını verdiğini. Şimdi o davranışı çocuğa kazandıracak anne yanlışa yönlendiriyorsa, sonrasında kim ne öğretmeye kalkarsa kalksın, ilk model örneğin önüne geçemeyecektir. Çocuk orada gördüğünü devam ettirecektir davranışlarında. Anlayacağınız bu kontrol mekanizmasının oluşmasına en mühim etken aile. Taşa kazıdıklarımız yanında sonrakiler suya yazılmış kalıyor haberiniz ola anne- babalar ve aile büyükleri.

şundan, bundan

biraz da ondan

ama her dem

hayatın içinden

iki adım yana

bir adım geri

ama bakışlar ille ileri

o yöne

bu yöne

döne döne

her dememiz

özümüzdeki bilmeyene!

Bakmadan Geçme