Durum Tespiti! -1

Sevgili okurlarım, durum tespiti adında yeni bir yazı dizisine daha başlıyorum. Bu dizinin sonunda buna dair...

Sevgili okurlarım, durum tespiti adında yeni bir yazı dizisine daha başlıyorum. Bu dizinin sonunda buna dair haberin de sürmanşetten yayınlanmasını ümit ediyorum. Yani okurken bana soracak olursanız biraz sağınızı solunuzu dikkatle inceleyerek ve gözünüz açık okuyun derim.

Yazılarımı takip eden dostlarım bilirler; ben olmayanı, ispatlanmayanı, görmediğimi ve aslı olmayanı ne yazarım ne de başkasının kalemi olurum. Kendime hastır yazdıklarım. Ve “zaman”, bana da başka arkadaşlara da okuduğumuzu anlamadan, iyice algılamadan tepki göstermenin külliyen yanlış olduğunu göstermiştir. Biz, yazılarımdan dolayı önce tepki gösterenlerin sonrasında da iş kendilerine dokununca kalemleri olmamı istemelerine de tanıklık etmiş insanlarız.

Evet, dönelim attığımız başlığımıza, bu dedikodu üzerine kurgulanan bir yazı dizisi değil, bu yapılan/yapılması yolunda mobbing uygulanan ancak bazıları tarafından farkında olmadan üstü örtülen ve tüm şehri ilgilendiren bir durumun tespitidir.

Görülmüştür ki bir şeyi direkt anlatmaktan daha çok örnekleyerek ve görsel kullanarak anlatmak, en birinci akılda kalıcı kısımdır. Ben, görsel kullanmadan örnekleyerek ve daha önce yazdığım yazılarımın bazılarına atıfta bulunarak dizime devam etmeyi düşünüyorum. Ve “Vira bismillah” diyelim o halde!

Biz insanlar, bir iş ya da bir insan konu olduğunda ya elimizin ucuyla yapar ya ağzımızın ucuyla (yarım ağız (!)) söyleriz. Ya da ehli olmayanların o daldaki liyakatinden dahi söz edilmezken onların alkışçıları olur ya da külliyen reddederiz. Yani aslında net olarak böyle de söylemek isterim ancak ne yazık ki artık son zamanlarda çoğu insanımızın nasıl olduğunu ben bile kestiremiyorum. Şöyle endamına bakıyorsun, sözü bırak toz kondurulacak diye endişe ettiklerin bir de bakmışsın ki başka durumların içinde. “Pes artık” diyorum. Gerçi konu insan olunca ne şaşırırım ne de artık “Bu bunu yapmaz ya da söylemez” diyebilirim. Beşer de son zamanlarda aşırı şaşıyor (!)

Ben, yirmi beş yıldır yaptığım işler gereği insanların her hallerini gördüm. Her defasında şaşırmamam gerektiğini de bildiğim halde bazen umulmadık şeyler de yaşamıyor değilim. O yüzden bazen delirip “Kurban olduklarım ağzının ucuyla konuşma, elinin ucuyla yapma şunu” dediğim ve en deli olduğumsa insanların bilmedikleri şeyler hakkında fazlaca fikre sahip olmaları bir tarafa bir de ehli olanlara akıl vermeleridir.

Bir örnekleme yapalım hemen; bilirsiniz hizmet sektörü hem zordur hem de herkesi mutlu etmeniz mümkün değildir. O yüzden de işinizin ana temellerini titizlikle uygular, layığı ile yaparsanız size düşen de gün ya da gece sonunda verdiğiniz hizmetin hedef kitlenizi nasıl memnun ettiğinizin haklı gururudur.

Evinde bu görgüyü ve disiplini alamayan bireyin çalıştığı yerde de gerekli eğitimleri hücrelerine geçiremeyip donatılmadığını düşünsenize, aman Tanrım! Ve evet, yaşam kültüründe disiplin ve kuralları olmayan bireyler, kurumsal olmaya alışık olmayan DNA’larıyla da birçok şansı elinin tersiyle ittiğinin bile farkında değiller. Çünkü zemin buna müsait! Ve böyle olunca da nasıl olsa bu halk, ona buna ses çıkarmıyor ya da içine içine konuşuyor diye alelaceleye de getirilir işler, elinin ucuyla da yapılır. Çünkü koca bir şehrin alışkanlığı bu görünüyor.

Ve bence “Ödemiş’in sorunu; kalifiye eleman olmamasından daha çok kaliteliyi yutmaya çalışması ve aslında daha büyük sorunu da insanların buna alışkın olması“nda yatıyor diye düşünüyorum.

Konu mühim, o yüzden az az kelamlarla ifade edeceğim. Zira okuma alışkanlığı olmayan bizlerin en azından merak kısmına dokunmak istiyorum.

Yarın görüşmek üzere. Huzur ve şansla kalınız inşallah.

Sevgiler

Bakmadan Geçme