Dozunda
Mutfakla haşir neşir olanlar bilir, iyi bir yemek için malzemeyi ölçülü koymak gerekir. Eğer iyi bir...
Mutfakla haşir neşir olanlar bilir, iyi bir yemek için malzemeyi ölçülü koymak gerekir. Eğer iyi bir lezzet istiyorsak. Hele yaptığımız, hamur işi veya pilav ise. Ölçü tutmadı mı kıvam da lezzet de tutmaz. Hayat da öyle. Her gün yeniden mutfağa giriyoruz ve yaptıklarımızın dozunu iyi ayarlamamız gerekiyor. Tadını, tuzunu, baharatını, acısını kaçırmadan kotarmamız gerekiyor. Ölçü kaçarsa değeri de ederi de kaçıveriyor. Yediğinden içtiğine kadar bir ölçü, bir mizan, bir intizam gerekiyor ki sekteye uğramasın yaşam. Eksik ya da fazla, belki kişiden kişiye değişse de rutini bozmayacak doz vardır ve makul olan da odur.
Sizin uyumanız gereken uyku, günlük altı yedi saatse ve siz bunu bozarsanız -diyelim ki iki üç saat uyuyayım derseniz- rutininizi bozduğunuz için dengeniz kaçar ve gün içinde olmadık dilimlerde uyuklamaya başlarsınız, dikkatiniz dağılır, odaklanamazsınız, yaptığınız işte verimli olamazsınız. Dikkat dağınıklığı, kazalara bile sebebiyet verebilir.
Yemeniz gereken gıdayı almazsanız, var olanı yememekte inat ederseniz vücutta bir çok eksikliğe sebebiyet verip işleyişini sekteye uğratabilirsiniz ve hastalıklar ortaya çıkabilir. Ya da bir rahatsızlığınız var ve verilen ilaçları içmekte direnirseniz işin boyutu değişip tedavi edilmesi güç hastalıklara sebebiyet verebilirsiniz. Özellikle gençlerde gördüğümüz bilinçsizce, destek almadan zayıflama girişimlerinin anoreksiyaya sebebiyet vermesi gibi işi güçleştirebilir. Ya da her bulduğu abur cuburu yiyen ve de hareket etmekte yılgınlık gösterenlerin hızla obezite yolunda ilerlemesi gibi. Yani hayat; ifrat ve tefrit istemiyor, itidal üzere hareketi istiyor. Her yaptığımız işte orta yolu bulabilmek, kendimiz bulamıyorsak işi bilen uzmanlardan destek almak gerekiyor. Hayatın tadını tuzunu kaçırmamak için.
Bunu hayatın her alanına uyarlayabiliriz. Yaptığımız spordan eğlenceye, seyahatten tatile nereye kondurursak konduralım “doz”, önem addediyor. Tadında, kararında, yerinde, zamanında yapılınca hepsi güzel, hepsi hayatı renklendiriyor, anlamlandırıyor. Değilse kıymeti de azalıyor, şevki de kırıyor…
Bir şeylere fazla kafayı yormak, insanı fazlasıyla yıpratırken hiç umursamamak aymaz yapıyor haliyle. Çok öfkelenmek, küpüne zarar verirken tepkisizlik ruhsuzlaştırıyor. Duyguları da dozunda yaşamak gerekiyor demek ki. Sadece tabi kişinin kendisi için değil, çevresi için de gerekiyor bu. Zira pişen yemeğin kokusu, etrafa da sirayet ediyor. Müstakil yaşamıyoruz nihayetinde…
Verilen nasihatin, söylenilen sözün de bir dozu var. Doz aşımı oldu mu etkisi de azalıyor haliyle. “Sözün azı, özü makbul malum” deyip bitirelim yazdıklarımızı.
Bakmadan Geçme





