- Haberler
- Doğru tercih için mesleklerini anlattılar
Doğru tercih için mesleklerini anlattılar
TV9 İzmir ekranlarında tercih yapacak öğrencilere rehberlik oluşturabilmek adına başlayan Ece İle Tercih Rehberi’nin ilk bölümü,...
TV9 İzmir ekranlarında tercih yapacak öğrencilere rehberlik oluşturabilmek adına başlayan Ece İle Tercih Rehberi’nin ilk bölümü, dün saat 12.00’de izleyicilerle buluştu.
Tercih dönemine rehberlik etmek adına yapılan programın ilkine Radyo Televizyon ve Sinema mezunları Halil Yörük ile Büşra Boyar, Psikolog ve EMDR Terapisti Rezzan Karluk ile Mimar Gözde Sarısu katıldı. Bir saat süren programda meslek temsilcileri, alanları hakkında bilgi verdi.
”İletişim fakültelerinde pratiğe yer verilmiyor”
Programın ilk katılımcılarından Radyo Televizyon ve Sinema mezunu Halil Yörük, ”Üniversite döneminde öğrencilerin kafası karışıyor. Ben, Adnan Menderes Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü mezunuyum. Bu bölümü tercih ettiğim süreçte sözel alandan tercihte bulundum. Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü, sanatla iç içe geçirilmiş bir bölüm. Bu bölümü tercih etmek isteyen öğrencilerimiz, kesinlikle mesleği sevip sevemeyeceğinin muhakemesini yapmalı. Üniversite döneminde pratik yapma imkanımız çok fazla olmamakla beraber teorik bilgi kazanımı çok daha fazla oluyor. Bu kapsamda sektörü sektör içinde tanıma imkanımız da olmuyor. Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü denildiğinde yönetmenlik, kısa film, habercilik ya da muhabirlik beklentilerimizi de karşılayamamış oluyoruz. Türkiye’deki üniversitelerin çok büyük bir kısmı, özellikle iletişim fakülteleri kapsamında bakarsak pratik eğitime yer vermiyor” diye konuştu.
”Öğrenci, önünü net görmeli”
Sahada olmanın zorunluluk olduğunu vurgulayan Yörük, “Piyasanın asıl merkezi İstanbul. Ancak İstanbul’da da bu mesleğe gönül vermiş çok sayıda kişinin olması, henüz yeni mezun olan kişilerin sektörde tutunamamasına sebebiyet verebiliyor. Bu bölümü tercih etmek istiyorsak sektörle öncesinde de içli dışlı olmak zorundayız. Üniversitelerin verdiği eğitimle mesleğe atılırsak sektör bizi kabullenmez. Radyo, televizyon ve sinema bambaşka alanlar ve dört yıl bu alanlarda uzmanlaşmak adına çok uzun bir süre değil. Bu kapsamda bu alanların ayrı ayrı bölümlere döndürülmesinin gerektiğini düşünüyorum. Son yıllarda özellikle vakıf üniversitelerinde ‘Yeni Medya’, ‘Televizyon Haberciliği’ gibi farklı bölümler açılmaya başladı. Bu ayrışmayı da çok yerinde buluyorum. Özellikle iletişim alanında var olan gazetecilik, halkla ilişkiler ve reklamcılık ile radyo, televizyon ve sinema bölümleri, kişinin sonrasında alacağı kararlarda kesin bir çizgi belirleyemiyor. Oysa yeni açılan bu gibi bölümlerle öğrenci, üniversite bittikten sonra da önünü net görebiliyor” dedi.
”İsteksizce okuduğunuzda size fırsat kapılarını açmaz”
Gelecek dönemde yönetmen olmak istediğini belirten Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü mezunu Büşra Boyar da şu anda televizyonda çalışmaktan büyük zevk aldığını dile getirerek, ”Bu bölümün isteksizce okunduğunda size fırsat kapısı sunabileceğine inanmıyorum. Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü için çok büyük özveride bulunmak gerekiyor. Kişinin sadece bu bölümü okuyarak her şeyi öğrenemeyeceği gerçeğini kabullenmesi gerekiyor. Ben bu bölümü çok isteyerek okudum, seçme şansım olsa yine bu bölümü tercih ederim” ifadelerini kullandı.
”Çok para beklentisiyle iyi yerlere gelmek mümkün değil”
Boyar, mesleğin ekonomik anlamda getirilerinin beklentiyi karşılamayacağını dile getirerek, ”Ben bu mesleği ‘Üniversite okuyayım’ mottosuyla değil gönül vererek seçtim. İlk baştan son zamana kadar da ekonomik beklenti içinde olmadım. Maddi açıdan heveslenmemek gerekiyor. Üniversite döneminde sahada olabilmek adına yapılan hiçbir işten maddi beklentilerinizin olmaması lazım. Bizim işimizde tecrübe çok önemli ve bugün herhangi bir belge ya da ruhsatı olmadan bu işe senelerini vermiş pek çok insan var. Gerek bilgi ve birikim gerekse tecrübe anlamında bizden çok daha üstün olduklarını söylemek mümkün. Mezun olduktan sonra sahada bu insanların olduğunu çok daha net anlıyorsunuz. Bu işte sizi tercih etmelerinin en önemli sebebi, üniversite mezunu olmanız değil; yetkinliğiniz, enerjiniz ve istekliliğiniz. Çok para beklentisiyle iyi yerlere gelmek mümkün değil” şeklinde konuştu.
Mesleğin püf noktalarını anlattı
Programın devamında mesleğini tanıtan Psikolog ve EMDR Terapisti Rezzan Karluk ise şunları söyledi: ”Psikoloji, hem çok dinamik hem de çok geniş bir alan. Dolayısıyla teoride öğrendiklerimizin pratikte nasıl işlediğini görmek adına mesleği deneyimlemek çok değerli. Öğrencinin psikolojiye dair, insana, insanın zihnine, duygu ve düşüncülerine dair merakı varsa ve ileride kendisini bu alanda çalışırken görüyorsa kesinlikle tercih edebilir. Mezun olduktan sonraki süreçte özel sektör ve devlet bünyesinde de çalışabiliyoruz. Devlet kapsamında Aile ve Soysal Politikalar Bakanlığı’nda, cezaevlerinde, adliyelerde ve hastanelerde çalışabiliyoruz. Özel sektörde ise Aile Danışmanlık Merkezleri’nde, özel klinik ve hastanelerde, rehabilitasyon merkezlerinde ya da özel okullarda kurum psikologu olarak çalışabiliyoruz. Bu bölüme tercih yapmak isteyen öğrenciler, kesinlikle dışa dönük olmalı. İletişimi kuvvetli ve empati yeteneği de güçlü olmalı. Diksiyon ve beden dilinin de güçlü olması çok değerli. Kimse psikologa mutlu olduğu için gitmez. Dolayısıyla siz de gün boyu üzüntülü ve stresli şeylerle uğraşmak durumunda kalıyorsunuz ve bunlara çözüm bulmanız gerekiyor. Çözüm odaklı bir kişiliğe sahip olmak da bu noktada çok önem taşıyor.”
”Psikologun psikologu olmalı”
Karluk, ”Dört yıl psikoloji okumanız, size psikologluk vasfı veriyor fakat psikoterapist olamıyorsunuz. Psikoterapist olabilmeniz için öncelikle terapi eğitimlerinizi tamamlamalısınız. Eğitimler de tek başına yeterli olmuyor. Terapi eğitimlerinizi süper vizyonlarla desteklemeniz lazım. Bunun yanı sıra kişisel gelişiminiz için yüksek lisans programına başvurabilir, seminerlere ya da kongrelere katılabilirsiniz. Bu durum, iş bulabilmek adına çok önemli. Özellikle son dönemde devlet ya da vakıf üniversitelerinden mezun psikolog sayısı her geçen gün artmakta. Devlet, bünyesine belirli sayıda psikoloji mezunu alırken özel sektörde de yığılmaların olması da bu mesleği değersizleştirebilmekte. Ayrıca bu mesleği tercih etmek isteyen bireylerin kesinlikle farklı aktivitelerde bulunması lazım. Gün boyu maruz kalınan stres ve üzüntü, sizi de olumsuz etkileyerek tükenmişliğe iteleyebilir. Bundan sıyrılabilmek adına da muhakkak bir hobi edinmelisiniz. Bununla beraber bir psikologun da psikologu olmalı. Ekonomik olarak baktığımızda maddi açıdan ilk etapta tatmin olamayabilirsiniz ancak donanımızın artması ve tecrübelenmenizle birlikte maddiyatında zamanla beklentilerinizi karşılayabileceğini söylemek mümkün” cümlelerini kullandı.
”Mimarlık, özveri ve sabır ister”
Ece İle Tercih Rehberi’nin son kısmında yer alan Mimar Gözde Sarısu ise mesleki anlamda şu bilgilere yer verdi: ”Dört yıldır iş hayatındayım. Öğrenciler, bu mesleği seçmeden önce ‘Ben mimarlığı severek yapabilecek miyim?’, ‘Bu iş beni mutlu edebilecek mi?’ sorularının cevabını bulmalı. Mimarlık, özveri ve sabır istiyor. Bununla beraber hazzı da yüksek olan bir meslek diyebilirim. Sizin tasarladığınızı somut olarak gösterebildiğiniz bir meslek olması da statülü bir meslek olmasını sağlıyor. Mimarlık, tasarım işi ve bunu yapmayı isteyen öğrenciler, tasarım sürecini ve ne olduğunu analiz ederek sevip sevmediğine karar verebilir. İşiniz, tasarladığınız her neyse sizin çocuğunuz gibi olur. Size verilen sıradan bir şeyi geliştirirsiniz ve sonuçta çıkan şeyden çok mutlu olursunuz. Öğrenciler, eğer ki bu süreci tarar ve bu meslek içerisinde kendilerini hayal edebilirlerse kesinlikle tercihte bulunmalılar”
”Piyasadaki durgunluk, tercihleri etkilememeli”
Mimarlığın mesaisinin olmadığını da ekleyen Sarısu, ”Mimarlık, üniversite döneminde de meslek hayatında da sürekli çalışmanız gerek bir durum ve geceniz gündüzünüze karışabiliyor. Bununla beraber şu an projeler, yönetmelikler ve gelen talepler, özgür tasarım adına elimizi kolumuzu bağlıyor. Dolayısıyla öğrenciler, üniversite döneminde tasarım alanındaki özgürlüklerini kesinlikle kullansınlar. Şu anda piyasadaki durağanlığın mimarları da etkilemesi durumu söz konusu fakat bu durum, öğrencileri etkilemesin. Şu an kapanan piyasanın dört yıl bu şekilde devam edip etmeyeceğini bilemeyiz. Bu bölümü seçmek isteyen öğrenciler, sabırlı ve çalışkan olacak. Öğrenci, üniversitede kesinlikle dile eğilmeli ve o dile hakim olmalı. Aynı zamanda bizim yaptığımız iş gereği de iletişim yeteneği güçlü olmalı. Tasarılarını anlatabilmeli, karşı tarafın da ne istediğini rahatlıkla anlayabilmeli. Piyasa içerisinde özellikle güven sağlamak adına iletişime çok önem vermelisiniz” dedi.
Ece Köseoğlu
Bakmadan Geçme