Dini nikah!
Adı gibi kendi de bir garip Çakallar Mahallemize Abuzittin Efendi adında hali vakti yerinde, etliye sütlüye...
Adı gibi kendi de bir garip Çakallar Mahallemize Abuzittin Efendi adında hali vakti yerinde, etliye sütlüye karışmayan bir beyefendi taşınmıştı. Taşındığı gün itibariyle sokak sakinlerinin hanımlarının dedikodularında Abuzittin vardı. “Bugün püsküllü fes giydi”, “Geçenlerde fötr şapka taktı” söylenceleri ile gülüşüp kendi kocaları ile sürekli yarıştırırlardı. Meğer beyin dedeleri, Osmanlı’da Meşrutiyet’ in ilanından sonra mabeyn başkatipleriymiş. Yıldız Sarayı’nın tozunu yutmuş olduğu, giyim kuşamından belliydi. Ne vakit kendisini görsek saygıyla temenna eder, bizi selamlardı. Böylesi bir efendinin adının bizim Pansuman Leyla ve Baldudak Fikriye ile çıkacağını medyumların şahı söylese inanmazdım. Biz, “Yok canım, olur mu öyle şey?” diye söylenceleri kulak ardı ede duralım Abuzittin Efendii dini nikah ile mahallenin hanımlarıyla izdivaç eylemiş. Yaşıtları torun severken kendisi bebekler peydahlamış. “N’oldu gıııı” diyen bihaber Pansuman’ın anasına “Nur topu gibi torunların var” denilince kadıncağız, soluğu hastanede almıştı. Kimsenin ruhu duymadan meğer ne haltlar yenilir de yutturulurmuş. İşte böylesi bir ortamda dini nikah hakkında kafa yormaya başladım. İstediğimiz naneyi din adı altında yemek gibi bir lüksümüz var mıydı? Araştırmalarım ışığında pek çok önyargım kırılmış, nice bilgiler öğrenmiştim. Neydi bunlar?
Din, deyn kökünden gelmekteymiş. Deyn, borç demek olup Yaradan’a borcunu ödemek olan dini inanç, pek çok toplumda var olmuştur. Toplumsal bütünlüğü sağlaması açısından din, bir sosyal kurumdur. Tıpkı ihtiyaçlardan doğan sosyal-toplumsal kurum olan evlilik kurumu gibi. Her ikisi de birbirini etkiler; evlilik dini, din de evliliği bütünler. Dine inanmak da evlenmek de kişinin istek ve iradesine bırakılmıştır. Bu iki kurumun temelinde asla zorlama ve baskı olamaz. Aynı zamanda kişinin bizzat aklı baliğ yani aklen doğruyla eğriyi birbirinden ayıracak zihni olgunluğa sahip, samimi ve özgür iradeli olması gerekmektedir.
“İslamiyet’in kutsal kitabı Kuran-ı Kerim, evliliğe nasıl bakar?” sorusuna Rum Suresi 21. Ayet, şu şekilde açıklık getirir: ‘ ..Yanlarında huzur ve mutluluk bulabileceğiniz eşler yaratması ve aranıza sevgi, şefkat yerleştirmesi O’nun kanıtlarındandır. Düşünenler için bunda ibretler vardır.’ Demek ki evlilik-din ilişkisinde baskı altında olmadan, kendi hür fikriyle yapılması kadar eşlerin aralarındaki dostluğu, sevgisi ve huzuru da çok ehemmiyetlidir.
Temeli olmayan ya da eksik olan bina, er geç çökmeye mahkum ise bahsettiğimiz bu ehemmiyet arz eden konular, nikah gerçeği ile temellenir. Bu temel, din ve evlilik kurumunun varlığını kabul edip saygı duyanlar için bir gerekliliktir. Nikah, bir akittir. Akit olan bir konu, din kurumu için de evlilik kurumu için de bir tanedir. Bu bağlamda dini ya da resmi diye nikah kavramını ayırmak doğru değildir. Akit olan nikah, sözleşme ve anlaşmadır. Bir sözleşmede, yapılan bir anlaşmada önemli olan husus, kayıt altına alınmasıdır. Kayıt altına almak, belgelendirmektir. Belgeli olmak, evrakı olmak demek olur ki herhangi bir durumda ispatlanabilir. Sadece Kuran-ı Kerim’de değil, diğer kutsal metinlerde de yapılan anlaşma ve sözleşmelerin belgelendirilmesi, ilahi bir emirdir.
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof. Dr. Saim Yeprem, İslam dininde dini nikahın olmadığını belirterek Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kıyılan nikahın İslam dinine göre geçerli olduğunu belirtmiştir. Osmanlı Devleti’nde mahalle imamları tarafından kıyılan nikahların bugün belediyelerce kıyılan nikahtan farklı olmadığını söylemiştir. O zamanlar mahalle imamları, her evlenen kişinin nikah kaydını tutuyor ve belgeliyordu. Zamanla toplum ve koşullar değişti. Mahalle imamların nikah kıyma, nikah kayıt tutma işlemlerini bugünün koşullarında belediyeler yapmaya başladı.
Sevgili okurum, nikahta asıl olan mevzu kayıt altına almak ve olayı belgelendirmektir. Bunun için de olmazsa olmaz diğer husus, en az iki şahidin olmasıdır. Şahitlerin tanıklığında belgelenen nikah kaydının diğer şartı da ilan edilip duyurulmasıdır. İlan ve duyuru yapılmadan meydana gelen nikah eksiktir. Bu konuda peygamberimiz Hazreti Muhammed’in yaşamı ve hadis-i şerifleri bir delildir. Bu gerçekler konuşulmadan, nikah işleminin şartları yerine getirilmeden sadece nikah kelimesinin önüne ya da ardına dini lafzının getirilmesi ile işin içinden çıkmak dindar olmak için yeterli değildir. Dini sözünün eklenmesiyle nikah dinen caiz, helal olmuş olmaz. İsterse bu nikahı imam ya da müftü, dualar ve zikirler eşliğinde camide kıysın, yine de Allah’ın razı olacağı nikahtan uzaktır. Çünkü ilahi planda nikahın geçerli olması için bahsettiğimiz şartları vardır. Şartları maddeleyelim;
A: Aklen sağlıklı olmak, B: Hür ve özgür irade ile her türlü baskıdan, şiddetten uzak olmak, C: Aklı baliğ denilen kendini bilecek yaşta olmak, D: Nikah işlemi sırasında en az iki şahidin olması, E: Nikah işleminin kayıt altına alınıp belgelendirilmesi, F: Belgelendirilen nikah işleminin ilan edilip yaşadıkları çevreye duyurulması.
Dini inancın en temiz duygular içinde, samimiyetle eda edilmesi gerektiğini vurgulamıştık. Kendimizi ya da sevdiğimizi aklamak adına inançlarımıza gölge düşürmek, dini nikah adı altında şartları yerine getirmeden yaşayarak din kurumunu lekelemek, insanlığa da dindarlığa da sığmaz değil mi?
Kuran-ı Kerim’de Nisa Suresi 129. Ayet: “Ne kadar arzu ederseniz de kadınlar arasında tam anlamıyla adalet ve sevgi sağlayamazsınız…” der. İslamiyet’te aslında efdal olan, önerilen tek eşle evliliktir. Dört hanıma kadar ifadesi, o günün koşullarında Arap toplumunda bir erkeğin sayısız hanımı olmasını peyderpey azaltmak için verilen bir izindir. Yani çok eşle evlilik dini bir emir değil, koşul ve şarta göre verilen bir izindir. Şartların en önemlisi de ilk hanımın ikinci hanımdan haberi olması ve izin vermesidir. Habersiz ve izinsiz ikinci hanım ile nikah kıymak mümkün değildir. Velev ki izin verdi, nikah akdinin belirtilen şartlar içinde olması zorunludur.
El Hak, gerçek anlamda dindar olmak, hakiki anlamda Yaradan’ın huzurunda nikahlanmak, dürüstlük ve çıkarsız bir edep gerektirir. Abuzittin Efendilere, Baldudak Hatunlara duyurulur vesselam…
Bakmadan Geçme





