Devasa panolar…

Dil, düşüncenin dışı vurumudur. Bu dışa vurum sesle ve çizgi ile yapılır. Sesle olursa konuşma, çizgi...

Dil, düşüncenin dışı vurumudur. Bu dışa vurum sesle ve çizgi ile yapılır. Sesle olursa konuşma, çizgi ile olursa yazı ortaya çıkar. İnsanoğlunun diğer canlılardan en büyük ayırd edici özelliklerinden biri konuşabilmesidir. Bilimsel araştırmalar göstermiştir ki diğer canlılar da çıkardıkları çeşitli seslerle anlaşabilmektedirler. Bir kedi veya köpeğin saldırırken çıkardığı sesi oyun oynarken çıkarmadığını düşünürsek buna basit bir örnek göstermiş olabiliriz.

Dünyada birbirinden farklı binlerce farklı dil vardır. Dil canlıdır; değişken ve gelişkendir. Sesler, ekler ve kelimeler zamanla ölebilir; yani kullanımdan düşebilir.

Dil, komşu dillerle etkileşim halindedir. Örneğin, ‘çay’ bizim dilimize Çince’den girmiştir. ‘Dan’ Farsça ‘lık-lik’ yapım eki anlamındadır. ‘Çaydan’, çaylık demektir. Biz ona bir lık daha eklemiş çaydanlık yapmışız. Oysa çaydanlıkta sadece çay bitkisi demlenmez. Demlik demek daha doğru…

Arkadaş da aynı şeyin arkasından giden demektir. Aynı şeye arkalık eden… Yurttaş, kardeş gibi. Kardeş de aynı karından çıkan demektir: Karındaş.

Dil matematik gibidir. İçine daldığınızda uğraşmak zevk verir insana.

Gelelim devasa kelimesine. Sözcüğün kökeni Farsça’daki div/dev adıdır. ‘Asa’ da ‘gibi’ edatı yerine kullanılan bir kelimedir: Dev gibi…

Pano da Fransızca’dan dilimize yerleşmiş. Tabela, üstü yazılı plaka anlamındadır.

Bir süredir, Mezarbaşı kavşağında bir pano dikme çalışması var. Geçtiğimiz günlerde de gazetemizde haberi yayınlandı. Merakla bekliyoruz burada ne olacak diye. Devasa bir panonun dikileceği anlaşılıyor. Burada dev gibi bir panoya niçin ihtiyaç duyulacak anlamıyorum. Acaba insanlarımız görme özürlü mü!

Oldum olası bu devasa panoların şehir meydanlarına dikilmesine karşıyım. Biri de Salı Pazarı parkında.

Devasa ışıklı levhalara da ısınamadım!

Biliyorsunuz cep telefonları birçok sanat dalının pabucunu dama atmaya başladı. Tiyatro, sinema, televizyon gibi…

Artık bir tiyatro biletini satabilmek için nerdeyse takla atmadığımız kalacak. Uzatmayalım…

Çağımızda her şey cep telefonlarına anında gönderilebiliyor. Hatta gençler atıştırmalıklarını bile neredeyse oradan temin edecekler… Artık şehir içlerinde böyle devasa panolara ihtiyaç kalmadığını düşünüyorum. Şehrin görüntüsüne ve kimliğine aykırı. Kim yaparsa kim dikerse diksin…

Bir ara gazete olarak biz de böyle bir hataya destek verme yanlışlığına düştük. Doğruya doğru eğriye eğri…

Ödemiş Belediyesi’nin çeşitli kavşaklara diktiği ve sadece kendi reklamını yaptığı kocaman ölçekli panolar da öyle.

Sivil toplum kuruluşları olarak kente kültür sanat etkinliği getiriyoruz fakat duyurusunu iyi yapamıyor afişlerimizi bu tür olanaklardan yararlanarak sağa sola asamıyoruz. Ben yeni belediye başkanından bu tür devasa panoları küçültüp daha şirin küçük duyuru panoları dikmesini bekliyorum. Bu duyuru panolarından kamu hizmeti yapan sivil kurumlar da yararlanabilmelidir.

Belediye kamu malıdır ve hizmet ettiği kentin sosyal amaçlı dernek, sendika ve benzeri kuruluşlarına da bu etkinliklerini duyurabilme fırsatı sağlamalıdır.

Bakmadan Geçme