Depremle yaşamayı öğrenelim artık…
Marmara, Gölcük, Düzce, Simav, Gediz, Tunceli, Varto, Erzurum… En son olarak da Van depremi… (Şimdi de...
Marmara, Gölcük, Düzce, Simav, Gediz, Tunceli, Varto, Erzurum…
En son olarak da Van depremi… (Şimdi de Manisa, Elazığ ve Malatya)
Ocaklar yine söndü…
Yine beton yığınları, insanları altına aldı. Yüzlerce insanımız yaşamını yitirdi. Binlercesi yaralandı. Yüreklerimiz dağlandı…
Yetkililer, olayı öğrenir öğrenmez deprem bölgesine gittiler. Kızılay, her zamanki gibi görev aşkı ile yardıma koştu. Sivil toplum kuruluşları, kurtarma ekipleri, vatandaşlarımız akın akın yardıma koştular.
Türk halkının zor günlerde dil, din, ırk ayırımı gözetmeksizin nasıl kenetlendiğini bir kez daha gördük.
Deprem konusunda yetkili kişiler televizyonlarda yine yorumlar yapmaya, neler yapılması gerektiği konusunda görüş bildirmeye başladılar. Bu konuşmalar bir iki ay sürecek, daha sonra gündemden düşecek… Mağdur olan, acıya boğulan vatandaşlarımız, acıları ile baş başa kalacaklar…
Varto’da, Düzce’de, Yalova’da, Gediz’de olduğu gibi.
Ülkemiz, deprem kuşağı üzerinde. Her yerde her zaman deprem olabilir. Bunu öğrenmemiz gerekiyor artık.
Japonya’da olduğu gibi bunu bilip buna göre deprem olmadan önlemlerimizi almalıyız.
Sevgili ‘Deprem Dede’ lakaplı bu işin profesörü Sayın Ahmet Mete Işıkara hocamızın dediği gibi, “Deprem öldürmüyor. Çürük yapılmış binalar öldürüyor” insanlarımızı.
Dün akşam televizyonda haberleri izlerken gördüm. Helikopterden çekilen bir resim, sayın Deprem Dede’yi doğrularcasına her şeyi açık bir şekilde anlatıyordu bize.
Bazı binalar dimdik ayakta durur iken yanı başındaki bazı binalar yerle bir olmuş…
Ne olur toplum olarak aşırı para hırsından vazgeçelim, üç kuruş fazla kazanacağım diye inşaatlarda malzemelerden çalmayalım.
Denetleme işlemlerini daha sıkı yapalım. Bu işi devlet ciddiyeti ile denetleyelim.
Yeni yeni felaketler, acılar yaşamamak için mevcut binaları kontrolden geçirelim.
Özellikle kamu binalarını, başta hastaneleri, okulları, devlet dairelerini, köprüleri, üniversiteleri, öğrenci yurtlarını elden geçirelim. Güçlendirilmesi gerekenler varsa felaket yaşamadan güçlendirelim.
Olası depremlerde Van’da, Erciş’te olduğu gibi hastaneler yıkılırsa sağlık ekipleri nasıl görev yapacak…
İllerde, ilçelerde sivil savunma birlikleri, kurtarma ekipleri kuralım. Bunları depremlere karşı eğitelim. Olası depremlerde kimin ne görev yapacağı, ona nasıl ulaşılacağı belirlensin. Çadırların nereye kurulacağından tutun da yemeklerin hangi mutfakta pişirileceğine kadar her şey önceden belli olsun. Aniden gelen felaketler karşısında geçmişte olduğu gibi şaşırıp kalmayalım. Depremlere karşı korunaklı olalım. En az zararla atlatalım depremleri.
Öğrenelim artık depremi ve onunla birlikte yaşamayı. Gerekli önlemleri gecikmeden alalım.
Yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Tanrı’dan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Not: Bu yazı, 26.07.2011 tarihinde Küçük Menderes Gazetesi’nde yayınlanmıştır. Bugün de yazsam aynı konuları tekrarlardım, değişen bir şey yok…
Bakmadan Geçme





