- Haberler
- DEMOKRAT PARTİLİ İLHAN SİPAHİOĞLU (1922-1981)
DEMOKRAT PARTİLİ İLHAN SİPAHİOĞLU (1922-1981)
 Bekir Keskin (18.06.2013)             Yerel gazeteler, kent geçmişi için bir dönemin dinamiklerini, genel durumunu ve çatışmalarını...
Bekir Keskin (18.06.2013)
Yerel gazeteler, kent geçmişi için bir dönemin dinamiklerini, genel durumunu ve çatışmalarını yansıtan değerli tarihsel kaynaklardır. Kente dair yazılı belgeler olmadığında; örneğin yerel basının sistemli arşivleri oluşmadığında sözel ve daha ziyade kulaktan dolma bilgilerle yetinmek durumunda kalmak kaçınılmazdır.
1940’larda matbaaların çoğalması ve demokrasiye geçiş seslerinin duyulmasıyla Ödemiş yerel gazete yayıncılığı bağlamında zengin bir kent portresi çizmeye başlamıştır. 1940’ların ikinci yarısından itibaren Ödemiş halkıyla buluşan başlıca yerel yayın organları, ilk sayısı 23 Şubat 1946 tarihinde çıkan Devrim gazetesi, daha sonra sırayla 14 Şubat 1947’de Efe gazetesi, 11 Eylül 1947’de Hür Efe gazetesi, 12 Aralık 1947’de Ödemiş gazetesi, 1950’de Cephe gazetesi ve 1951’de Altıok gazetesidir. Bu çeşitlilik sayesinde çok partili yaşama geçiş aşamasına Ödemiş ölçeğinde ayrıntılarıyla ulaşma olanağı buluyoruz. Ödemiş ölçeğinde karşımıza çıkan bu yerel basın çeşitliliği, Cumhuriyet Halk Partisi’nin en önemli başarılarından birinin çok partili hayata geçişi sağlamak ve çoğulcu demokrasiyi kurmak olduğunu bizlere hatırlatıyor.
2 Mayıs 1954 seçimlerinden itibaren 1960’a kadar milletvekilliği yapan Avukat İlhan Sipahioğlu, 1948 yılından milletvekili seçilinceye kadar Ödemiş gazetelerinde yayınlanan köşe yazıları ile o dönem yerel basın hayatına önemli katkı sağlayan isimler arasındadır. Önce Efe gazetesinde, daha sonra aynı gazetenin yazarlarından Şeref Üsküp’ün kurduğu Hür Efe gazetesindeki güncel konuları irdeleyen yazıları, Ödemiş’te tek parti uygulamalarının ve demokrasiye geçişin nasıl algılandığını genç bir aydının gözüyle ortaya koymaktadır.
İlhan Sipahioğlu, 28 Şubat 1922’de ailesinin Kurtuluş Savaşı yıllarında Ödemiş’te işgalden kaçıp bir süre için Kayseri’ye yerleştiği sırada doğdu. Babası Sabri Bey (1885-1982) Ödemiş’in tanınmış avukatlarından olup 20. yüzyılın başında Ödemiş’e genç bir subay/dava vekili olarak gelmiş ve buraya yerleşmiştir. Annesi Firdevs Mükâfat Hanım (1897-1971) Kurtuluş Savaşı döneminin önemli isimleri olan Refik Şevket İnce (1) (Midilli 1885-İzmir 1956) ve Hamit Şevket İnce’nin (2) (1887-1967) kız kardeşidir.
Sipahioğlu Ödemiş İstiklal İlkokulu, ardından (şimdiki ismiyle) İzmir Atatürk Lisesi’ni tamamladı. İngilizce öğrenmek için bir yıl Amerikan Koleji’nde okuduktan sonra, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu (1945). Stajyerliğini 1948 yılında Avukat Karabet Ersan’ın yanında tamamlayarak avukatlığa başladı.
Sipahioğlu’nun Ödemiş gazetelerindeki yazıları; Melis Tuna’nın “Kişiliği ve Yaptıklarıyla Ödemişli bir Siyasetçi: Avukat İlhan Sipahioğlu” dönem projesinde (3) toplanmıştır. Bu projede İlhan Sipahioğlu’nun yerel gazetelerdeki 48 adet makale ve görüş yazısına yer verilmektedir.
Yerel gazetelerdeki yazılarında değindiği konular esas olarak ülke siyasetinde DP’den beklentiler, demokrasinin anlamı, aksayan belediye uygulamaları ve yöresel kültüre odaklanmaktadır. Önem verdiği konular arasında; sendikalaşma, amele kadınların çocuklarına kreş ve tütüncülerin sorunları göze çarpmaktadır. Askerden gelince Ödemiş aydınlarının bir çatı altında toplanmasına önayak olmuş, Ödemiş Kültür Kurumu kurulmasında önemli rol üstlenmiştir(4). Bir bütün olarak bakıldığında İlhan Sipahioğlu, o dönem aydınların hassasiyetlerini göz önüne seren bir kişidir ve onu günümüze taşımak kent hafızası için anlamlıdır.
Sipahioğlu siyasi çalışmalarına askerlik dönüşü Demokrat Parti’de başlamış, 1950’de Ödemiş İlçe Başkanı olarak devam etmiş, adı sık sık Ödemiş belediye başkanlığı için dile getirilmiştir. 1954 yılına kadar Ödemiş Belediyesi avukatlığını da yürütmüş, belediye çalışmaları ve projeleri içinde yer almıştır. Siyasi kariyerini 1954 yılından sonra Demokrat Parti İzmir milletvekili olarak sürdürdü, 1957 seçimlerinde tekrar milletvekili seçildi. Ayrıca 1959 Kasım’ından 27 Mayıs 1960 tarihine kadar Meclis Başkan Vekilliği yaptı. 27 Mayıs 1960 sonrası Yassıada Mahkemesi’nde yargılandı.
Sipahioğlu, Türkiye siyasi tarihinde Kırşehir’in ilçe yapılmasına “hayır” diyen DP milletvekillerinden birisi olarak hatırlanmaktadır. Milletvekilliği döneminde 1954 seçimlerinden sonra Kırşehir’in kaza olması istemiyle yapılan yasa teklifine (30 Mayıs 1955) karşı çıkmış, (5) bunun yersiz bir hareket olduğunu, DP’liler dâhil birçok vatandaşın tasvip etmediğinde ısrar etmiştir. Parti Grubu toplantısında bu girişime inanmadığını vurgulaması üzerine, Sipahioğlu’nun sözlerine sinirlenen dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik’in bağırarak; “kimin namına konuşuyorsun sen İlhan Bey?” demesi üzerine Sipahioğlu’nun; “Kimin namına mı? Vicdanım ve bu kararı tasvip etmeyen Türk halkı namına” cevabı basında geniş yer bulmuş (6), gazetelerde vicdanının sesini dinleyen milletvekili olarak değerlendirilmiştir. Sipahioğlu, Demokrat Parti içinde otoriter eğilimlere boyun eğmeyen, bir milletvekili olarak hatırlanmaktadır. Sipahioğlu’nun 1960 sonrası CHP yanlısı Akis Dergisi’ne (7) gönderdiği bir tekzip nedeniyle Derginin Yazı İşleri Müdürü Kurtul Altuğ; "Ödemiş avukatlarından İlhan Sipahioğlu son Meclisin D.P. li Başkan Vekillerinden biridir. Bir ‘Yaylacı’ olarak siyaset hayatında önce büyük itibar kazanmış, çeşitli vesilelerle medeni cesaretini ve memleketi partinin üstünde tuttuğunu belli etmiş, fakat Meclisin Başkan Vekilliğine getirildikten sonra, suçlara iştirak etmemekle beraber daha değişik bir hüviyet arz etmiştir” (8) diyerek, hakkını teslim etmiştir.
Seçim Kanunu’nda muhalefetin seçim öncesi kampanyalarına kısıtlama getirilmesi doğrultusundaki değişikliğe (9) partisine rağmen aleyhte oy vermiştir. Parlamento çalışmaları sırasında Emekli Sandığı Kanunu’nun çeşitli maddelerinde değişiklik öngören kanun tekliflerinde bulunmuş, çalışanların emeklilik güvencesine kavuşmaları doğrultusunda önemli katkılarda bulunmuştur. Sipahioğlu’nun Yetki Kanunu’na da olumlu oy vermediği bilinmektedir. Emekli Sandığı Kanunu 39. madde tadiline (10) ise olumlu oy vermiştir.
Sipahioğlu milletvekilliği sırasında da Ödemiş’ten kopmamış, hafızalarda kentin ve yörenin sorunlarına karşı sorumluluk hisseden bir parlamenter olarak yer etmiştir. Tütün müstahsillerinden kesilen %5’lerin kaldırılması için meclise takrir vermiş (11), gezici esnaf vergisinin kaldırılacağına dair kanunun beş sene geçmesine rağmen çıkarılmamış olması ile ilgili şikayetini Maliye Vekili Hasana Polatkan’a meclis kürsüsünden yöneltmiştir(12).
Cephe ve Hür Efe gazetelerinin 1954 ve sonraki yıllardaki sayılarında Sipahioğlu’nun görüş ve demeçlerine sıkça rastlanmaktadır. Ödemişlilerin de yeni milletvekilleri Sipahioğlu’ndan yol ve fabrika istekleri için ümitli oldukları yerel basında yer alan değerlendirmelerde göze çarpmaktadır: “…Ödemiş Büyük Millet Meclisine iki hemşerisini(13) gönderebilmekle öğünebilir. Ödemiş için birşeyler beklemek haklarıdır. … İlhan Sipahioğlu gibi genç, enerjik bir arkadaşın varlığı ile Ödemiş’in yüzü biraz güler. Etraf vilayet ve kazalardan Aydın çimento, makara, tuğla, kiremit ve iplik fabrikalarına kavuşmak üzeredir. Salihli iplik fabrikası faaliyete geçmiştir. Manisa kaneviça fabrikası kurmakla meşgul, Akhisar, Söke ve Nazilli de faaliyetteler. Ödemiş bu çalışmaların yanında halâ durmaktadır. Yol bakımından Ödemiş’i Nazilli’ye bağlayacak şose yapılmamıştır. İzmir yolu Tire’ye kadar bozuktur. Köy yolları yine yarım kalmıştır. Ödemişli, milletvekillerinden bu iki davanın hallini beklemektedir.”(14)
Sipahioğlu’nun, her ne kadar hükümet yatırımlarının Ödemiş’e ulaşması konusundaki çabaları yetersiz kalsa da, İzmir’de bir üniversite kurulması konusunda etkin bir rol üstlenmiştir. İstanbul dışında bir üniversite ilk kez Ankara’da 1946 yılında kurulmuştu. İzmir’de de bir üniversite yıllardır dillendirilen bir talepti. Hükümet henüz İzmir’de bir üniversitenin açılması zamanının gelmediği kanısında olmasına karşın, Behzat Bilgin ve İlhan Sipahioğlu’nun öncülüğünde 22 milletvekili 1955 yılında “Ege Üniversitesi adıyla İzmir’de bir Üniversite Kurulması Hakkında Kanun” tasarısı hazırlayarak TBMM’ne sundular ve kabul edilmesini sağladılar (15). 9 Mart 1956 günü düzenlenen bir törenle Ege Üniversitesi açıldı.
Ülke siyasetinde birçok hukuksal konuda demokratik ilkelere bağlı ve bilinçli tavır sergilemesinin örnekleri TBMM tutanaklarında yer almaktadır. Sipahioğlu, tütün karaborsasından, hapishanelerdeki dayak cezasının kanun ihlali sayılışına, vergi kaçakçılığından, iş ve işçi sigortalarına kadar birçok konuda yoğun çaba göstermiştir. Avukatların mahkemelerde müvekkillerini savunurken sarf ettikleri sözlerden dolayı tevkif edilmemeleri hakkında kanun teklifi (16) de yine Sipahioğlu’na aittir.
DP Grup toplantılarında parti disiplini içinde katıldığı tartışmalar ve konuşmaları onun gerçek kişiliğini ortaya koyması bakımından önemlidir. İktidar partisi milletvekili olmasına rağmen, milletvekili seçilmeden önce söyledikleri değişmemiş, demokratik kazanımları muhafaza için donanımlı bir hukukçu olarak dirayet göstermiş, inandığı konularda son derece ilkeli davranmıştır. Parti Grubunda yaptığı konuşmalar (17), Yassıada Mahkemesi yargılamaları sırasında onun beraat etmesine dayanak teşkil etmiştir.
10 Mayıs 1955 tarihli DP grup konuşmasında (18), belediye ve il genel meclis seçimlerinin üçüncü defa ertelenmesini (19) isteyen Başbakan Menderes, seçimlerin ertelenmesi doğrultusunda birçok gerekçe ortaya koyarak, ülkedeki menfi koşullardan bahsedince, İlhan Sipahioğlu söz alarak demokratik düzenin işleyişi ve hukuk devleti adına; “…arkadaşlar bu menfi puanlara rağmen üçüncü defa seçimi tehir etmemek lâzımdır. Bu defa seçimi yapmak iyi olur, doğru olur, demokratik olur. Acaba bundan bir ay sonra bir daha kanun yapıp bir sene sonraya bırakmayacağımıza halk nasıl kanaat getirir. Bunun neticesi evvelemirde kanunlara ve Büyük Millet Meclisine karşı halkın itimadının ve hürmetinin sarsılmasıdır… Halkta yaygın olarak kanaat şu olacaktır ki; seçimlerin yapılması zamanı iktidarın keyfine bağlı kalmaktadır. Bu kanaat demokrasinin en kötü, en amansız düşmanlarından biridir ki; halkın inanmadığı, şüphe ettiği bir memlekette demokrasinin bütün şartlarıyla tahakkuku elbette müşkül ve hatta imkânsız olur…” diyerek, demokratik geleneğe sahip çıkmanın önemli bir örneğini vermiştir.
29 Kasım 1955 tarihli grup toplantısında yedi ay önce milletvekili seçildiği partinin ekonomik uygulamalarına eleştirel bir bakış açısı vardır: “Asıl mesele iktisadi darlıklar ve bunların giderilmesi meselesi idi. Bu itibarla meseleyi muayyen bir Hükümet meselesi değil, toptan Hükümet meselesi mütalâa ediyorum… Bütün bu darlığın sebebi plansızlık, programsızlık, koordinasyonsuzluk ve bilhassa arkadaşlar hakikatleri ifşa edilmesinden kaçınmaktır. Daima hakikatlerin ret ve inkâr edilmiş olduğu içindir ki, çaresi bulunamamıştır. Memlekette sıkıntı vardır. Pahalılık vardır. Pahalılığı, sıkıntıyı kabul etmeyen, inkâr eden Hükümet artık bunlara çare bulamaz… Bu itibarla Hükümetin vazifesine devam edip etmemesi için, itimat oyuna gidilmesi için bir takrir takdim ediyorum…”
14 Kasım 1957 tarihinde Parti grubunda yargının iktidar denetimine alınmasının sakıncalarına değinmiştir: “Geçen gün Sayın Başvekil konuşurken bir sürçü lisan olmasını temenni ettiğim ve benim gibi birçok arkadaşta endişeler yaratan istisnai mahkemeler ve geçmiş tarihe göre İstiklâl Mahkemeleri kurmak gibi bir yola asla ve kat’a gidilmemelidir… Cumhuriyetin 35nci yılında o günlere dönmek yalnız Demokrat Parti için değil, bütün memleket için bir felâket olacaktır. Zira şiddetli hareket daima mukabil bir şiddeti davet edecektir ve bundan memleket büyük bir zarar görecektir…” Bu ifadelerde Sipahioğlu’nun uzak görüşlülüğünü görmek mümkündür.
10 Nisan 1958 günlü grup toplantısında Başvekil Adnan Menderes’in görüşlerine katılmadığını Menderes’e karşı kürsüden açıkça dile getirmiştir: “… Hüseyin Naili Kubalı’nın kürsüsüne iadesi (20) Demokrat Partinin lehine olmuştur… Sayın Başvekilin bir fikrine iştirak etmiyorum. Diyor ki, üniversitelerde pek ufak bir kısmı müstesna ekseriyet bizimdir. Bu görüş yanlıştır. Ekseriyet bize karşıdır ve ekseriyetin bize karşı olması için makul sebepler de vardır… Üniversite meselesini biz ne zaman doğrudan doğruya ele aldık. Dostça, ahbapça ele aldık ve halle çalıştık da onun neticesini mi bekliyoruz? Hiçbir zaman ele almadık… Propagandamızın da çok tuhaflığı var. Ben radyoyu dinlemez oldum. Bunu halk hiç dinlemez. Her aklı başında insan bunları dinlemez.”
İki ay sonra 10 Haziran günü yapılan grup toplantısında, “İnönü’yü kötü bir akıbetten vikaye maksadı ile söz söylemekten men etmenin müdafaa edilen tarafını ben göremedim… Hükümetin elinde kanunlar varken ve Hükümet yeni kanunlara lüzum görmüyorum ifadesini kullandıktan sonra Hükümetin esasen tatbik mevkiine aldığı tedbirleri getirebilir yolunda bir teklif yersizdir. Bu aynı zamanda Hükümeti mevcut kanunlar dışına çıkmak gibi bir tazyike de maruz bırakabilir” demesi günümüz açısından da çok anlamlıdır.
Ve yine 24 Temmuz 1958 tarihli grupta; “… Muhalefet şu veya bu noktada teferruata müteallik noktalarda itirazda bulunsa dahi, esasında Demokrat Partinin dış politikasını tasvip etmek mecburiyetindedir… Suiistimal edemezler mi? İstismar edemezler mi? Edemez arkadaşlar. Onlar da halk efkârının tazyiki altındadırlar. Onların Hükümetten bu mevzuda mütemmim malûmat istemeleri, bir vatandaş olarak onların da hakkıdır” diyerek, uluslararası alanda esasları değişmeyen bir dış politikanın izlenmesi, hükümetlere göre dış politika değişikliklerinin sakıncalarını açıkça ifade etmiştir.
8 Aralık 1958 günlü grup toplantısında yaptığı konuşma muhalefete bakışını ortaya koymaktadır; “… Ben, hatalı bazı hareketlerimde muhalefetin bu taarruzlarına zaman zaman uğramış isem veyahut hatalı hareketlerime netice olarak muhalefetin haksız hücumlarını halk nazarında haklı gibi göstermeye imkân vermiş isem, onlara yeniden hücum emrini veremezden evvel, kendi hatamı tashih etmem lâzım gelir… Muhalefet liderinin gittiği yerlerde tezahürat görmesinin en mühim sebeplerinden birisinin bence şu ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun adaletsiz tatbikidir.”
(DEVAM EDECEK)
Bakmadan Geçme