• Haberler
  • ihale
  • Demokrasi meydanında Kılıçdaroğlu rüzgarı eserken

Demokrasi meydanında Kılıçdaroğlu rüzgarı eserken

Bir önceki yazımda 17 şubat pazar günü İzmir’de 15 temmuz Demokrasi Meydanının açılışından bahsetmiştim. İzmir Büyükşehir...

Bir önceki yazımda 17 şubat pazar günü İzmir’de 15 temmuz Demokrasi Meydanının açılışından bahsetmiştim. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından İzmirlilerin Deniz’le ilişkisini güçlendirmek Körfez’in kıyı şeridini düzenlemek amacıyla Mustafa Kemal Sahil Bulvarı üzerinde oluşturulan Demokrasi Meydanı’nın açılışı için yaptığı konuşmasında sayın Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe konusuna değindi. Halkın ve sarayın olmak üzere iki tane 15 temmuzun olduğunu belirten Cumhuriyet Halk Partisi genel Başkan’ı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Biz, halkın 15 temmuzuna evet sarayınkine de hayır diyoruz’ dedi.

15 Temmuz’u fırsat bilerek , 20 temmuzda sivil darbeyi yaptılar diyerek; konuşmasını OHAL – Olağanüstü Hal – kararnamelerine getirdi. Ohal’in 696 sayılı kararnamesine binaen şehit ve gazi aileleri için toplanan paraların nerede kullanıldığını defaatle sorduğunu; lakin hükümet yetkililerinden herhangi bir cevap alamadıklarını belirten Kılıçdaroğlu, bu paraların en kısa zamanda gerçek sahiplerine ulaştırılması gerektiğini vurguladı.

Gerçekten, bu konuda detaylı bir açıklama yapılabildi mi?

Toplumda uzun zamandır yanlış bir algının da olduğuna vurgu yapan Başkan, bu yanlış algının ; iktidar ile devlet kavramlarının doğru idrak edilmediği kullanılmadığı vurguladı. İktidar ya da hükümet ile devletin birbirinden farkına şöyle değindi: ‘ Siyasi iktidar beş yıllığına devleti yönetmeye talip olan kurumdur.’ ‘ Devlet, her zaman baki kalacak olandır; ama iktidar denilen hükümet gelip geçicidir.’

Kılıçdaroğlu bu ayrımı yaparken bir anlığına hayalhaneme çekilip, çocukluğuma rahmetli ninemin , dedemin bize verdiği nasihatlere bir yolculuk yaptım. Eski Zaman hanımları beyleri, devletimiz varolsun, evlatlarım Allah başımızdaki büyüklerimize zeval vermesin dualarında da aslında iktidar, hükümet ile devlet kavramlarını karıştırdıklarını aşikar ediyorlarmış diye düşündüm.

Başımızdaki büyükler , devleti adalet ve asayiş ile korudukları müddetçe elbette ki başımızda daim olsunlar; lakin adalet ve asayiş hukuk ve demokrasi birilerinin hoşnutluğuna diğerlerinin mutsuzluğuna sebebiyet teşkil etmemeli, değil mi sevgili okurlarımız?

Dört Halife döneminde, özellikle de

Hazreti Ali’nin ilim ve adaletine sığınan kişi bir gün sorar , devletin dini var mıdır? Halife ve ilim şiarı Hz. Ali, cevaben der ki; ‘ Devletin dini vardır, o da adalettir…’

Kılıçdaroğlu, 15 temmuz fırsat bilinerek 20 temmuz günü inanılmaz kararlara imzalar atılıp, binlerce kişi işinden ihraç edildi. Basın ve medyaya en büyük darbe yapılarak onlarca tv, radyo, gazete kapatılmak zorunda bırakıldı, intihar edenler oldu, diyerek sözlerini üniversite hocaların dramatik gerçekliğine getirdi. Aydınlanmış zihinler darbe mağduru edilerek düşün dünyamıza en büyük zararlar verildiğini vurguladı.

Adalet ve demokrasinin olmadığı toplumda hiçbir anlamda istikrarın da olamayacağını vurgulayan CHP genel Başkan’ı, sözlerini açılışını yaptığı 15 Temmuz Demokrasi Meydanındaki demokrasiyi temsil eden anıt heykele getirdi. Heykel, sanatçı Günnur Özsoy tarafından yapılarak, bizlere, tek bir parçadan başlayarak gittikçe sıklaşan kumsaldaki çakıl taşlarını hatırlatıp, hayatın içinde törpülenerek tek bütün olarak birlikteliği simgelediğini , bunun da omuz omuza duran Aziz halkımızı çağrıştırdığını söyledi. Anıt heykelde aynı zamanda da 241 demokrasi şehidinin adının yazılı olmasına da dikkatleri çekti. Heykelin tramvay ve vapur ulaşımının tam ortasında yer alması İzmir’in her yönden eşsiz olduğunu , bu şehrin asla kiracı kabul etmeyeceğini hatırlattı. Kiracı sözünü isim vermeden Ak Parti’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı , Nihat Zeybekçi için söylediğini anlamamak için fazla enayi olmak ; affedersiniz dilimi eşek arısı şey yapsın saf demek istedim.

Nihat Zeybekçi, malumunuz ekonomi eski bakanlarından idi. Kılıçdaroğlu, ekonominin içler acısı haline sebep olanın, İzmir’in kültüründen uzak bir kişinin kiracılığından dem vurarak İzmir’e ve Türkiye’ye hizmetin CHP kadroları ile mümkün olacağını söylemesi üzerine vatandaşın alkışları ile İzmir’lilerin genelinin seçimini yapmış olduğunu görebiliyoruz. Tabi ki bu iş siyasettir, ve siyasette yarın sabah için çok kesin laflar edilmesi pek sağlıklı olmayabilir. Bizi bu hassaslıkta terbiye eden Rahmetli Süleyman Demirel’i bu konuda hayırla yad ederim.

Kemal Kılıçdaroğlu, konuşma sırasında son günlerde tanzim satışlarının vatandaşın çoğuna ulaştırılmamasını eleştirerek, Aziz Kocaoğlu’nun belirtmiş olduğu 35 bin fakir aileye kuru soğan ve patates yardımının bizzat evlere gidilerek ulaştırılacağını , bunun kendileri için bir vazife olduğunu vurguladı. Tanzim satışları ile değil bu işin kooperatifler aracılığıyla yapılacağının önemine de değinip, hükümetin – iktidarın on altı yılda bizi getirdiği ekonomik bunalımın yürüttükleri yanlış siyasi politikalar yüzünden olduğunun altını çizdi.

Velhasıl , siyaset ile ekonomi kurumunun birbirine ne kadar bağlı olduğunu , birindeki en ufak bir dalgalanma diğerini de etkileyecek olduğunu yaşarken zaten öğreniyoruz.

Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarında haklılık payı bulmak ile birlikte , bunca eleştiriyi yapan bir şahsiyetin siyasetçinin kendisini de eleştirebilmesini gerçekten çok isterim.

Şimdi bazılarınız aaa yazar hanım siz her zaman Ak Parti’nin çoğu politikasını eleştirdiniz . Sizi, Kılıçdaroğlu’nu destekler zannederdik diyeceğini duyar gibiyim.

Sevgili okur, biz gazeteci yazarlar bir partinin ekseninde yorum yaparsak , yanlış yapmış olur, hakiki anlamda araştırmacı bir gazete yazarlığı yapabilmiş olamayız. Herkesi dinleyip olanı değerlendirmek , adalet ve demokrasi süzgecinden geçirip kim ne derse hangi inançtan ya da partiden olursa olsun taraf tutmadan doğru ya da hatalı diyebilmeliyiz.

Kılıçdaroğlu’nun CHP’deki varlığı , ana muhalefet partisi olmasını bir adım öne çıkarıyor mu, kendisinin demokrasiye hakikaten gönül vermişliği ne kadar hakikat ; öte yandan Ak Parti hükümetinin son yıllarda kurunun yanında yaşları da yakması ne kadar dindarlık ne kadar adalet !!! Binlerce kişi fetö terör örgütüne selam vermesinden bile tutukluysa ya onlarca hükümet yetkilisi çok mu masum ve arınmış durumda!

Hakikate ışık tutacak sorular, arınmış bir zihin ve kalbin işi der büyüklerimiz ; sahi hakikate ne kadar yakınız, adaleti uygulamanın da en kutsal bir ibadet olduğunun bilincinde miyiz ; yoksa sadece birilerinin şakşakçısı, diğerlerinin yuhalayıcısı mıyız?

El cevap kısmı tüm gizliliği ve yorumlarınız ile vicdanınıza emanettir, vesselam.

‘Bana dokunmaz deme, gökkubbede mazlumun ahı , hepimize bir gün yetişir…’

Bakmadan Geçme