Demokrasi, laiklik ve bilim…
Yine bir 24 Ocak gününde meydanlarda ve salonlarda toplanıp Türkiye Cumhuriyeti tarihinde isim yapmış en önemli...
Yine bir 24 Ocak gününde meydanlarda ve salonlarda toplanıp Türkiye Cumhuriyeti tarihinde isim yapmış en önemli gazetecilerden biri olan Uğur Mumcu’yu andık. Genç kuşak, sadece adını ve karanlık güçler tarafından katledildiğini bilecektir ama O, bizim gençliğimizin en araştırmacı ve en Cumhuriyetçi gazetecilerinden biri idi. Cumhuriyetçi derken özetledim aslında. Demokrasiye inanmış, laik ve Atatürkçü…
Kendi cümleleri ile tanıtırsak bir süredir ‘yasaklı’ olan Wikipedia özetlemiş:
1942 Kırşehir doğumlu, 24 Ocak 1993 Ankara ölümlü…
“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.”
“Haklıdan yana değil güçlüden yana olanlar, korkak ve kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe dönerler.”
“Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben lâikim, ben anti emperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım, ben insan hakları savunucusuyum… Ben terörün karşısındayım; ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın. Her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar, doğacaktır. Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi… Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.”
Aslında Uğur Mumcu, 70 ve 80’lerin özeti gibidir. Yazdıkları ile Türkiye’nin adım adım nasıl karanlığa sürüklendiğini ve bu işte kimlerin parmaklarının olduğunu yazmıştı.
Örneğin, şimdilerde yeniden gündeme gelen Enver Altaylı, Musa Serdar Çelebi ve Abdullah Çatlı gibi isimlerin ilişkilerini… Tarikatları, hortumcu şirketleri… Emperyalist ülkelerin Türkiye üstündeki oyunlarını… Onların yurt içindeki maşalarını ve işbirlikçilerini…
Hatırlayanlar bilir, 80’lerin başında Demokrat adlı bir gazete de vardı. Hızla okur kazanıyor, çalışanların ve tam bağımsız Türkiye savunucularının sesi olmak için her türlü baskı ve tehlikeye karşı gazetecilik yapmaya çalışıyordu. Basın kartı ayrıcalığı yoktu. Devlet desteği almıyordu…
Ve onun öldürülen 21 yaşındaki muhabiri Recai Ünal… Elleri arkadan bağlanarak kurşunlanmıştı. Katili, daha sonra milletvekili oldu.
Türkiye çok acılar çekti… Çekmeye de devam ediyor…
Hasan Tahsin, Ahmet Samim, Hasan Fehmi Bey, Sabahattin Ali, Abdi İpekçi, Ümit Kaftancıoğlu, Ahmet Taner Kışlalı, Çetin Emeç, Metin Göktepe, Halit Güngen, İsmail Gerçeksöz, Musa Anter, Turan Dursun, Hrant Dink… İlk akla gelenler.
**
Cuma günü öğlen vakti, ADD tarafından Hükümet Meydanı’nda düzenlenen anma toplantısında konuşan eski milletvekili Eren Erdem, güzel şeyler söyledi. Ama en çok beğendiğim cümlesi şu oldu: “Bugünü geçirdikten sonra Uğur Mumcu’nun yazdığı veya yazabileceği gazetelere destek vermiyor, Birgün ve Sözcü gibi gazeteler almıyorsak işte o zaman o büyük gazeteciyi unutmuş oluruz!”
Akşam da ADD ve Belediye işbirliği ile Kültür Merkezi’nde yapılan etkinlikte katledilen halkın gazetecilerini şiir ve türkülerle andık.
Gecenin sonunda sahneye çıkan Belediye Başkanı Mehmet Eriş, Elazığ merkezli deprem meydana geldiğini söyleyince soğuk bir duş yaşadık.
İster siyaset ister, gündelik yaşam…
Bilimle yaşamasını öğrenecek ve bilimsel çalışmalara destek vereceğiz. Bilim, her şeyin aydınlığıdır. Bilim dışı fikirlere değer verir, bilimden ve halktan yana çalışmaları desteklemezsek çukurdan kurtulamayız.
Demokrasi, laiklik ve bilim…
Uğur Mumcu ve herkesçe bilinen karanlık güçler tarafından susturulan gazeteciler, siyasetçiler, bilim adamları, devlet görevlileri… Bilin ki tarihin en başından en sonuna kadar sürecek bir haklı bir mücadelenin taraftarlarıdır.
Bakmadan Geçme





