Daha iyi bir demokrasi için

Yüzdük yüzdük, bir seçim kampanyasının daha sonuna geldik. Daha önce yazdığım bir yazıda, seçimlerin demokrasinin bayramı...

Yüzdük yüzdük, bir seçim kampanyasının daha sonuna geldik. Daha önce yazdığım bir yazıda, seçimlerin demokrasinin bayramı olarak kabul edilmesi gerektiğini söylemiştim.

Adını vermeyeyim, geçtiğimiz gün seçim sonuçları ile ilgili konuşma yapan bir büyükşehir adayı, “Ben seçim sonuçlandıktan sonra rakibimle halkı selamlamak isterim” şeklinde sözler sarfetmişti.

Bizim gibi ülkelerde, hoşgörü yoksunu olmak ve kaybetme korkusu içinde yaşamak ne yazık ki bu isteğin gerçeğe dönüşmesini engelliyor.

Kazanmak ya da kaybetmemek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz.

Elbette tüm insanlar dünyaya farklı pencerelerden bakıyoruz.

Elbette sorunlara çözüm arayışlarımız farklı.

Ve elbette ‘bizim dediğimiz’ doğru oluyor!

Yalan söylüyoruz, öcülerle korkutuyoruz…

Durum böyle olunca kazanma isteğinin tavan yapmış hali olan ‘hırs’ her şeyin önüne geçiyor.

**

Genel ve yerelde iktidar olmak ve kaynakların başında durmak tabii ki güzel. Bundan kimseler vazgeçmek istemiyor.

Ama aynı şeyi gelişmiş demokratik ülkelerde göremiyoruz. Neden göremiyoruz! Çünkü oralarda birçok şey şeffaf. Kaynakların nereden gelip nerelere harcandığı herkesin gözü önünde. Maaşlar dengeli ve hısım akraba kollaması olabildiğince az.

**

Ve bizim gibi ülkelerde doğru-dürüst insanların siyaset yapması da pek kolay olmuyor. Buradan bütün siyasetçilerin yalan-yanlış insanlar olduğu sonucu çıkmasın. Ama çevreme şöyle bir bakıyorum; hangi parti olursa olsun genellikle yerel veya genel iktidardan nemalanmak isteyenlerin daha çok siyaset sahnesinde yer aldığını görüyorum.

Ülke ve yerel sorunları çözme adına yapılan mücadelenin adı olan siyaset bence eğitimli insanların işi olmalı. Hatta örneğin belediye başkanlığına aday olan kişilerden en az 5 yıl sivil toplum örgütü yöneticiliği yapmış olması istenmeli.

Yeter mi tabii ki yetmez.

**

Bir tespitte bulunmak gerekiyor ki ülke genelinde en üst boyutta seyreden seçim gerginliği Ödemiş’te yaşanmadı. Seçim atmosferinin, ilçemizde gergin geçmemesi ve tarafların birbirlerini yüz yüze gelemeyecek şekilde suçlamamaları güzel. Hatta bildiğim kadarı ile AKP ve CHP ilçe örgütü yöneticileri ara ara birbirleri ile bazı konularda yardımlaşma içinde oldular. Yapılması gereken de budur.

**

Yerel seçim dedik ama seçmen oylarının rengini belli eden tek faktör tabii ki adayların bilgi birikimi ve tecrübesi değil. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, siyasi iktidarın tercihleri, aday olunan partinin takındığı tavırlar da yerel seçimlere doğrudan yansıyor. Durum böyle olunca belki de kazanabilecek durumda olan bir aday dış etkenlerden dolayı kaybedebiliyor. Bu da ülkemizdeki seçimlerin ‘doğal’ sonucu.

**

Bu seçimlere ülke çapında iki ittifak yarışı ile girildi. İttifak halinde seçimlere girmenin sıkıntıları olacaktır. Ve bu sıkıntılar, seçimden sonra gün yüzüne çıkacaktır. Kaybedilince ortaya çıkan gerginlikler kimi zaman ağır suçlamalara kadar varacaktır.

**

Kim seçilirse seçilsin başkanlardan ilk beklentim parti rozetlerini çıkarıp şeffaf bir yönetim anlayışı içinde olmalarıdır. İşçi alımlarına kadar her şey hemşerilerin bilgisi ve görgüsü dahilinde olmalıdır. Başkanlar kayırmacılık yapmadıkları ve görev yaptıkları yere hizmet ettikleri sürece yeniden seçilmeleri daha kolay olacaktır.

Hani demişler ya “hiç ölmeyecekmiş gibi, yarın ölecekmiş gibi” diye…

Seçilen başkanlar, ikinci dönemde aday olamayacakmış gibi, ikinci dönemde yeniden seçilecekmiş gibi düşünmeliler.

Bu öyle bir şey ki 5 yıl çabuk geçiyor ve kaybedince “eyvah” dedirtiyor…

Eyvah dememek için hem seçen hem seçilen olarak iyi ve doğru bir yönetici olmanın / bulmanın yollarını bulmalıyız.

Seçmen, kendi özgür iradesi ile oy verebilirse demokrasi güzeldir. Daha iyi bir demokrasi mücadelesinden vazgeçmemek dileğiyle…

Bakmadan Geçme