Çöp meselemiz

Daha düne kadar Suriye’deki savaş ile Türkiye’deki mültecilerin Yunanistan üstünden Avrupa’ya geçme haberleri ile ilgileniyorduk. Sanki...

Daha düne kadar Suriye’deki savaş ile Türkiye’deki mültecilerin Yunanistan üstünden Avrupa’ya geçme haberleri ile ilgileniyorduk. Sanki bir el değdi ve gündem, birdenbire evrensel boyutta tehlike olduğu iddia edilen virüse evrildi.

Sosyal medyada şakayla karışık “Bize bir şey olmaz” derken bir anda okullar tatil ediliverdi. Çok sayıda etkinlik iptal edilirken vatandaşlara ‘temizlik’ ya da ‘hijyen’ uyarıları yapıldı.

İşin esprisini yapmayacağım. Bazı kuşkularım var ama dünya çapında karantina söylemleri varken iddiaları sulandırmayacağım. İşin ne kadar ciddi olup olmadığını ilerleyen günlerde, aylarda veya yıllarda anlayacağız…

Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim: Bu ülkede işini doğru yapan insanlardan oluşan çeşitli bilimsel kurullara ihtiyaç olduğu ortadadır ve bu kurullar; ticari ve siyasi kaygılardan uzak, kendi içinde özerk yapılar olmalıdır…

E-sosyal medya ortamlarından farklı kişilerin görüşleri mutlaka size de gelmiştir. Deyim yerinde ise herkes her şeyi söylüyor. Kime inanacağımıza şaşırmış durumdayız.

Sözünü ettiğim kurullar sadece sağlık alanında değil, deprem gibi diğer bazı alanlarda da kurulmalıdır.

Ama iktidarlardan ve ticaretten uzak…

**

Toplu taşım araçları… Kullandığımız madeni ve kağıt paralar… Kahvehane gibi kalabalık ortamlarda kullanılan cam bardaklarla fincanlar, kağıt ve taş gibi çeşitli oyun araç gereçleri… Sizce ne kadar temizler?

**

Atık yönetimi konusunda çok zayıfız. Birçok mahallemizin atıkları, doğaya veya Küçük Menderes’e salınıyor. Çöp ayrıştırma becerimiz, hemen hemen yok gibi… Ayrıştırmayı geçtim, atıkları çöp kovalarına atma alışkanlığımız bile zayıf…

Elimizdeki çöpleri atıveriyoruz… Hem de olur olmaz yerlere!

Tanju Okan’ın ‘Benim Halkım’ şarkısı var hatırlarsanız, sanıyorum Kıraç da söylüyor…

Orada cafcaflı ve janjanlı sözler ama var ama bazen “Benim halkım bu mu?” diye düşünüyorum…

**

Ödemiş’ten Gölcük’e doğru yürüyerek çıkın… Şöyle bir göz atın yol kenarlarına…

Geçen hafta Pirinççi köyü altındaki Bademli sulama barajına uğradık. Baraj alanı suyla dolduğunda güzel bir manzara olur. Biraz daha bakımlı olsa Trabzon’un Uzungöl’ü halt etmiş…

Ama gördüğüm manzara, hiç de iç açıcı değildi!

Biz neden böyleyiz?

**

Hadi diyelim çöp atılacak kutular yok. Neden çöpümüzü toplayıp en yakındaki çöp kovalarına veya kutularına atmıyoruz?

**

Saraçoğlu Caddesi, biliyorsunuz Ödemiş’in en önemli caddelerinden biri. Bence her haliyle temiz ve düzenli olmalı. Bu temizlik ve düzene öncelikle cadde esnafı dikkat etmeli. Sadece orası mı, kentin bütün cadde ve sokakları da…

Ama doğruyu söylemek gerekirse caddede de çöp kovası sıkıntısı var.

Vatandaş, elinde taşımaktan yoruluyor tabii; atıveriyor…

Dükkan sahipleri de öyle… Şöyle düzenli bir şekilde biriktirip dükkanı kapatırken de uygun şekilde dükkanın önüne bıraksa…

Belediye, Odalar ve Kent Konseyi bu işe kafa yorsa… Herkes çıkan karara uysa…

Uymayanlar uyarılsa veya olmuyorsa cezalandırılsa…

Bakmadan Geçme