Çocuklar ve hayali durumları
Geçen hafta çocuklarda sıkça gördüğümüz tırnak yeme davranışından söz etmiştik. Bu hafta da 'yalan söyleme ve...
Geçen hafta çocuklarda sıkça gördüğümüz tırnak yeme davranışından söz etmiştik. Bu hafta da “yalan söyleme ve hayali durumlar” hakkında konuşuyor olacağız. “Hangi durumlar, bize neyi gösterir ve bunlar için neler yapabiliriz?” konusuna da değineceğiz.
Öncelikle yalanı bir tanımlayalım. Yalan, en genel tanımıyla doğru olmayan bir şeyi söyleme veya bir durumu örtbas etmeye çalışmadır. Toplumda yalan söyleme ayıp, doğruyu söyleme de doğru ve erdemli bir davranış olarak kabul edildiğinden anne ve babalar çocuklarının doğruyu söyleme konusunda hassasiyet gösterirler. Okul öncesi dönem dediğimiz 0-6 yaş arasındaki çocuklarda henüz gerçek ve gerçek olmayan ayrımı tam olarak gelişmediği için yalan ve doğru arasındaki ayrımı yapmada zorlanırlar. Örneğin; evde yalnız başına evcilik oynarken boş koltukta birileri varmış gibi konuşurlar ve “Arkadaşım var, onunla oynuyorum” gibi cümleler kurarlar. Bu durum, onların gelişimsel bir özelliğidir. Henüz gerçek ve hayali birbirinden ayıracak durumda olgunlukta değildirler. Aslında bu durum, onların imajinasyon ve yaratıcılık özelliklerinin gelişmesine katkıda bulunur. Kısacası çocukların olmayan şeyleri söylemeleri, tamamen kötü ve tamamen yanlış bir davranış değildir.
Çocukları yalana söylemeye iten şey, çoğu zaman anne ve babanın yanlış tutumları olur. “Küçücük çocuk o, nereden anlasın?” gibi düşünceler maalesef geçersizdir. Çünkü çocuklar, anne ve babalarının davranışlarını gözlemlemede cin gibidirler ve hiçbir şeyi kaçırmazlar. Yalanlara karşı duyarlıdırlar ve kandırılmayı affetmezler. Örneğin; “Hadi seni parka götürüyorum” diye doktora götürülen bir çocuk, anne babasına çok kızar ve onlara olan güveni azalır. Anne babayı örnek alan çocuğa babasının telefonda konuşmak istemediği birine kendisi için “Evde yok” dedirtmesi ya da annesinin saçının şeklini hiç beğenmediği arkadaşına sürekli “Çok güzel olmuşsun, bu saç sana çok yakışmış” demesi, gören çocuğun yalanı normal bir davranış olarak benimsemesine neden olabilir. Özellikle anne, çocuğunu kendi yalanlarına ortak ederek onda yalanın alışkanlık hâline gelmesine neden olabilir. “Akşam babana güne gittiğimizi sakın söyleme, sorarsa hasta ziyaretine gittiğimizi söyleriz” gibi yalanlar, zaman zaman çocuğun annesine karşı kullanabileceği bir koz hâline de dönüşebilir.
Çocuklar, aynı zamanda cezadan ya da yapmaları gereken işlerden kaçmak için de yalan söyleyebilir. Hatalı davranışı yetişkinlerden gizlemek, kendisini suçsuz göstermek için gerçekleri bilerek çarpıtmak, en sık rastlanan yalancılık türleridir. Aşırı baskılı, anlayışsız bir ortamda büyüyen çocuk, sonuçlarından korktuğu olaylar hakkında yalan söyleyebilir. Örneğin, okul dışında evden çıkmasına izin verilmeyen çocuk, okul çıkışı tüm arkadaşları ile gittiği kısa bir geziyi “Dersimiz bugün uzun sürdü, öğretmen yazılıya çalıştırdı” diyerek geçiştirmeye çalışabilir.
Beklenti düzeyi yüksek olan ailelerde büyüyen çocukların da yalana çok sık başvurdukları görülür. Bazı çocuklar da o kadar çok yalan söyler ki bu yalanlarına kendisi de inanmaya başlar ve gerçekle yalanı birbirinden ayıramayacak duruma gelir. Ergenlik çağındaki bir genç, arkadaşlarına kendini kabul ettirmek, onların gözünden düşmemek için zaman zaman yalana başvurabilir.
Peki, bu konuda neler yapılabilir?
Yalanı ortadan kaldırabilmek için anne babaya çok önemli görevler düşer. Öncelikle anne baba, yalan söylemeyerek çocuğa doğru model olmalıdır. Yalana tanık olan çocuk, doğruluk ve dürüstlükle tanışmakta zorluk çeker. Anne-baba-çocuk arasında güvene dayalı, sıcak, hoşgörülü, dürüst ilişkiler kurulmalıdır. Çocuğu korkutarak, eleştirerek, utandırarak eğitmeyi düşünmekten kaçınılmalıdır. Anne baba ve eğitimciler, çocukla ilgili beklentilerinde gerçekçi olmalıdır. Hiçbir şekilde çocukları diğer çocuklarla kıyaslamamalıdır. Eğer anne baba, çocuğun yanlış bir şey yaptığından emin ise bunu doğrudan söylemelidir. Çocuğun itiraf etmesi için zorlanması da yalana neden olabilir. Cezalandırmak, özellikle de bedensel ceza uygulamak, yalanı ortadan kaldırmak için etkili olmaz, daha çok anne-baba-çocuk arasındaki ilişkiyi zedeler. Çocuğu yalana sürükleyen nedenler araştırılarak buna uygun çözüm yolları oluşturmak gerekir. Örneğin; arkadaşları ile pikniğe gitmek istemeyen bir çocuğa özür bulması için yardımcı olmak yerine gitmek istememesinin nedenlerini araştırıp çocuğun duygularına önem veren bir çözüm yolu bulmaya çalışılmalıdır. Ailesi ve çevresi ile ilişkileri zayıf olan çocuklar, yalana daha sık başvururlar. Aileler; çocuklarını olduğu gibi kabul etmeli, onları desteklemeli, çocukla ilişkilerinde tutarlı davranışlar göstermeli, baskı ortamı oluşturmaktan uzak durmalıdırlar.