Çin’de aşırı bir uygulama: Ayak bağlama geleneği
Tarih boyunca dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli sebeplerden kadınların hareket ve özgürlüklerini kısıtlamaya yönelik uygulamalara gidilmiş ve...
Tarih boyunca dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli sebeplerden kadınların hareket ve özgürlüklerini kısıtlamaya yönelik uygulamalara gidilmiş ve erkeklerin hoşuna gideceği düşünülerek kadın vücudu, çeşitli deformasyonlara uğratılmıştır. Bu uygulamalardan bazıları, erkek egemen toplumun baskısıyla gerçekleşse de bazıları ise kadınlar tarafından çeşitli sebeplerle benimsendiği için yapılmıştır. Örneğin; Victoria dönemi modasına uygun olarak kadınlar, kum saati gibi görünmek için çok sıkı korseler takıyorlardı ama bu, solunum hastalıkları ve kaburgalarda bozulmaya hatta düşüklere neden olan zararlı bir modaydı.
Deformasyona neden olan en aşırı örneklerden biri, Çin’de uygulanan ayak bağlama geleneğiydi. Bu gelenek, Çin’de 10. yüzyılda görülmeye başlandı. Söylentiye göre imparatorun gözde cariyelerinden biri, ayaklarını toynak şeklinde bağlayıp küçülterek lotus çiçeğine benzer küçük bir sahnede bu küçük ayaklarıyla dans edince imparator buna hayran kaldı ve diğer cariyeler de imparatorun beğenisini kazanmak için onu taklit etmeye başladılar. Böylece zamanla ayak bağlama geleneği, seçkin sınıf arasında moda haline geldi.
Ayak bağlama süreci, ayak kemerinin hala yumuşak olduğu ve tam olarak gelişmediği 5 ila 8 yaşları arasında başlardı. Tüm süreç, 2 ila 5 yıl sürer ve aşırı acıya neden olurdu. İşlemi genellikle kızın ailesinin yaşlı bir kadın üyesi, gelecekteki kayınvalidesi veya ayakların ilk kez kırılıp sarılmasını ve sonraki bağlamaları gerçekleştiren profesyonel bir ayak bağlayıcı yapardı.
Ayaklar, ilk önce yumuşamaları ve gevşemeleri için ılık bir karışıma batırılır; ayak tırnakları enfeksiyonları önlemek için mümkün olduğunca kısa kesilir hatta bazen çıkarılırdı. Ayakların boyutunun küçülmesini sağlamak, kolay bir uygulama değildi. Her ayağın dört parmağı aşağı doğru kıvrılır, daha sonra büyük bir kuvvetle bastırılır ve ayak parmakları bükülene veya kırılana kadar ayağın tabanına sıkıştırılırdı. Dengeye yardımcı olmak için ayak başparmağı kıvrılmadan,olduğu gibi bırakılırdı. 3 m uzunluğunda ve 5 cm kadar genişliğinde pamuklu bandajlar, ayak üstünden ayağın iç kısmından başlayarak daha sonra ayak parmaklarının üzerinden, ayağın altından ve topuğun etrafından sekiz rakamı çizecek şekilde bir hareketle tekrar tekrar sarılırdı. Ayağın etrafından her geçişte bağlanma bezi daha da sıkılır, ayağın topuğu ve parmak uçları birbirine yaklaştırılır, böylece ayağın kemerinin de katlanması ve hatta kırılması sağlanırdı.
Kızın bükülmüş ayakları, çok fazla dikkat ve özen gerektiriyordu ve düzenli olarak çözülüp tekrar bağlanması gerekiyordu. Bazı zengin ailelerde bu işlem, her gün yeni bandajlarla gerçekleştirilir, yoksul aileler ise bu işlemi haftada iki veya üç kez yaparlardı. Ayaklar her çözüldüğünde yıkanır, ayak parmakları yaralanmaları dikkatlice kontrol edilir ve varsa tırnaklar kesilirdi. Ayrıca yine ayakları yumuşatmak, eklemleri ve kemikleri daha esnek hale getirmek için masaj yapılırdı. Sonra tekrar sıkıca sarılırdı. Bu işlem; uzun yıllar süren, acı verici bir işlemdi ve sonucunda küçük ve zarif ayaklar elde edilmiş oluyordu.
İlk başta bu minik ve yeniden modellenmiş ayaklar, daha önce de bahsettiğimiz üzere sadece seçkinler arasında modaydı, daha sonra sosyal olarak kabul edilir hale geldi. Bir sonraki aşamada “lotus ayak” kavramı, bir gelenek haline gelerek daha geniş bir kabul görmeye başladı ve nihayetinde kadın yaşamında vazgeçilmez bir unsur haline geldi. Öyle ki bir kızın iyi evlilik yapabilmesinin kriterleri, yaptığı iğne işlerinin kaliteli olması ve ayaklarının küçüklüğüydü. Kızın kendi ayağına göre yapıp işlediği bir ayakkabı müstakbel damadın evine gönderilir, damadın ailesi kızın ayaklarının durumunu ve el becerilerini, düzen ve disiplinini bu ayakkabıya bakarak değerlendirirdi.
En çok arzulanan gelin, “altın lotus” olarak bilinen 7 cm’lik bir ayağa sahip olandı. 7-9 cm arası “gümüş lotus” olarak adlandırılırdı. 9 cm’den daha uzun olan ayaklar çirkin sayılır; hatta bunlara bir hakaret olarak kabul edilen “demir lotus” adı verilirdi. Böyle bir kızın evlilik beklentileri gerçekten azalırdı.
Bu gelenek, toplum içinde o kadar normal bir hal almıştı ki lotus ayaklar; estetik olarak güzel bulunuyor, bu ayaklara sahip bir kadın çok zarif kabul ediliyordu. Böyle ayaklara sahip bir kadın, “lotus yürüyüşü” diye adlandırılan şekilde sallanarak yürüyor ve o zamanlarda bu yürüyüş şeklinin erkeklere cinsel olarak cazip geldiği söyleniyordu. Böyle küçük ayaklara sahip bir kız, zengin bir aileye gelin gitme lüksüne sahip olabiliyor ve ayrıca ailesinin de pozisyonunu yükseltmiş oluyordu. Bazı yerlerde arkadaş ya da komşu olan iki küçük kızın ayakları uğurlu bir gün seçilerek aynı anda bağlanır, bunlar kan kardeş kabul edilirlerdi. Eğer birinin ayağı istenildiği kadar küçük olmazsa daha küçük ayaklara sahip olan diğer kızla kan kardeş oldukları için beklenenden daha iyi bir evlilik yapma imkanına sahip olurdu.
Aslında ayak bağlama geleneğinin alt sınıflara yayılmasının açık bir ekonomik gerekçesi vardı. Genç kızlar, bu sayede uzun süre oturmak zorunda kaldıklarından ve vakitlerinin çoğunu evde geçirdiklerinden geçinmek için ailelerinin bağımlı olduğu iplik, kumaş, halı, balık ağı, ayakkabı yapımı gibi işlerde ailelerine yardım ediyor, adeta daimi bir işçiye dönüşüyordu. Öte yandan zengin bir ailede doğan ya da zengin bir aileye gelin giden küçük ayaklı kadınlar, hayatları boyunca istedikleri kadar hızlı hareket edemediklerinden ailesine, eşine ve hizmetkarlarına bağımlı olarak yaşamak zorunda kalırdı. Bu da ailenin zenginliğini vurguladığı için iyi bir şey sayılırdı çünkü gelinin hiçbir iş yapmadığını gösterirdi. Ayrıca eşinden ve onun ailesinden gizli hiçbir şey yapmaması garantilenmiş olurdu. Kadın; ayaklarının durumu yüzünden uzun mesafeleri yürüyemez, bu nedenle bir yere giderken tahtırevanla gitmek zorunda kalırdı, böylece yine ailenin zenginliği sergilenmiş olurdu.
Çin’in bu geleneği terk etmesi, bir anda olmadı. 19. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde bazı kesimler, Çin’in uzak geçmişinden kalan bu geleneğin ülkenin geri kalmışlığını simgelediğini ve kadınlar için sağlıksız olduğunu düşünmeye başladılar. Uygulamanın yasaklanması, bu geleneğin tamamen ortadan kalkması için çeşitli hareketler başladı. Doğal Ayaklar Derneği, Anti-Ayak Bağlayıcıları Derneği gibi dernekler kuruldu. Reformistler ve Hıristiyan misyonerler de bu geleneğin terk edilmesi için oldukça çaba sarf ettiler. Yıllar geçtikçe ayak bağlama, çağ dışı bir uygulama olarak kabul edilmeye başlandı ve bu düşünce bazı sosyal çevrelerde yayıldı. Ancak bu da bazı kötü sonuçlara yol açtı. Ayak bağlamaya karşı gelişen olumsuz bakış açısı nedeniyle bazı erkekler karılarını terk etti. Ayakları bağlanmış olan kadınları eş olarak almak isteyenler azaldı, özellikle eğitimli kesim, doğal ayaklara sahip eşleri tercih ettiler. Eskiden gurur duyulacak bir özellik iken lotus ayaklara sahip olan kadınlara tuhaf bakılmaya başlandı ve hayatı zaten evi ve yakın çevresinde geçen bu durumdaki kadınlar, ayaklarından utanmaya başladılar.
20. yüzyıl geldiğinde ayakları bağlanmış olan kadınların sayısı azalmış ancak gelenek tamamen sona ermemişti. 1949’da komünist hükümet iktidara geldiğinde kadınların ekonomik hayatta daha fazla yer alması gerektiğini ileri sürerek kadınları acizleştiren bu uygulamayı yasakladı. Bu uygulamanın yapıldığı kişileri tespit eden, bunları kaydeden müfettişler görevlendirildi ve daha fazla kişiye yapılmasının önüne geçilmeye çalışıldı.
Velhasıl Çin toplumunda genel kabul gören ve bin yıl kadar süren bu uygulama nedeniyle sayısız kadın, bile bile engelli bir yaşam sürmeye teşvik edildi. Kırsalda yaşayan bazı kadınlar, kendi işlerini görecek durumda olsalar da çoğu kadın genç yaşta, bazıları ise ilerleyen yaşlarda bastonsuz yürüyemez hale geldiler. Bugün dünyada çoğu toplum, artık geçmişte yaptıkları hataları önlemek için gerekli bilgiye sahip olsa da bazı geri kalmış ülkelerde hala moda, inanç ve toplum baskısı gibi nedenlerden dolayı özellikle kadın vücudunu deformasyona uğratan çeşitli uygulamalar görülmektedir.
Bakmadan Geçme





