Çekirge ile sohbetimiz- 2
HOCA: 28 Şubat 1997 siyasi kararları sonrası 28 Şubat Post Modern Darbesi ile siyasi hayatı bitirilen...
HOCA: 28 Şubat 1997 siyasi kararları sonrası 28 Şubat Post Modern Darbesi ile siyasi hayatı bitirilen Necmeddin Erbakan, 2011 yılının 27 Şubat’ında vefat etti. İlginç bir zaman. 27 Şubat’ta ruhunu teslim etmesi, sanki yapılan onlarca haksızlığa isyan eder gibi. ‘Erbakan’ı Anlamak’ konferansına katılmıştım. Elbette siyasi bir lider olarak kendisi gibi düşünmediğimiz mevzular da vardı lakin bir mücadele adamıydı. Milli Görüş çizgisinde, emperyalist güçlere hiçbir zaman taviz vermedi.
Bugünkü Suriye meselesini iyi anlamak istiyorsak Necmeddin Erbakan’ın 1992 yılında mecliste yapmış olduğu tarihsel konuşmayı iyi idrak etmeliyiz.
ÇEKİRGE: Nedir o konuşma?
H: Henüz Körfez Savaşı bitmemiştir. Riyad’da iki Amerikalı yarbay, burada Körfez Savaşı’ndan kısa bir sonra Irak lideri Saddam’ın devrileceğini anlatır. Irak, İran, Suriye ve Türkiye’nin olduğu bölgeyi işaret ederek buradaki Kürtlerin bağımsızlıklarını ilan edip Kürdistan’ın kurulacağını izah eder.
Suriye, Irak, İran Müslümanlarının ABD ve İsrail tarafından kışkırtılıp silahlandırılacağını, buralarda devlet sistemlerinin nasıl değişikliğe uğrayacaklarını bundan yirmi sekiz yıl önce Erbakan, belgeleriyle izah ettiğinde kimileri “Komplo teorileri” diyordu. “Saddam devrilecek, onun silahları bile o bölgeye yeter” deniyordu!
Ç: Suriye’nin bugünü, aslında o zamanlar çizilmiş. Doğru mu anlıyorum?
H: Doğru. Dahası Erbakan, içeride bunları uyarırken kendisine en çok kim cephe almıştı biliyor musun?
Ç: Kim?
H: Fethullah Gülen ve Cemaati. “Dışarıdan bakıldığında bir Müslüman, diğer Müslüman’a neden diş biler?” diye oturup derince düşündüm. Cevabı çok basit ve net olmasına rağmen kabullenmek yıllarımı aldı sevgili Çekirge.
Ç: Nedir o anladığınız basit hakikat?
H: Birinin görünüşte Müslüman olduğu, şekilde İslam olduğu idi. Derdinin İslamiyet’e hizmet etmek değil de başka birileri ile iş birliği içinde olmasıydı.
Bugünden tam otuz sene önce Erbakan, Fethullah Gülen için “Siyonizme asker yetiştiriyor” demişti.
Ç: Hocam, Siyonizm nedir?
H: Siyonizm, adını Kudüs’teki Siyon Tepesi’nden alır. Yahudilerin bir zamanlar buradaki yaşamlarına tekrardan kavuşacaklarına olan inançları ve bu uğurdaki her türlü çalışmalarının ismidir Siyonizm.
Bediüzzaman Said Nursi’nin Kürdistan Projesi ve Fethullah Gülen’in Ilımlı İslam Projesi ile ister istemez Siyonizm’in bir parçası olduklarını anlatan Erbakan’ın “Siyonist askerler” dediği, alnı secdeye giden ibadet eden sözde Müslümanlardı.
Ç: Peki, hadi diyelim biz ateistler bunlara itibar etmiyoruz da İslam olduklarını ifade eden onlarca kişi arkalarından neden gitti?
H: İslam olduklarını söyleyen gruplar, Kuran-ı Kerim Müslümanı olmadıkları için bir iki ayet okuyanı, din iman muhabbeti yapanı kurtuluş olarak görüyor.
Burada kişilerin öncelikle Atatürk’ün bize emanet bıraktığı bu ülkeye, bu ülkenin değerlerine sahip çıkmamız ve akabinde de sevgili Çekirge ateist, inançsız olsak bile bu ülkenin bekasını korumak adına Kuran-ı Kerim’i anlamak ve iyi bilmek, en az Atatürk ilkelerini bilmek kadar vazifemizdir.
Ç: Kuran-ı Kerim’i anlayarak okusak, hakkında iyi bir eğitim alsak şeyhlere, şıhlara, tarikatlara, cemaatlere saplanıp kalmaz mıyız?
H: Atatürk’ümüz, bize çok harika bir mürşit bıraktı: Akıl ve ilim! Sonra bize birilerinin kulu olmayalım diye de kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’in meal ve tefsir çalışmasının görevini konunun uzmanı müfessir Elmalılı M. Hamdi Yazır üstada verdi. 1935 yılında ‘Hak Dini Kuran Dili’ olarak dokuz ciltlik tefsir tamamlandı.
Bugün pek çok Arapça uzmanı, bu tefsirden yararlanıyor.
Her kim İslam adına ortaya çıkıyorsa bizim tek yapmamız gereken, Kuran-ı Kerim’in ayetlerine uygun konuşup konuşmadığını test etmek olmalıdır.
Ç: Bu neden önemli?
H: Herhangi bir konuda ilkelerimiz var ise sarsılmayız. Bir denklem düşünün, o denklemi çözmek için bir formül gerekir. Formülü bilirsek karşımıza ne kadar karmaşık soru örneği gelirse gelsin hepsinin hakkından geliriz. Aynı şekilde birileri “Cumhuriyetçiyiz” ayaklarında siyasi hesaplar peşinde olabilir ya da birileri “İslam dinine hizmet ediyoruz” diyerek farklı sahtekarlıklar yapabilir. Ne yapılırsa, her kim ne derse desin Atatürk’ün Cumhuriyetçisi ve Kuran-ı Kerim’in Müslümanı isek gerçekleri sahte olanlardan temizleriz.
Ç: O zaman bu vatanın her bir ferdi, Nutuk kitabını da Kuran-ı Kerim’i de çok iyi bilmeli ve elinden geldiğince de anlatmak için çırpınmalı diyebilir miyiz?
H: Diyebiliriz. Ne yazık ki Atatürkçü Düşünce Derneklerinde böylesi bir çırpınma yok. Daha ötesi Kuran-ı Kerim ile tarikatları, cemaatleri aynı kefeye koyuyorlar. Bu yanlış düşüncenin bedelini ödüyoruz.
Ç: Nasıl yani?
H: Hükümetin 18 yıldır görevde olmasının en büyük nedenlerinden biri, muhalefetin vazifesini yapmıyor olmasının yanında bir ülkenin şifresi diyebileceğimiz dini oluşumuna sırt çevirmesidir.
Bu gerçek ile yüzleşmedikçe, özeleştiride bulunmadığımız sürece sorunlar hasıraltı edilir. Bugün falan parti ve filan cemaat, yarın başkaları sahnede olabilir.
Hiç unutmuyorum bir keresinde Atatürkçü Düşünce Derneği’ne Kuran-ı Kerim mealleri götürmüştüm. “Kitap okumalarımız arasında Kuran-ı Kerim’i de tetkik edelim” demiştim. Kahkaha ile bana gülenler oldu.
Ç: Neden ki?
H: Camiye gitmem gerektiği söylendi.
Ç: Üzüldünüz mü hocam?
H: Eh, zil takıp oynamadım. Tabii olarak kederlendim.
Bugün Müslümanlar bölündü gibi görünüyor. Irak, Mısır, Libya, Suriye… Yaşadıklarımız sebepsiz değil. Lakin Cumhuriyetçiler de mikro organizmalar gibi. Kaç kişi farkında, kaç kişi hakiki anlamda Atatürk Cumhuriyetçisi diye biraz düşünüp sorgulasak…
Erbakan, 1992 yılında yine bir konuşmasında, “Bir gün mesele Suriye olursa, bilin ki hedef Türkiye’dir. Bu sözlerimi bir gün anlarsınız” demişti.
Ç: Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan, Necmeddin Erbakan’ın öğrencisi değil miydi?
H: Bir zamanlar. Ilımlı İslam Dinlerarası Diyalog Projesi’ne dahil olana kadar Erdoğan, Erbakan’ın öğrencisiydi. Erbakan, vefatından önce Bostancı Kongre Merkezi’nde yaptığı konuşmasında, “Erdoğan, Milli Görüş gömleğini çıkardı. Kendisine giydirilen kıyafetteki rozetlerin anlamını bir açıklarsam ağlarsınız ağlar…”
Ç: Şimdi siz de bizi ağlatacaksınız.
H: Ağlamak, sızlanmak yerine ilkelerimize, değerlerimize bilinçli sahip çıkmalıyız. Duygularımızı Kuran-ı Kerim’deki Yunus Suresi 100. Ayet’in anlamı ne güzel özetliyor: “Aklını kullanmayanlar, sorgulamayanlar pisliğe bulaşırlar.”
Bakmadan Geçme





