Çaresizsiniz!

Her dilin kendi içinde bir kıvraklığı ve zenginliği vardır. 'Türkçe lastik gibidir: nereye çekersen çek!' biçiminde...

Haber

Her dilin kendi içinde bir kıvraklığı ve zenginliği vardır.

“Türkçe lastik gibidir: nereye çekersen çek!” biçiminde bir cümle vardır aslında lastik olan Türkçe değil, Türkçe’yi istediği gibi kullanmak isteyendir.

Her dilin şu özelliği vardır diyemeyeceğim çünkü Türkçe’den başka bildiğim iyi bir dil yoktur.

Genellemelerden ve bilmediğim bilgileri kullanmaktan kaçınırım. Örneğin adım diyor ki “Avrupa’da bu iş şöyle yapılıyor”

Adama soruyorsun: “Hangi Avrupa ülkesini gezdin?”

Yanıt: Türkiye’den dışarı hiç çıkmamış!

Adam, “Avrupa Türkiye’yi kıskanıyor!” diyor.

Adama soruyorsun: “Hangi Avrupa dilini biliyorsun da kıskandıklarını hangi yabancı gazeteden okudun veya hangi TV’den öğrendin?”

Yanıt: “Türkçe’den başka dil bilmiyorum!”

**

Şaka bir yana elbette dilimizde her yabancının hemen kavrayamayacağı özellikler vardır.

Örneğin masanın önünde ‘Danışma’ yazıyor. Danış mı yoksa danışma mı?

Çat pat İngilizce biliyorum. Çat pat da Arapça kelime yapısını bilirim.  Arapça kelimeler vezinli ya da bükümlüdür. Türkçe’de ekler vardır.  Dilimizdeki kök kelimelerden, ekler aracılığı ile yeni kelimeler türetirsiniz.  Birden çok anlama sahip kök kelimeler bulunduğu gibi birden fazla anlama sahip ekler de vardır. Bunları cümle içindeki kullanılışına göre çözebilirsiniz.

Örneğin ‘yaz’ kelimesi: Mevsim anlamındaki yaz adı. Kağıda veya benzeri yerlere çizmek anlamındaki yaz fiili. Yere ser anlamındaki yaz fiili… Buna benzer çok sayıda örnek gösterebiliriz.

Başlıktaki ‘çaresizsiniz’ kelimesi de yazılışına göre iki anlama gelir. Eğer “çaresizsiniz’ şeklinde yazar ve okursanız, ‘Çareniz kalmadı’ şeklinde bir anlam ortaya çıkar… Fakat “çare sizsiniz” şeklinde ayırarak yazarsanız “Çare var; o da sizsiniz” anlamı ortaya çıkar.

**

Aslında başımıza gelen ya da karşılaştığımız birçok sorunda ana unsur bizizdir. Fakat küçüklüğümüzden beri kulağımıza “Aman çocuğum çok öne çıkma, arkada da kalma. Senin anlayacağın ne önde ne de arkada ol; en iyisi ortada ol” öğüdü fısıldanır. Bu da birçok insanı edilgen hale sokar. Herhangi bir sorunda ortaya çıkmak yerine sorunun çözümünü başkalarından bekler çünkü bilir ya da hisseder ki öne çıkarsa bazı mahrumiyetler yaşayacaktır: “İşinden edilecektir, çocuğu işe girmekte zorlanacaktır veya hedef gösterilecektir”

Dünya şairi Nazım Hikmet, bu duruma şöyle isyan eder: “Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?”

**

Şimdi düşüneceksiniz belki “hoca ne zaman sonuca gelecek?” diye.

Önceki gün Kaymakçı’da açılması düşünülen maden ocağı ile ilgili kahve bilgilendirmesi yapılırken aklıma takıldı bunlar.  Dönerken Yolüstü’nü geçtikten hemen sonra yolun bozuk olmasından dolayı bir de lastiği patlattık mı?

Gazetemizin ve yazılarımın, Kaymakçı’daki her kahvede okunduğunu biliyorum.

Sevgili hemşerilerim kendi sorunlarınıza sahip çıkmazsanız dışarıdan taşıma su ile değirmen dönmez.

Yani ‘çare sizsiniz’

 

Bakmadan Geçme