Çakallar!
Bazen kafam bir konuya takılır o konuyla ilgili birkaç kitabı okumam gerektiğini düşündüğüm zamanlar olur. Ama...
Bazen kafam bir konuya takılır; o konuyla ilgili birkaç kitabı okumam gerektiğini düşündüğüm zamanlar olur. Ama ilgili kitaplar elimin altında olmadığı zaman okuyamam… Kitap okumak, zahmetli ve zaman isteyen bir iştir. Bolca kitap okuyanlara gıpta ile bakarım. Dedim ya biraz da zaman ayırma ile ilgilidir diye…
Sonra kafanda bin bir tilkinin kuyruğu birbirine girmemiş olmalıdır.
Bazen de merak ettiğim bir filmi izlemek isterim ama bir türlü zamanlamayı tutturamam.
Uzun zamandan bu yana da sinemaya gidip film izlemişliğim yoktur. Bu da zamanla ilgili bir sorundur.
En son ne izledim! Aydın Forum’un sinemasında “Bizim İçin Şampiyon”
Film, efsane yarış atı Bold Pilot sayesinde bir araya gelen jokey Halis Karataş ve at sahibi Özdemir Atman’ın kızı Begüm Atman arasındaki büyük aşkın hikayesini anlatıyor.
Ben de ‘Film, sinemalarda izlenir’ derdim ama sinemalarda dikkatim çok çabuk dağılıyor. Yandaki izleyicinin telefonla oynaması, tespih şıkırdatması veya arkadakilerin kendi aralarında konuşmaları falan…
Pandemi dolayısıyla biraz film izlemeye başladım.
Geçtiğimiz gün de TV’den Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Kış Uykusu’ adlı filmini izledim.
Film, 2014 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazanmıştı.
Öyle film kültürüm falan yoktur. Öğrendim ki film, yönetmenliğini Yılmaz Güney’in yaptığı Yol’un ardından Altın Palmiye kazanan ikinci Türk filmi imiş.
Nuri Bilgi Ceylan’ın filmleri, edebiyattaki ‘durum hikayesi’ gibidir.
Bir olayı değil, günlük hayatın herhangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir. Giriş, gelişme ve sonuç planı yoktur. Merak ve heyecandan çok duygu ve hayallere yer verilir. Olayların ve durumların akışı, okuyucunun hayal gücüne bırakılır. Bu tarzın dünya edebiyatında ilk temsilcisi, Rus yazar Anton Çehov olduğu için “Çehov Tarzı Hikaye” de denir.
“Filmin baş oyuncusu Aydın, emekli bir tiyatro oyuncusudur. Oyunculuğu bıraktıktan sonra Kapadokya’ya babasından yadigar kalan butik oteli işletmek için geri döner. Aydın’ın o günden sonra başlayan kış uykusu, bu gözlerden ırak otelin içerisindeki gündelikleriyle, kah yerel bir gazeteye köşe yazıları yazarak kah her zaman niyetlendiği ancak bir türlü başlayamadığı tiyatro tarihi kitabını yazmayı düşünerek geçer. Tüm bu süreçte hayatında iki kadın vardır: Kendisine her anlamda uzak ve soğuk davranan genç karısı Nihal ve boşandıktan sonra yanlarına taşınan kız kardeşi Necla… Kışın bastırması ve artan kar yağışı, bu küçük taşrada en çok Aydın’ın sinirlerine dokunur ve onu uzaklara gitmeye teşvik eder…”
Pandemi dedik de farkında mısınız bilmiyorum hayatımız değişti.
Pandemi, Eski Yunanca’dan ‘tüm insanlar’ demekmiş. Şimdi tüm insanları ilgilendiren ‘salgın’ anlamında kullanılıyor. Dünya Sağlık Örgütü tanımlamasına göre bir hastalığın ‘salgın’ olarak ilan edilebilmesi için hastalığa sebep olan etmenin insanlara bulaşması ve tehlikeli bir sonuca yol açması gerekiyormuş. Kolayca yayılması, çok sayıda insanın hayatını tehlikeye atması ve bulaşıcı olması gerekiyormuş.
Devam eden salgın hastalıklar arasında HIV/AIDS varmış.
Kara veba, kolera ve grip de devam eden tarihi salgın hastalıklar arasında sayılıyor.
Yani ‘Pandemi’ salgın demek.
Bir de ‘dezenfeksiyon’ kelimesi var… Söylemesi de zor… Anlamı, “mikroplardan arındırma işlemi”.
Dezenfeksiyon malzemesi yerine temizlik malzemesi diyebiliriz yani.
Enfeksiyon, mikrop veya iltihap demek. Dezenfeksiyon da iltihap dağıtma, bozma demek…
İltihap, Arapça kökenli bir sözcük. Yanma ve tutuşma demekmiş. Alev ve yanma kökeninden türemiş. Tıp dilinde enfeksiyon yerine kullanılıyor.
Başlıkta çakallar dedik… Pandemi döneminde Kaymakçı’ya gelip gittim. Biliyorsunuz, babamın işlettiği tarım araç gereçleri ve tohum bayiliğimiz var.
Bu süre içinde Uzundere, Köfündere ve Orhangazili köylülerle içli dışlı oldum.
Ağırlıklı olarak çobanlık yaparlar. “Çobanlık bitiyor hocam” dediler geçtiğimiz gün… “Hayırdır” dedim! “Çakallardan bıktık hocam” dediler. Kaşla göz arasında koyunları boğup bırakıyormuş. “120 koyunla çıkıp 118 koyunla geri dönmek var” diyorlar.
En büyük özellikleri, ‘leşçi’ olmaları imiş ve de gece avlanmaları…
Ne çok çakal var şu dünyada! Hem de güpegündüz avlanan…