Burası su dairesi mi, vergi dairesi mi?
Yazın iki buçuk ya da üç ay gibi bir süre Gölcük'te oturuyorum. Su faturasından dertliyim. Su...
Yazın iki buçuk ya da üç ay gibi bir süre Gölcük’te oturuyorum. Su faturasından dertliyim. Su aboneliğin yoksa çevreyi ne kadar kirletirsen kirlet, ne kadar katı atık atarsan at beş kuruş katı atık toplama ve bertaraf bedeli ile çevre temizlik vergisi ödemezsin. Göl ve çevresini en çok kirletenler, günübirlikçi balıkçılar ve piknikçiler olmasına rağmen çevre temizliğine hiçbir katkıları olmuyor. Onlar kirletiyor, Gölcük’te oturanlar ceremeyi çekiyor.
Hem Gölcük’te hem Ödemiş’te su aboneliği olanlardan iki kere katı atık toplama ve bertaraf etme bedeli ile çevre temizlik vergisi isteniyor. Bunlar alınmasın mı, alınsın; ona bir itirazım yok ama iki kere alınmasın. Bir yerden alınıyorsa diğer yerden alınmasın. Bir yerde vergili olsun, diğer yerde sadece tüketilen kadar su parası olsun. Eskilerin tabiriyle bir koyundan iki deri çıkarılmasın. Burada oturan yazlıkçılar, aynı anda iki yeri kirletmiyorlar ki.
Her yıl Haziran’da Gölcük’e çıktığımda bu sorunla karşılaşıyorum. Her yıl aynı işlemi tekrar edip duruyorum. Dört beş yıldır sürüyor bu durum. Ben gelen su faturasına itiraz ediyorum, onlar beni elektrik idaresine gönderiyorlar. Oradan elektrik tüketilmediğine dair belge istiyorum. Belgeyi Büyükşehir Sular İdaresi Ödemiş Birimi’ne veriyorum. “Haklısın” diyorlar, faturayı iptal ediyorlar. Bu işlem, her yıl tekrarlanıyor. Şimdi yine Gölcük’te kış sezonuyla ilgili yüklü bir su faturası geldi. İtiraz edeceğim. Yine düzeltecekler. Düzeltecekler de buna bir çözüm yolu bulunması gerekmiyor mu? Her yıl aynı hareketi neden tekrar edip duruyoruz? Zaman, bu kadar mı kıymetsiz?
İzmir’de böyle, başka illerde nasıldır bilmiyorum.
Bir ben mi böyleyim? Hayır, Gölcük ya da başka yazlıklarda oturanlar hep böyle. Fark edenler de aynı benim takip ettiğim yolu izliyorlar. Onlar da işi düzeltiyorlar. Fark edemeyenler, hele otomatik ödeme varsa kuzu kuzu ödüyorlar.
***
Buna benzer bir başka olay, bizim Hasan’ın komşusunun başından geçmiş. Şöyle anlatıyor:
-Hocam, evimin yanındaki arsayı satın aldım. O arsada da su aboneliğim var. On ay hiç su faturası gelmedi. Çünkü su tüketimi yok. Ne zaman bir ton su tüketildi, o ay beş yüz küsur TL su faturası tahakkuk ettirildi. Faturayı gördüm, şaşırdım. Sinirlerim tavan yaptı. Doğru Büyükşehir Sular İdaresi Ödemiş Birimi’ne gittim. Elimdeki faturayı memura göstererek:
-Memur bey, bu ne ya! Bir ton su, beş yüz küsur eder mi?
Memur faturayı inceledikten sonra:
-Kardeşim, bu faturada bir ton su parası var, gerisi vergi.
-Vergi mi! Memur bey, burası su dairesi mi yoksa vergi dairesi mi? Benim evimde de suyum var. Ne kadar su param varsa içinde bulunan vergiler dahil yatırdım. Beş kuruş borcum yok. Ben simdi burada tüketmiş olduğum suyun parasını ödeyeceğim. Benden ikinci kez vergi mi almak istiyorsunuz? Bu bir rezalettir! Ben niye iki kez vergi ödüyorum?
-Dur, bağırma kardeşim. Düzeltiriz. İtiraz et.
-Nasıl itiraz edeyim? İşte ediyorum.
-Öyle sözle olmuyor, dilekçe yazacaksın.
-Ben dilekçe yazmasını bilmem.
-Bilene yazdır gel.
***
Terzi Tahir, başından geçenleri bana anlattıktan sonra: “Hocam, senin yazılarını okuyorum. Suyla ilgili birkaç kez yazdın. Bir anlam verememiştim. Başıma geldi. Şimdi çok iyi anlıyorum. Sular idaresinde bas bas bağırdım duysunlar, görsünler diye. Belki gazeteye mazeteye çıkar da ilgililer durumu düzeltir diye düşündüm. Daha fazla başını ağrıtmayayım, hoşça kal” diyerek ayrıldı.
Durum aynen böyle sevgili okuyucularım. Kim duyar, kim ilgilenir, kim düzeltir ben de bilmiyorum. Bekliyorum.
Sevgi, saygı ve mutluluklar.