Bizim Hasan'ın halleri

Bizim Hasan, Ramazan gününde iki tek atmak istemiş. Güllü, akşam yemeğini hazırlarken Hasan da dolaptaki küçük...

Bizim Hasan, Ramazan gününde iki tek atmak istemiş. Güllü, akşam yemeğini hazırlarken Hasan da dolaptaki küçük rakı şişesini masaya koymuş.

-Sen de içmek ister misin Güllü?

-Sana eşlik ederim Hasan’ım.

Güllü sofrayı kurunca Hasan, iki kadeh getirip birini kendi önüne birini de Güllü‘nün önüne koymuş. Tam rakıyı bardaklara koyarken kapı çalınmış. O da ne! Kapıya kulak vermişler. Dışarıdan bir ses:

-Güllü abla! Güllü abla!

Komşu Fadime’nin sesi bu, akşam oturmasına gelmek istiyor belli. Duysunlar diye hem kapıyı çalıyor hem de ünlüyor.

“Eyvah” diyor Hasan, basıldık. “İki paralık keyif yapalım dedik, onu da çok gördüler. Ama müsaade edemem. Ben yapacağımı bilirim.” Güllü ne yapacağını bilmez, şaşkın durumdadır.

-Sen ey verme Güllü, hiç sesini çıkarma, ben çaresine bakarım. Ben bağırıp çağırıp yastığı döveceğim. Sen de “Yapma Hasan, vurma Hasan! Ben sana ne yaptım? Allah aşkına Hasan, sakin ol!” diyeceksin.

-Anlaştık mı?

-Anlaştık.

Hasan var gücüyle bağırmaya başlar. Bir yandan da eline aldığı bir sopayla yastığı dövmeye başlar.

-Ben sana yemeği geç bırakma demedim mi? “Pat, küt!” Bu zamana yemek mi kalır? Açlıktan karnım zil çalıyor. “Pat, küt!”

-Yapma Hasan, bir daha geç bırakmam. Ah! Bu son olsun. Vurma Hasan! Sakin ol Hasan! Allah’ını seversen Hasan, bu son olsun.

Kavga sesleri dışarıdan duyulur. Komşu Fadime, ünlemeyi ve kapıyı çalmayı keser. Can kulağıyla içeriden gelen kavga seslerini dinler.

-Olmayacak zamanda gelmişim. Aile arası kavga olan yerde misafirlik olmaz, diyerek döner gider.

Hasan böylece vartayı atlatır. Kapıya kulak kesilir, ses seda yoktur. Kaldığı yerden devam eder. Her ne kadar tadı kaçmışsa da isteğini gerçekleştirmiştir.

Ertesi akşam Hasan’ın kayınpederi ve kaynanası gelir. Bir Güllü’ye bakarlar bir de Hasan’a. Hiç kavga etmiş halleri yoktur.

-Allah, Allah! Kadının anlattıklarına bakarsan bunların yüzü gözü şiş içinde olması lazım. Hem öyle değil, hem de bunların halleri hiç kavga etmişe benzemiyor. Aksine uyum içinde çok güzel geçiniyorlar. Bunda bir iş var ama ne olduğunu anlamak olası değil.

Biraz oturduktan sonra baba kalkmak ister ama Hasan bırakmaz.

-Olur mu babacığım, ayda yılda bir gelmişsiniz, yemek yedirmeden bir yere bırakmam sizi.

-Haydi Güllü, sofrayı hazırla, dün kaldığımız yerden devam edelim.

Güllü sofrayı hazırlar, Hasan rakıyı getirir, birlikte yiyip içerler. Hasan bu arada dünkü hikayeyi de anlatır.

***

Bizim Hasan soruyor:

24 Temmuz Gazeteciler ve Basın Bayramı’dır. Yüz on yıl önce bugün Türk basınında sansür kaldırılmıştır. Bu nedenle bayram ilan edilmiştir. O günden bu yana göstermelik de olsa bayram olarak kutlanmaktadır.

Yüz on yıl sonra bugün gazetelerde sansür yok mu? Özgür basın kaldı mı? İçeride bunca gazeteci varken, basın tekelleşmişken hala Gazeteciler ve Basın Bayramı kutlamanın bir anlamı var mı?

Sevgi, saygı ve mutluluklar.

Bakmadan Geçme