Biz neye karşıyız!
“Fatih Sultan Mehmet’in kendi döneminde yapılıp günümüze ulaşan üç portresinden biri, Londra’da düzenlenen açık artırmayla satıldı....
“Fatih Sultan Mehmet’in kendi döneminde yapılıp günümüze ulaşan üç portresinden biri, Londra’da düzenlenen açık artırmayla satıldı. Tabloyu 770 bin sterline İstanbul Büyükşehir Belediyesi satın aldı.” Türkiye, yine ikiye bölündü… Her şeye karşı ‘müzmin’ ve ‘iflah olmaz’ muhalifler hemen ayaklandılar. Vay efendim bu nasıl büyük bir israfmış!
Lafı dolandırmadan uzatmadan fikrimi söyleyeyim:
1- Bu resim, Türkiye’de ve İstanbul’da olmalı.
2- Bu resmi T.C. satın almalıydı.
Ve bir soru: İstanbul’u fetheden Osmanlı’da Fatih’in resmini yapabilecek bir ressam neden yoktu?
Ve bir öneri: Bu resim, Ayasofya Müzesi’nde saklanıp ziyarete açılmalıdır.
Ve sonuç: Türkiye’de bir ‘muhalif’ damar oluştu fakat bu damar, somut doğrular arkasından değil de taraf olunan saflar arkasında belirginleşti.
Paralı trollerin kanırttığı bu saflaşma, ülkenin yararına değil zararınadır.
“Top kaleye girdi ise goldür, kimin nasıl attığı ikinci planda gelir.”
Muhalif olmak, ‘karşı olmak’ demektir. Yani bir düşüncenin aksini savunmak.
Fatih resmi konusunda iki ‘karşı duruş’ söz konusu. Birini üstte yazdım: Ne yaparsa yapsın İmamoğlu karşıtları!
Bir de “Bunca yoksunluk ve yoksulluk içinde bu kadar masraf etmeye değer miydi?” cephesi var ya da “Osmanlıcıkta aslının daha aslı olamazsınız; Osmanlıcılık yaparak sağcıların gönlüne giremezsiniz” diyenler…
Benim düşüncelerimi bilenler bilir. Selçuklu ve Osmanlı, eğrisi ve doğrusu ile bizim geçmişimiz ve tarihimizdir. Onu çeşitli yönleri ile eleştirebilir ama inkar edemezsiniz. Resmi adı Devlet-i Âliye’yi ne yeniden tekrar yaşayabilirsiniz ne de günümüze uyarlayabilirsiniz! Yine eğrileri ve doğruları ile padişahları da bizim hatta insanlığın geçmişidir. Söz konusu o resim, bir kültürel varlığımızdır ve bizim ülkemizde sergilenmesi daha doğrudur.
Gelelim ‘israf’ konusuna:
1- Fatih’in o resmi yaptırmak için kaç para harcadığını bilen var mı?
2- Yanlış hesap değilse resmin Türk Lirası karşılığı 6-7 milyon liradır. İnternet üstünden yapılan pandemi konserlerinin de 30 milyon lira olduğu iddia ediliyor; yani devede kulaktır…
Tamam, yanlışa karşı olalım da her şeye karşı olmak da iş değil gibi geliyor bana…
Gelelim “İstanbul’u fetheden Osmanlı’da Fatih’in resmini yapabilecek bir ressam neden yoktu?” sorusuna.
Edebiyatta, ‘Tecahül-i Arif’ sanatı vardır. Yani bilip de bilmezlikten gelme…
İslam Ansiklopedisi’nden yararlanalım. Geniş açıklamada resim ve heykel konusunda bir ön bilgi verildikten sonra “İlahi dinlerde genellikle resim ve heykel yapımına olumsuz bakılmasıyla putperestliği engelleme düşüncesi arasında önemli bir ilişkinin bulunduğu anlaşılmaktadır” denilir.
Dinler tarihinden verilen özet bilginin ardından şu ifadeler de dikkat çekicidir:
“Klasik dönem İslam alimlerinin büyük çoğunluğu, insan ve hayvan heykeliyle resimlerinin yapılmasını haram saymakla birlikte bitkilerin ve cansız nesnelerin resminin yapılmasını, yine baş kısmı olmamak veya hayatta kalamayacak bir görünümde olmak ya da üstüne basılan, dayanılan halı, minder gibi saygı gösterilmekten uzak eşya üzerinde bulunmak kaydıyla insan ve hayvanların resmedilmesini caiz görmüşlerdir.”
Ve bir rivayet hadis: “Kıyamet günü insanlardan en şiddetli azaba uğrayacak olanlar, Allah’ın yarattıklarının benzerini yapanlardır.”
Özetle İslam dünyası, resim ve heykel yapmaya haram gözüyle bakmış ama her nasılsa Fatih Sultan Mehmet, kendi resmini yaptırmaktan kaçınmamıştır.
İslam alimleri, bu gibi konuları yüzyıllar boyu tartışmışlardır.
Net bir sonuç var mıdır bilmiyorum ama bugünkü dizilere bakarsak “İnsanoğlu neler tartışmış neler” cinsinden bir sonuç da çıkarabiliriz.
Bugün birileri çıkmış, “Kadının adı yoktu” falan diyor ama bir dönem TV’lere sırt dönen insanların bunu İslam adına yaptıklarını da hatırlatmakta fayda var sanıyorum.
Bakmadan Geçme





