Birgi'ye omuz vermek!

Birgi, biliyorsunuz Ege Bölgesi'nin kendini koruyabilmiş en eski tarihi mekânlarından birisidir. Kent, antik dönemlerin ardından, Beylikler...

Birgi, biliyorsunuz Ege Bölgesi’nin kendini koruyabilmiş en eski tarihi mekânlarından birisidir.

Kent, antik dönemlerin ardından, Beylikler ve Osmanlı dönemlerini yansıtan tarihi kalıntıları ile yöreyi gezen yerli-yabancı turistlerin ilgisini çeker.

1300’lerin başlarında Aydınoğlu Mehmed Bey tarafından yaptırıldığı bilinen Ulu Camii ile 1800’lerin başında yapımına başlanan Çakırağa Konağı beldenin en önemli tarihi mekanları arasında yer alır.

1500’lü yıllarda beldede yaşayan İslam dünyasının kendine has farklılıkları olan düşünürlerinden, “Vasiyetname-i Birgivi Mehmet Efendi” adlı eserin yazarı İmam Birgivi olarak tanınan Birgivi Mehmet Efendi’nin mezarı da Birgi’nin ziyaret edilen önemli yerleri arasında yer alır.

Kent meydanındaki Ulu Camii, 1312 yılında Aydınoğlu Mehmed Bey tarafından yaptırıldığı anlaşılan Aydınoğulları’nın ilk camisi olma özelliğini taşır. Mozaik çini mihrabı türünün en muhteşem örneğidir. Aslanlı duvarı, anıtsal minberi ve sırlı tuğla minaresiyle tipik Selçuklu ve Beylikler dönemi şaheserlerindendir.

Ege Bölgesi’nin Osmanlı döneminden günümüze ulaşan en önemli sivil mimarlık örneklerinden biri olan Birgi Çakırağa Konağı ise 18. ve 19. yüzyıl bezemeleri ile ün kazanmıştır. Özellikle aynı isimle anılan odalardaki İstanbul ve İzmir manzaraları, Osmanlı resim sanatının en önemli örnekleri arasında sayılmaktadır.

Konak, 1995 yılından günümüze kadar konak-müze olarak hizmet vermektedir.

Binada zaman zaman da restorasyonlar yapılmaktadır.

Çakırağa Konağı, Mart ayından bu yana kapalıdır. Kapalı olmasının nedeni de restore edilecek olmasıdır. İddialara göre, daha önce yapılan restorasyon çalışmaları, yanlış yapıldığı için restorasyon çalışmaları bir türlü bitmek bilmemektedir. Hatta çatısındaki kiremitlerin, ağır bir malzemeden üretildiği ve çatı ağırlığını arttırdığı iddia edilmektedir.

Mülkiyeti vakıflara ait olan bu konak, 1993 ve 2012 yıllarında restorasyon ve çevre düzenlemesi çalışmaları ile çeşitli dönemlerde basit onarımlar geçirmiş. Ahşap olması nedeniyle yıllara meydan okumakta güçlük çekmektedir.

Haberlere yansıdığı kadarıyla konağın daha uzun yıllar ziyaretçileriyle buluşabilmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığı, yeniden devreye girerek restorasyon çalışmalarını gerçekleştirmek üzere düğmeye basmıştır.

Haberlere bakılırsa, ‘düğmeye basılmıştır’ ama gelin görün ki Mart ayından bu yana herhangi bir çalışma yoktur. Sadece ziyaretçi girişlerine kapalıdır.

Ben de burayı ilk kez, ortaokul çağlarında okul olarak yaptığımız bir ziyarette görmüştüm. Yıl 1975’ler… 20’şer kişilik gruplar halinde girebilmiştik.

O günden bugüne değişen bir durum yok demek ki!

Öte yandan, Ulu Camii karşısındaki hamamın da konaktan farkı yoktur. Benim bilebildiğim kadarı ile buranın da çevresi yaklaşık 3 yıl kadar önce restore etmek amacı ile çevrildi. Bir hatırlatma yapayım: Bu tarihi hamamın önünde küçük bir market hizmet veriyordu. Oldukça tartışmalı bir sürecin ardından market tahliye edildi ve hamamın restore edileceği duyuruldu.

Aradan 3 yıl geçti ama hala bir gelişme yok. Bu meydan, Türkiye’nin kendini koruyabilmiş en önemli üç küçük tarihi meydanından biri.

Turizm, bizim okul kitaplarımızda, ‘bacasız fabrika’dır… Ama biz bu fabrikayı olması gerektiği gibi işletemiyoruz.

Birgi’nin restorasyonu, bundan 15-20 yıl önce uzun tartışmaların ardından başlamıştı. Köylü önce direnmiş, “Evlerimize çivi çakamayacağız, hayvan besleyemeyeceğiz” denilmişti. Şimdi benzer yaklaşımların hala devam ettiğini hissediyorum.

Son üç-beş yılda butik oteller ardı ardına açılmaya başlandı. Fakat Birgi’nin restorasyon çalışmaları biraz gecikmeye başladı sanki. İlk 10 yılda tutturulan hız sanki yavaşladı gibi.

Birgi’ye omuz verelim abi…

Tutun şunun ucundan…

* Bu yazı geçtiğimiz yıl 13 Temmuz tarihinde yayınlanmış. 1 yılda değişen bir şey var mı?

Bakmadan Geçme