Birgi şöleni
Milyonlarca öğrenci ve binlerce eğitimci, bu sabah çalan ders zili ile birlikte yeni bir maratona merhaba...
Milyonlarca öğrenci ve binlerce eğitimci, bu sabah çalan ders zili ile birlikte yeni bir maratona merhaba diyoruz. Her eğitim yılı başında olduğu gibi gazete ve TV haberleri, bugün yine yeni sorunlar ve projelerden söz edecek. Biz şimdilik bu açılışla ilgili yazımızı erteleyip açılışın ardından bir iki hafta geçmesini ve ortalığın biraz durulmasını bekledikten sonra bazı genel sorunlar ve kendi kapımızın önü ile ilgili bir şeyler yazalım.
Lafın kısası, okullar bugün açılsa da eğitim ve öğretimle ilgili düşüncelerimizi bir yana bırakıp bugün bölgemizin marka kenti Birgi ile ilgili yazayım istedim.
Birgi ile ilgili yaklaşık 20 yıldır yazarım. Kimi zaman haber, kimi zaman da köşe yazısı yazdım. Birgi, yazılmayı hak eden bir değerdir çünkü.
Birgi’yi dışarıdan başkalarına anlatırken çok şeylerden bahsedilebilir belki ama Küçük Menderes’in sayfalarında tereciye tere satacak değilim.
“Birgi markadır” dedim ama bölge olarak hak ettiğince tanıtım yapabildiğimizi söyleyemem.
Birgi, 15-20 yıl öncesine kadar yıkılmaya yüz tutan bir eski başkent iken bugün turizmden pay almaya başlayan bir tarihi kent haline gelmişse elbette bunda emek sahibi insanları da anmadan geçmemek gerekir.
Eski valilerden Kemal Nehrozoğlu, vali yardımcılarından Mustafa Tamer, yanılmıyorsam dönemin Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL Vakfı Başkanı Metin Sözen, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi öğretim görevlileri Prof. Dr. Cengiz Eruzun, Prof Dr. Suphi Saatçi, Firdevs Gümüşoğlu, dönemin belediye başkanları Mehmet Aslan Karaoğlu, Cumhur Şener, Birgi gönüllüsü rahmetli Emin Umur ve genç delikanlı emmimiz Emin Başaranbilek…
Birgi bugünlere geldi ama ilk dönemlerde yapılan tartışmaları da hatırlamak gerekir. Şimdilerde pek anılmasalar da ben yazmadan geçmeyeyim. Hiçbir şey, emek vermeden büyümüyor.
Peki yapılması gerekenler bitti mi? Tabii ki hayır! Hatta bundan sonra da bu doğal yapıyı korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak için daha da dikkatli olmak gerekiyor.
En az 1000 yıllık bir geçmişi korumak, elbette kolay değildir. Tarih boyunca biliyoruz ki yıkıcılar vardır, korumacılar vardır, bir de her durumdan faydalanmak isteyen rantiyeciler vardır.
Eğer Birgi bir miras ise bu mirası koruyup gelecek kuşaklara doğru aktarmak da şimdiki kuşakların görevi olmalıdır. Ve lafı uzatmadan konuyu 30 Eylül’de yapılacak şölene getirelim.
Eskilerin şölen dedikleri 30 Eylül Festivali’ne gelinceye kadar Birgi’de daha önce benzer çalışmaların yapıldığını fakat devamlılığının sağlanamadığını da belirtelim.
Birgi’de öncelikle köklü bir tarih ve kültür var. Festival, bu tarihi atmosferin çerçevesinde incir gibi başka faktörleri de içine alarak gerçekleştirilecek. Organizasyon komitesinde muhtarlıkla birlikte İzmir Büyükşehir ile Ödemiş Belediyesi de yer alıyor. Komitenin başında muhtar Mehmet Yapıcı ile yine Birgi gönüllüsü olan işletmeci Yaşar Günaydın var.
Yapıcı ve Günaydın, işi gücü bırakıp baş başa vermişler, hiçbir kurumu ve kişiyi dışlamadan Birgi Festivali için program yapma uğraşısı içine girmişler. ‘Festivale katkı sunacak olan varsa bize ulaşabilirler’ diyorlar.
Her ikisi ile geçtiğimiz gün yaptığım sohbette bir iki önerim oldu. Ben de bu önerilerim doğrultusunda görev almayı kabul ettim. Sadece konuşmak değil, iş yapmak da önemlidir. ‘Şöyle yapın’ demek yerine ‘yapalım’ demek daha doğrudur.
Program oldukça dolu. Fakat programın dolu olmasından ziyade o gün yapılacak pratik daha önemli. Bunun için de herkesin bu etkinliğe katkı sunması ve festivalin en güzel şekilde yapılması için el ele vermesi gerekir.
Yazının sonunda en genel anlamda birkaç noktaya değinmek istiyorum;
1- Bu festival Birgi’nindir, kurumlar arası rol kapma yarışına girmemek gerekir.
2- Festival, küçük bir alanda kurulmuş pazar yeri olmaktan çıkarılmalı, Birgi geneline yayılmalıdır.
3- Birgi, turizmi yeni yeni tanımaya başlayan bir beldedir. Doğal yapıyı bozacak afiş, pankart ve trafikten kaçınmak gerekir. O gün mümkünse şehir içine araç sokulmamalı, gelen konukların rahatça gezip alış veriş etmeleri sağlanmalıdır.
4- Birgi tarihi bir mirastır ve bu miras, sadece Ödemiş’in değildir. Manisa’nın Salihli ilçesi dahil çevre ilçelerin de bu tarihi mirasa sahip çıkması sağlanmalıdır.
Şimdilik yazıyı şu cümle ile bitirelim:
Birgi’de yerel siyaset bir kenara bırakılmalı, bu tarihi beldenin marka değerinin arttırılması ve tanıtımı için el ele verilmelidir.
Not: Ödemiş Fuarı ve 3 Eylül Kurtuluş Etkinlikleri’nin ardından hafta sonu da Birgi’de de incir ve ipek temalı bir festival düzenlendi. Önce geçen yıl yazdığım yazıyı paylaşmak istedim. Yenisini henüz yazamadım. Elbette bu yılki değerlendirmelerimi de yazacağım.