Bir sorumlusu olmalı!
DOĞAL DENGE! Hani yerin bilmem kaç bin metre altından petrol çıkarıp yakıyoruz ya… Hani yerin bilmem...
DOĞAL DENGE!
Hani yerin bilmem kaç bin metre altından petrol çıkarıp yakıyoruz ya… Hani yerin bilmem kaç bin metre altından doğal gaz veya termal sular çıkarıyor, onları kullanıyoruz ya… Hani yine yerin bilmem kaç metre altından su çıkarıp içiyor veya suluyoruz ya… Hani demir, bakır, altın, kömür, civa çıkarıyoruz ya…
Gün gelecek; kalbi, akciğerleri ve mide boşluğu alınan dünya, insanlığa “Yeterin be!” diyecek…
Ha bire deliyoruz, ha bire deliyoruz. Ha bire bıçaklıyoruz ve şişliyoruz…
Gün gelecek; kalbi, akciğerleri ve mide boşluğu alınan dünya, insanlığa “Yeterin be!” diyecek…
Daha çok kaynak, daha çok enerji… Ha bire tüketiyoruz ya…
Gün gelecek; kalbi, akciğerleri ve mide boşluğu alınan dünya, insanlığa “Yeterin be!” diyecek…
İşte Karadeniz…
Dünya bu! Yağacak, akacak ve boşaltacak…
Bir kısım insanın daha çok kâr hırsına… Galiba buna ‘Kapitalizm’ deniyor.
“Giresun, Samsun, Rize, Trabzon’da sel meydana geldi. Araçlar yollarda sürüklendi, istinat duvarları çöktü. Sel felaketinde ikisi jandarma altı kişi yaşamını yitirdi, kaybolan üçü jandarma 10 kişiyi arama çalışmaları ise devam ediyor.”
Suçlu? Boşuna arama, bulamazsın. Kimse suçu üstüne almaz. Dere kenarlarına binaları, toprak üstüne yapılan incecik sıvama asfalt yolları, dayanıksız köprüleri müteahhitler yapmamış, yetkililer onaylamamıştır. “Felaket” der geçer, ölenleri de şehit ilan ederiz…
Plansızlık, programsızlık, ileriyi görememe ve hırsızlık…
Hadi yerin altındakini kaza kaza çıkarıyorsunuz. Bir de yerin üstündeki RES’ler, JES’ler ve HES’ler…
Ama bir sorumlusu veya suçlusu olmalı bu işlerin… Ve bulunup hesap sorulmalı… Felaket, şehit ve “Devletimiz güçlüdür” diyerek suçlular korunmamalı…
ELBİSEYE DEĞİL TAVIRA…
Haber diline göre hatırlatmak gerekirse olay şu: “İstanbul-Kadıköy’de koronavirüs denetimlerinde maskesi olmayan bir kadına polis müdahale etti. Kadının gözaltına alınması sırasında polisin sert müdahalesine ilişkin görüntüler, sosyal medyada büyük tepki topladı.”
Peşin olarak söylemeliyim ki bu görüntüler, ne İstanbul’a ne de ülkemize yakışıyor!
Bu görüntüleri paylaşıp “Polisimin yanındayım” veya “Devletimin yanındayım” gibi ifadeleri anlamakta güçlük çekiyorum.
Devlet, bir araçtır. Devlet; halkın iş, namus ve hayat güvencesidir.
Devleti yüceleştirmenin anlamı yoktur.
Evet, hepimiz devletin yani ortak gücün korunması için mücadele etmeliyiz ama her üniforma giyen kişiyi de devlet ile özdeşleştirirsek başka kötü olayları açıklayamayız. Başka olaylar derken örnek vermek istemiyorum.
Yani her üniforma giymiş olaya ‘devlet’ gözüyle bakarsak tepki gösterdiğimiz İsrail ve ABD’deki benzer olaylara da devlet gözü ile bakmamız gerekir ki yanlıştır…
Kabul edelim ki e-sosyal medya acımasız. Bir görüntü, önü arkası düşünülmeden paylaşıldığında büyük ‘infial’ yaratabiliyor. Ben de buradan “19 yaşındaki kız haklı” veya “Polisler her istediğini yapabilir” falan demeyeceğim. Yasalar bellidir. Ortada bir yanlışlık varsa bunu mahkemeler ortaya çıkaracaktır. Bu yüzden ayrımsız tüm insanlığın ‘bağımsız’ yargıya ihtiyacı vardır.
İnsanı da gözeteceğiz devleti de. Yanlışa körü körüne doğru demeyeceğiz. Bir gün gelir sizin de 19 yaşındaki kızınıza “Gözünün üstünde kaş var!” diye iki üniformalı çökebilir…
Bakmadan Geçme





