Bir savaş ki!

Tamam eyle beni ey aşk ! Sabah erkenden uyanıp güne merhaba demeyi rahmetli dedesinden öğrenmişti. Onların...

Tamam eyle beni ey aşk !

Sabah erkenden uyanıp güne merhaba demeyi rahmetli dedesinden öğrenmişti. Onların rahle-i tedrisatından geçmiş olmasaydı belki bugün farklı konumlarda olabilirdi. Ruhunu tırnaklarcasına sene be sene geçmişiyle hesaplaştı. Doğu ve Batı, modernlik ve gericilik arasında hep uzlaşı aradı. Hiçbir zaman bir partiden, ideolojiden yana olmadı. Oysa altın tepside ne fırsatlar ayağına gelmişti. Statüsü yükselecek, parası ziyadeleşecekti. Dedesinin kucağında hayatın bu hayatla sınırlı olmadığını öğrendiğinde yedi yaşındaydı. Ve derviş yürekli dedesi ona, “Evladım, bir zaman gelecek yürekler fethedeceksin. Sana verdiğim değerleri hiçbir şeye değişme” diye nasihatte bulunmuştu. Bu bir vasiyetti. “Vasiyeti yerine getireceğim” derken işbu ya dostlardan da olmuştu. Ya onlardansın ya öbüründen… Orta yol, uzlaşı yolu sevgi diliydi. Bu dili konuşacak da ne kadar azdı. O yüzden olsa gerek Kul Nesimi’nin şiirinde dediği gibi dünya boş olsa da insan ayrımı yapmadığı için ona yer yoktu.

Baldudak Fikriye, “Hayal içinde akıp geçti, şu ömrü derbederim” diyerek çiçeklerini sanki sulamıyordu da onları okşuyordu. İçindeki Anaç Gevrek Hanım, Bilgiç Entel Dantel Hanım, Dişi Şehvet Nefs Hanım , Bağnaz Dinci Kezban Hanım ile adeta kavga ediyordu. Kimdi ki bunlar? Baldudak Fikriye, aslında hepsiydi. Duruma, konuma göre hanımlar iç dünyasından atağa geçiyordu. Özellikle birini çok sevdiğinde Anaç Gevrek Hanım, diğer hanımlara darbe uyguluyordu. Entel Dantel Hanım, demokrat idi. Onun için tek önemli olan şey adaletli, hakikatli olabilmekti ki bu özelliğini aşık olduğu kişiye bile yapıyordu. Karşı taraf alınır mı gücenir mi, Entel Dantel’in defterinde yazmıyordu. Bu eleştirilerinde kimi zaman Bağnaz Kezban Hanım yardımına yetişiyor, çok yakın dostu Acelebacı Nuriye’ye fırsat kalmıyordu. Baldudak Fikriye, kahvaltı öncesi bütün hanımları salona topladı. Son zamanlarda hanımlar arasında iç savaş başlamıştı. Baldudak Fikriye, büyük bir darbe yaşanmadan uzlaşı yolunu aradı.

Zaten bir kişiye “Sen busun” demek, ne kadar doğruydu? Tek bir kişilik, tek bir kalıp demekti. Bir kalıba sığabilir miydi? Denemişti ama nafile… O çok yönlüydü; bir yere, bir gruba, bir partiye, bir kişiye ait olmayı da sevemiyordu. Toplantı esnasında Baldudak Fikriye, tüm hanımlara seslendi. “Siz benim can tanelerimsiniz. Bugünlerde hepinizin enerjisinde bir yoğunluk var. Ne oluyor ki biriniz diğerinin sahasına müdahil oluyor? İç dünyamdaki bu savaşı anlamak istiyorum” dediğinde Dişi Şehvet Hanım, “Nur topu gibi tutkulu bir aşk kapıda, benden söylemesi” dedi, biraz utana sıkıla kikirdedi.

Bağnaz Kezban Hanım, “Boynun altında kalır, kırkından sonra azanı teneşir paklar, benden söylemesi. Aşk da neymiş ki fındığı fazla kaçırdın galiba” diye söz topunun peşinde koştu. Anaç Gevrek Hanım, “Birini çok sevmek aşık olmak mıdır? Aşk, daha ziyade tasavvuftaki hakikat aşkı değil midir?” diye sordu. Şehvet Dişi Hanım,”Sen ne saçmalıyorsun? Toplumdaki aşıklar, illa ki ruhsal aşkı mı yaşıyor?” diye çemkirdi. Entel Dantel Bilgiç Hanım, “Aşk ya da yoğun sevgi. Bunlara vaktin yok, dedene ninene sözün var. Onların ruhunu şad edeceksin. Bunun için de gece gündüz okuyacak, değerlerini magazin yapmayacak, insanlığa hizmet edeceksin.”

“Ama” diye kekeledi Baldudak; “Ben de herkes gibi ete kemiğe bürünmüş biriyim. Hem değerlerime sahip çıksam, hizmet etsem hem de çok sevsem, sevilsem iyi olmaz mı ki?”

Anaç Gevrek Hanım, “Olur tabii ki de bu aralar biraz savruldun. İçindeki ufacık bir nefs savaşından bile bak ne hale geldin. Bir de düşün, yana yakıla duygularının peşinde gittiğini.”

Dişi Şehvet Hanım, “Her şey, aşk üzerine kurulu şu dünyada. Tanrı bile aşk ile yaratmadı mı bu dünyayı; Adem’in yanına neden verdi Havva’yı? Çıldırtmayın beni” dedi. Bilgiç Entel Dantel Hanım, “Bu kadının zaten bir Adem’i var. Yahu kadın, sen evlenmedin mi? Aşık olacaksan kocana ol. Bak içeride adamcağız, kahvaltının hazır olmasını bekliyor. Sen gelmiş burada antin kuntin yapıyorsun.” Bağnaz Kezban Hanım, “Terbiyeni takın Baldudak, vallahi adem badem anlamam. Kalk, bir abdest al, iki rekat namaz kıl…”

Salonun kapısı açıldı. Baldudak’ın eşi Cingöz Recai, “Ben çayı demledim. Eh bir zahmet kahvaltıyı diyorum.”

“Peki hayatım ama Şehvet Dişi Nefs hanım bir şey diyor.”

“Şehvet Hanım mı? Evde kimse yok! İyi misin canım, neden normal bir kadın olamıyorsun?”

Anaç Gevrek Hanım toplantıyı yöneterek, “Hanımlar, özellikle Dişi Şehvet Nefs Hanım! Her yerde ulu orta konuşma ki asayiş berkemal olsun” ikazında bulundu.

Değerli okurum, içimizdeki savaş da dışımızdaki savaş da hep var olacak gibi. Elbette sevelim, sevilelim, aşık olalım; bu duygular bizi insan-ı kamil eyler lakin duygularımızı idare etmesini bilelim. Şehvet duygusunun akla , aklın da inançlara darbe yapmasına asla izin vermeyelim. Her zaman tüm varlığa aşkla, şefkatle bakalım ki hepimiz Ademoğlu, Havvakızı değil miyiz?

Bakmadan Geçme