Bir intihar olayı…

İzmir'de emekli bir öğretmen teyzenin feryadı… Evladını kendisi gibi yetiştirerek öğretmen yapmış… Oğlunun mürüvvetini hayal ederken...

İzmir’de emekli bir öğretmen teyzenin feryadı… Evladını kendisi gibi yetiştirerek öğretmen yapmış… Oğlunun mürüvvetini hayal ederken nasibine onu mezara koymak düşmüş…

Genç öğretmenimizin yolu bir gün kaplıcaya düşer… Orada birileriyle tanışır ve hoş beş derken konu bedensel ağrılar ve rahatsızlar olur… Kaplıca sonrası tanıştığı insanlar onunla yakından ilgilenmeye devam ederler… Genç öğretmene, senin şu hastalığını aldık ve şu damarını açtık diyerek şifa verdiklerini hissettirirler… Derken kendisini iyi hisseden öğretmenimiz tanıştığı insanlarla takılmaya başlar… Belli günlerde onların toplantılarına ve faaliyetlerine katılmaya devam eder…

Genç öğretmenimiz beş vakit namaza başlar… Ardından yaşlı gözlerle Allah’ı anmaya başlar… Çok tövbe eder ve sık sık türbeleri ziyaret eder… İyiliklerini çoğaltmaya çalışır… Annesi ilk başlarda bu gidişattan memnun kalmakla birlikte aşırıya gitmesinden (dünyasını ihmal etmesinden) de içten içe endişe eder…

Takıldığı grupta sadece salavat ve tevhit çekilir… Başka zikirlere müsaade edilmez. Özellikle yürürken “Allah” zikri çekilmez… İlmihal ve özellikle Diyanetin kitaplarının okunması tavsiye edilmez ve buna hoş da bakılmaz… Çünkü Diyanetteki hocalar ehli dünyadır. Onlar zahirden öteye bir şey bilmezler.

Takıldığı grup özellikle hayvan ürünleri yemesine izin vermez… Beslenmesini kurallara bağlarlar… Zaman zaman farklı gıdalar için bana yasak demeye başlar… Hatta bazen bir rüya görür ve şu gıda bana yasaklandı diyerek onu yemez olur… Bir yeri seğirdiği/titrediği zaman seğirmenin durumuna ve seğiren organa göre yorumlar yapmaya başlar.

Derken oğlundaki bu değişimleri ve tutarsızları gün be gün gözlemleyen annesi oğlunu uyarır ve nasihat eder… Her konunun bir uzmanı olduğunu, dini konuları İlâhiyat Fakültelerindeki hocalara veya Diyanet İşleri Başkanlığına danışmasını ve akıl almasını oğluna söyler… Ama artık genç öğretmenin gözü gittiği yoldan gayrısını görmez…

Annesi ayrıl bu gruptan oğlum! Bak gidişatın iyi değil dediyse de onu ikna edemez. “Anne ayrılamıyorum. Ayrılırsam kötü olurum” der.

Manisa’da Aynalı Ali Dede’nin türbesine gider orada kurban keserek dağıtır. Ve orada geceleri konaklamaya başlar… Annesinin kendisinden duyduğuna göre takıldığı grup ona “Sen cennetlik oldun ve 100 ile 400 arası kişiye şefaat edeceksin” bile derler.

Cebinde her zaman az çok para bulundurur ve parasını hep muhtaç insanlara dağıtır… Bankadan yüklü miktarda faizli kredi çekerek çektiği para ile her türbe başında kurban keser ve orada dağıtır… Kalanını muhtaçlara dağıtır…

Annesi kendisine “Faiz haram, gittiğin kimseler bunu sana söylemiyorlar mı?” dediğinde annesini azarlar ve “Onlar hakkında kötü konuşma! Onlar hakkında kötü konuşulmaz. Allah’ın iyi kullarına hakaret edersen, Allah’ın gazabına uğrarız. Onların bilmedikleri yok. Onlar her şeyin doğrusunu bilirler.” der…

Kredi çekmesinin üzerinden çok geçmeden -hemen cennete gitmek için mi yoksa şefaat hakkına kavuşmak için mi bilinmez- intihar eder…

Yetiştirip öğretmen yaptığı oğlunun gidişine yıkılan annesi, kalan banka borcu ödenmez ise oğlum ötede azap görür diyerek oğlunun borcunu ödemenin tasasını da çeker…

Bilgisizliğin faturası, doğru bilgi elde etmenin maliyetinden her zaman fazla olur… Bir bilene sormalı ama sorduklarımızda bir bilen olmalı… Gidişatımız; Kur’an, Sünnet ve aklıselimin ilkelerine ters olmamalı…

Bakmadan Geçme