Bir Günlüğe Hapsolmak

Hani insan, geçmişine dönüverir en olmadık bir anda. Zihne istiflenmiş, hatta üstü bir hayli tozlanmış bir...

Hani insan, geçmişine dönüverir en olmadık bir anda. Zihne istiflenmiş, hatta üstü bir hayli tozlanmış bir yaşanmışlığı, karşılaştığı ufacık bir gelişmeden esinlenip çekip çıkarıverir ve insanın önüne koyar.

Şarkıda diyor ya, “Eskimeyenler takılıyor kafamıza.” Bazen eskidi zannettiklerimiz takılıyor kafamıza. Eskidi zannettiklerimizin aslında taptaze dimağımızda yerini koruduğunu görebiliyoruz…

Ortaokuldaydım. Pek hevesliydim her şeye. Öncelikle büyümeye. Ve istediklerimi kalbimde büyütmeye. Pek bir hevesle resim çalışıyordum. Zira resim öğretmenim, “Ablanın resmi çok güzel, seninki de güzeldir” diyerek resim yeteneğimin farkına varmış ve beni teşvik etmişti. Ve her çalışmamı değerlendirdiği gibi ilde yapılan yarışmalara katılmam için de beni yüreklendiriyordu.

Sınıf arkadaşım da -hatta aynı sırayı paylaşıyorduk- resim çalışıyordu. Tatlı bir rekabet oluşturmuştu bu durum aramızda. Onun babası da esnaftı ve bizim mağazanın tam karşısındaydı dükkanları. Pek çok ortak yönümüz vardı. O da benim gibi çok zayıftı, duygusaldı, kompozisyon ve şiirler yazıyordu. Yalnız onunki aileden gelen bir yetenekti. Büyük amcası, ünlü bir şairdi. Birlikte bilgi yarışmalarında yer alıp sınıfımızı birinciliğe de taşımıştık okulda. Evlerinde de ağırlamışlığı vardı bizi. Bize yaptığı çalışmaları göstermiş, el becerilerinin ne kadar iyi olduğunu görmüştük. Çok yönlü bir insandı. Lisede yollarımız ayrıldı kendisiyle. Lise bitiminde çok istediği Edebiyat bölümünü kazandı. Üniversite için Ankara’ya gitti. Ancak ailesinden uzakta olmaya dayanamadığı için okulunu bıraktı. Arkadaşımla uzun süre görüşemedik. Yıllar sonra onu tesadüfen yolda gördüm. Kırmızı bir pardösü giymişti, hala çok ince ve zarifti. Ayaküstü sohbet ettik. Evlenmişti. Biraz konuştuktan sonra vedalaştık. Bu, onunla son görüşmemiz oldu. Maalesef otuzlu yaşlarının ortalarında öldüğünü duydum, çok sarstı bu haber beni. O ilk gençlik yıllarımın tatlı hatıralarının kahramanı yoktu artık…

Aradan çok uzun bir süre geçti. Bir gün yeğenimle konuşurken bana sınıf arkadaşından söz etti. Ona “Melek ALKAN diye birini tanıyor musun?” diye sormuş. O da “Halam” deyince annesinin yazdığı günlükleri okuduğunu ve sürekli bu isimden bahsettiği için merak ettiğini söylemiş. Doğrusu ben de merak ettim benim için neler yazdığını. Ama yaz dönemiydi görüşüp tanışamadık. Anılarıyla birlikte beni de hapsetmiş günlüğüne arkadaşım. Geriye yazılı sözleri, duyguları ve arkadaşlığımızın hatıraları kalmıştı. Nur içinde yatsın.

bir an

düş

bir an

Bakmadan Geçme