Bir garip uygulama: Kafatası şekillendirme
Tarih boyunca kültürleri birbirlerinden farklı birçok topluluk tarafından benimsenmiş olan kafatası şekillendirme geleneği, insanlık tarihi kadar...
Tarih boyunca kültürleri birbirlerinden farklı birçok topluluk tarafından benimsenmiş olan kafatası şekillendirme geleneği, insanlık tarihi kadar eski bir uygulamadır. Geniş bir coğrafyaya yayılarak Doğu Asya, Güney Asya, Avrupa, Avustralya, Orta ve Kuzey Amerika kıtalarında, ayrıca Mezopotamya ve Avrasya bölgesinde uygulanmıştır. Söz konusu gelenek, ilginç bir şekilde bu kadar geniş bir coğrafyaya yayılım göstererek birbirlerine çok uzak ve tamamen farklı kültürel özelliklere sahip halklar arasında görülür. Ancak uygulamanın ilk olarak nereden çıktığı kesin olarak bilinmemektedir. Dolayısıyla tam olarak ne amaçlarla uygulandığı konusunda da net bir bilgi olmayıp bulunduğu yer, bulunduğu mezarın yansıttığı zenginlik ve çeşitli verilere göre tahminler yürütülmektedir.
Bu uygulama ile yeni doğmuş bebeklerin kafalarına istenen biçimi vermek için doğumdan hemen sonraki günlerden başlanarak çocuk, 2-3 yaşlarına gelene kadar kafası belli şekillerde bağlanır ya da bazı mekanizmalar yardımıyla sıkıştırılırdı. Böylece kafatası, kalıcı bir biçimde şekil değiştirmiş olurdu. “Yapay kranial deformasyon” adı verilen ve geri dönüşü olmayan bu uygulama nedeniyle çocuk, ömrü boyunca o şekilde yaşamak zorunda kalırdı.
Şekillendirme işinde özel başlıklar, bandajlar, kum torbaları ve tahta gibi malzemeler kullanılırdı. Örneğin Hunlar, iki bandajlı bir bağlama sistemi geliştirmişlerdir. Peru’da da bir bezle kafayı sıkıca sarma yöntemi kullanılmıştır. Böylece kafatasının arka kısmı yukarı doğru sivriltilerek silindir şeklini alması sağlanmıştır. Ancak bu yöntem oldukça da tehlikelidir çünkü bezlerin fazla sıkı bağlanması, bebeğin ölümüne sebep olabilir. Nitekim Peru’daki kazılarda rastlanan bazı iskeletlerde bunun izlerine rastlanmıştır.
Bezlerle sarma dışındaki diğer yöntem ise bebeğin kafasına uzun süre hem önden hem de arkadan tahtalarla baskı uygulamaktı. Yine bu işlem sonunda bebeğin kafasının arkası düzleşiyor ve kafatası yukarı doğru sivriliyordu.
Kafatası şekillendirmenin dönemin güzellik anlayışı, inançlarla ilgili gelenekler, soylu biri olunduğunu vurgulamak ya da herhangi bir gruba aidiyeti göstermek için yapılmış olduğu tahmin edilmektedir. Örneğin Çin’de bulunan iskeletlerin hemen hepsi mezarlarında bulunanlardan anlaşıldığı üzere yüksek statüde olan bir grubun üyeleri gibi görünmektedir. Bu da Çin’de bu uygulamanın soyluluğu vurgulamak ya da soyluları diğerlerinden ayırmak için gerçekleştirilmiş olduğunu düşündürür. Ancak kafatası şekillendirmenin nedeni konusunda en çok üzerinde durulan, belli bir gruba aidiyettir. Nitekim İslam coğrafyacılarından Makdisi, Harezmlilerin kendilerini Türklerden ayırmak için bebeklerinin kafalarına kum torbaları bağlayarak kafataslarını yassılaştırdıklarından bahseder.
Bazı topluluklar ise kafatasına şekil vermenin bazı şeyleri sağlamak için bir gereklilik olduğunu düşünmüşlerdir. Örneğin Papua Yeni Gine’deki bir kabile, bu uygulamayı çocuğun zekasını geliştirdiğine inandıkları için gerçekleştiriyorlardı.
Bazı topluluklarda ise akrabalık ilişkilerini vurgulamak için söz konusu işlemin yapıldığını görürüz. Örneğin; aynı zamanda bir gezgin olan Xuanzang adlı Çinli bir Budist rahip, Batı Çin’de yani bugünkü Sincan’da bu uygulama ile karşılaşmış ve ortak ebeveynlerden doğan çocukların kafalarının tahtalar yardımıyla düzleştirildiğinden bahsetmiştir.
Türklerin göç yolları ve yerleşim alanlarında yapılan kazılar neticesinde Orta Asya ve Doğu Avrupa’da şekillendirilmiş kafataslarının bulunması, erken dönem göçebe Türklerin de bu uygulamayı gerçekleştirmiş olduğunu düşündürmektedir. Bu bulgular neticesinde bazı tarihçiler, kafatası şekillendirmenin Avrupa kıtasına Avrupa Hunları tarafından getirilmiş olduğunu savunmuşlardır.
Hunlarda oldukça yaygın bir şekilde görülen bu uygulamanın onlara İskitlerden geçmiş olduğu düşünülür. Hipokrat’ın yazdığına göre İskitler, bu işlemi aralarındaki aristokratik ayrımı vurgulamak için yapıyorlardı. İskitlerden sonra gelen Sarmatların ve Sarmat halklarından Alanların mezarlarında bu şekildeki kafataslarına daha çok rastlanmaktadır. Hatta Roma topraklarına doğru ilerleyen Sarmatlar; ulaştıkları bölgelerdeki Roma halkının sosyal yaşamını da etkilemiş, o dönem bazı Roma yerleşimlerindeki mezarlarda şekillendirilmiş kafataslarına rastlanmıştır.
Doğu Avrupa’da bu kafataslarına en sık rastlanılan yer, Avrupa Hunlarının esas yerleşim yeri olan Karpatlardır. Gelenek, buradan Orta Avrupa ve Doğu Avrupa’ya doğru yayılmıştır. Hatta sayıca diğer bölgelere göre daha az buluntuya rastlansa da bu uygulama, Fransa’ya kadar ulaşmıştır. Özellikle Karpat Havzası dolaylarında Hunlar gittikten sonra uzun bir süre daha bu gelenek devam ettirilmiştir.
Amerika genelindeki çeşitli kabilelerde de bebeklerin kafaları, ebeveynleri tarafından bağlanıp şekillendirilmişti. Bu coğrafyada özellikle İnka ve Maya uygarlıklarında bu uygulamanın izlerine rastlanmıştır. İnka uygarlığında amaç yine tartışılır olsa da çocuğun yaşadığı toplumun dokusuna uyum sağlamasını sağlamak ve sosyal sınıfı ifade etmek için uygulandığı tahmin edilmektedir. Ancak uygulamanın Mayalarda dini bir önemi vardı. Bunun atalarına tanrılar tarafından söylendiğine çünkü kafataslarının asil görünmesi gerektiğine inanıyorlardı. Maya kültüründe iki farklı kafa şekillendirme tarzı mevcuttu. Yüksek statüde bir pozisyonda olmayı hedefleyen kişilerde yüksek ve sivri başlı bir şekil veren “eğik deformasyon” uygulanırken genel popülasyonda sadece yanlarda düzleşen yuvarlak bir kafatası şekline yol açan “dik deformasyon” uygulanmıştır.
Kafatası şekillendirme, bazı kültürlerde sadece kafatasının şeklinin muntazam olması, güzel görünmesi için başvurulan bir yöntemdir. Örneğin eski dönemlerde Çin’de bu uygulamanın yapılmış olduğu buluntularla kanıtlanmıştır. Ancak sonraki dönemlerde terk edilmiş olacak ki Süleyman El-Tacir, seyahatnamesinde Çinlilerin şekilsiz kafalarını kamufle etmek için saç uzattıklarını yazmıştır. Ayrıca Çinlilerin Araplar gibi kafatasına şekil vermediklerini, bunun çocuğun zekasına ve dimağa zarar verecek bir uygulama olduğunu düşündüklerini kaydetmiştir. Buradan anlıyoruz ki Araplar, kafatasının muntazam görünmesi için bu işlemi gerçekleştirmişlerdir.
Velhasıl sağlıksız ve tehlikeli bir uygulama olan kafatasını deforme edecek kadar şekillendirme geleneği, geçmişte dünyada birbirine bağlantılı ya da bağlantısız birçok toplumda titizlikle uygulanmıştır. Günümüzde ise eski önemini yitirmiş olan bu sağlıksız yöntem, bazı ilkel kabileler arasında az da olsa halen görülmeye devam etmektedir.