Bir de Bu Taraftan Bakınız!

Dünkü yazıya entegre etmeye çalışalım bugünü de. Ne demiştik? Bir kızımız ve bir de hasta annesi...

Dünkü yazıya entegre etmeye çalışalım bugünü de. Ne demiştik? Bir kızımız ve bir de hasta annesi arasındaki sevgi ve iletişim eksikliğinin yansımasını görmüştük. Ve ardından biz ebeveynleri siz çocukların bazen taşıyamayacağı yüklerle sınandığımızı anlayamadığınızı ifade etmeye çalışmıştım aşağıdaki söylemlerimle.

“Biz ebeveynler bazen yanlış yapabiliriz, yanlış kararlar verebilir, yanlış kelamlar edebiliriz. Ama biz kurşun geçirmez ya da hatasız, nurlu yaratıklar değiliz ki! Anneyiz, babayız. Etten, kemikten ve şükür ki çoğumuz da duygudan yoğrulmuşuz.

Bazen hayat bizi eğitir, bazen biz hayattan bizi eğitsin diye faydalanmaya çalışırız. Bunlar bile bazılarımızı şanslı yapmaya dahi yeter. Ya şanssız olanlar? Bu duygulardan ya da bu güzelliklerden faydalanma şansı olmayanlar.

Ne diyelim onlara? “Siz kötü bir çocukluk geçirdiniz, siz birini sevemez, çocuk sahibi de olamazsınız” mı diyelim?

Bir sorun bakalım, hiçbir evlat, annesi ve babasına “Anne/baba, senin bir ihtiyacın var mı?” ya da “Senin için yapabileceğim bir şey var mı?” diye sormuş mudur? Bunun yüzdesine bakınız lütfen.”

“Doğurdun bana bakmak zorundasın”, “Babamsan istediğimi almak durumundasın”, “Doğurmasaydın”, “Yapmasaydınız beni” gibi çocukluk evrelerinde pek çoğumuz istediğimiz olmadığında böyle laflar etmişizdir ya da ebeveynlerimizi beğenmeyip sürekli eleştirmişizdir.

Ah, bir anne ve baba için ne acıdır bu bir bilseniz. Yetemediğinin yüzüne vurulması, eksikliğinin alay konusu edilmesi, anne ya da baba sıfatı yüzünden olmadık şeyler istenmesinin elzem olduğunun düşünülmesi ve söylenmesi, biz ebeveynler için ne kadar ağırdır.

“Allah da sana senin gibi evlat versin çocuğum”, “Allah canımı alsın, bıktım artık” diye kaçınızın annesi konuşmuştur. Ya babalarınız? İşte onlar ya hiç konuşmazlar ya da ağızlarıyla konuşmazlar!

Şunu anlamalıyız ki; “bilmediği ve görmediği bir şeyi karşımızdakinden istemek lüks olur”. Anne ya da babamız, iyi bir aileden (yetiştirilme tarzı) gelmiyor ve kendini de yetiştirememişse ve size verecekleri, ancak gördükleri kadardır.

Geçenlerde bir amca geldi televizyona, torunu için yardımcı olmamı istedi. Bazı özel durumları vardı. Çocuk on bir yaşında, amca yetmişlerinde var. Dededen detaylar aldım derken “Oğlun ve gelinin gelsin dayı” dedim (ya da üçünüz birlikte bir psikoloğa gidin diye de ifade ettim. Zira ben psikiyatrist ya da psikolog değilim. Danışmanım). Bu görüşmeden üç gün sonra gelini, oğlu ve torunu geldiler. Konuştukça şekil ortaya çıkmaya başlayıp puzzle yerine oturdukça anlaşıldı ki yaşananların en etkili müsebbibi, bizim dedemiz. Kötü değil asla, sadece iyi yaptığını düşündüğü şeylerin aslında oğul, gelin ve torun üçlemesinde sorunlara sebep olmasıydı. Bilmeden, üstelik hiç aklının ucundan geçmeden. Geçmişten gelen sert kültürel kurallar, tek evlat ve tek torun olması hasebiyle genele baktığımızda yanlış ama dedenin yetişme tarzına baktığımızda doğru davranışlardı bekledikleri ya da yaptıkları.

Dün yine geldiğinde bunları kedisine izah ettim. Koca bir çınarın ağlamaları, beni de üzdü. “Belki bana kızıyorsundur dayı ama…” dedim, biraz daha “Sen şunları yapmalı, bunları zamanla yapmamaya çalışmalısın” diye de konuşmamıza devam ettim. O ağladı, ben üzüldüm, “Sen ne dersen kızım odur” dedi. Yani diyeceğim o ki, “iyi” diye nitelendirdiğimiz şey, başkalarının hayatının prangaları olabiliyor. O yüzden olumsuz geçen bazı durumlarda bir adım geriye çekilip, “Neler yapıyorum, neleri eksik ya da gereksiz yapıyorum?” diyebilmeli. En önce kendimizi eleştirebilmeliyiz. Ve karşımızdaki anne ve babamız da olsa onların da bazen “bizim ışığımıza da ihtiyaçları olabileceğini” unutmamalıyız.

Sevgili dostlar! Sevin kendinizi, insanları, yaşamı ve hata yapabilir olduğumuzu kabul edip özrü ya da yardım almayı da ruhumuza hediye etmeyi bilelim.

Hayat; sorunlarla yaşamayı, acabalarla şüphe duymayı, sevgisizlikle yol almayı sürdürecek kadar uzun değil.

Anlamak, hayatı paylaşmak ve sevdiklerimize zaman ayırmak, önce aile içinde başlar. İletişimin, paylaşmanın olmadığı yerde karışık duygular, karışık duyguların olduğu yerde de kopmalar ve altından kalkamayacağımız sorunlar çıkar. Sevmek ve dinlemek ve de istemek yetecektir.

Sevgi ve dua ile, iyi bakın kendinize… Hafta başı görüşmek üzere inşallah.

Sevgiler…

Bakmadan Geçme