BİR BAŞTAN BİR UCA İRAN…-9

6. GÜN (16 Nisan 2015) ZERDÜŞT TAPINAĞI (ATEŞGEDE-ATASHKADAH) (YAZD ZOROASTRIAN FIRE TEMPLE) Zerdüşt dininin en önemli...

6. GÜN (16 Nisan 2015)

ZERDÜŞT TAPINAĞI (ATEŞGEDE-ATASHKADAH) (YAZD ZOROASTRIAN FIRE TEMPLE); Zerdüşt dininin en önemli tapınaklarından biri. Binanın içindeki küçük müzedeki kutsal ateş, 470 yılından bu yana hiç sönmüyor. Görevli rahipler, badem ya da kayısı odunlarıyla ateşi beslemişler ve 24 saat süreyle yanmasını sağlamışlar. Bu ateş, Yezd’e Hindistan’da Ardakan’daki orijinal yerinden 1940 yılında taşınmış. MAZDA arabalarının üreticisi, Hindistan’ın Koç Holding ayarındaki zengin Zerdüşt, bu evi satın alıyor. Onarttırıyor ve Zerdüşt Tapınağı yaptırıyor. Ateşi de o taşıttırıyor. Sönerse Zerdüştlük ölür, yok olurmuş!? Çünkü Zerdüştler ateşe tapıyor. Dualar, ateşe dönük yapılıyor. Ateşi kutsal bildiklerinden tapınaktan gerisin geri yüzleri hep ateşe dönük olarak çıkıyorlar. Tapınağın hemen girişinde iki çocuklu bir babayı görüyorum. Hindistan’a özgü kahverengi uzun giysileriyle hemen oracığa çömelivermişler. Ziyaret için buradalar. Ateşe dokunmak yasak. Camın arkasından izliyor, odalardaki kutsal kitapları Avesta’ya bakıyoruz. Ayinleri üç aşamalı olurmuş. Önce su, sonra toprak, en sonda da ateş. Böylece günahlardan temizlenirmiş insan. Zerdüştler; Toprak/Su/Ateşe inanırmış. Tek Tanrıları var. Adı, AHURA (BÜYÜK) MAZDA(TANRI). Kutsal kitaplarının adı AVESTA. FRAVAHAR, kuş-adam Zerdüştlüğün simgesi. Bir elinde sadakat anlamına gelen bir yüzük var. Öbür eli, saygıyı ifade ediyormuş. Üç kat tüyleri olan kanatları; düşüncede, sözlerde ve davranışlarda saf olmayı öğütleyen Zerdüşt inancını yansıtırmış. Zerdüştlük inancının temeli, Düşünce/Söz/Eylemde SAFLIK-İYİLİK imiş. Aleviliğin “Eline, diline, beline sahip ol” ilkeleriyle sanki örtüşüyor.

YEZD CHANGE adlı döviz bürosunda para bozduruyoruz. Üç tane gişesi var. Buraya göre büyük sayılırmış. Dolar, Avro artmış. Buranın parası düşmüş. Lehimize bir durum. Para bozdururken kayıt alınıyor. Belge doldurulup imzalanıyor. Bizde 80 öncesi gibi…

BAGH-E DEVLET ABAD=DOLAT ABAD GARDEN (DEVLETİ ZENGİN EDEN BAHÇE): 1750 yılında Zendli Kerim Han tarafından ev olarak yapılmış. Surlarla çevrili güzel düzenlenmiş bir bahçeye girdik. Yezd eyaletindeki en büyük ve 33 metre yüksekliğiyle en uzun dev “Badgir”e, Rüzgar Kulesi’ne geldik. Bahçe içinde iki saray var. Ortada koskocaman bir havuz duruyor. Sarayda 5-10 kişi yaşarmış. Rüzgar kulesi, helezon biçiminde yapılmış. Bu, rüzgarın akılışını sağlarmış. Rüzgarı parçalayıp içeriye alırmış. Her odasında havuz var. Ortalığı serinletmek için yapılırmış. İran halkının %30’u sekiz imama inandığından sekizgen biçiminde yaparmış. % 60’ı 12 imama, % 10’u da altı imama inanırmış. Kulenin altı hep açık. Sekiz kanaldan gelen hava aşağıya iniyor. Bahçedeki Amerikalı turistler dikkatimi çekti. Yanlarına gidip söyleştim. Türkiyeli olmam, tedirginliklerini azaltmıştı. Ne de olsa İran ile ABD düşmanlar.

HÜSENİYYE: Film seti gibi bir yer. Arkası boş. Burada Hüseyin’i anmak için toplanılırmış. Şiilerin yas mekanı imiş. Oldukça geniş bir meydan ve park. Yezdli gençlerle doyasıya fotoğraf çektirdik. Kimi İranlı erkekler, kızlarla poz vermek için yarış halindeydi. Bizim aracılığımızla yakınlaşmaya çalışıyorlardı.

SAHEB A. ZAMAN CLUB: İran’ın milli sporlarından olan, devasa boyutlardaki lobutların tavana atılıp tutulduğu, vücudun esnekliğini ve dayanıklılığını gösteren bir tür “tekke sporu” olan Zorhane’nin yapıldığı spor merkezine gittik. Önce üç metre kadar alta indik. Sonra da 10 metre kadar dibe. Önceden dev geniş karınlı küp biçimindeki bir buzhane imiş. 430 yıl önce yapılmış. 20 yıl önce kapanmış, spor merkezine dönüştürülmüş. Ortadaki dairesel alanın çevresinde oturma yerlerine geçtik. Gazelhanlar, dedeler, dervişler, tef çalanlar ve nakkareler bir yandan çalar söylermiş. Babadan oğula sürüyormuş. Baba kürsüden işaret veriyor, 9 yaşlarındaki oğlu ise lobutla gösteriler sunuyor. İsfahan’daki Zorhaneler arası yarışmada 1. gelmiş… Hazrat Mahdi Avenue (Mehdi Hazretleri Bulvarı)’ndayız.

MASCED-EJAME COMPLEX’e geldik. 5. yüzyılda yapılmış bir “Cuma Camisi.” Yezd kentinde her cuma günü halkın toplandığı, namazdan önce mollaların vaaz verdiği en geniş cami. İran’ın en yüksek minaresi, bu camininkiymiş. İran camilerinin ana özelliği olan dört eyvanlı iç avlu, oldukça ferahtı. Akustik kubbeli bir ana mekanı vardı. Mavi renk çinilerle bezenmiş. Çünkü mavi, Allah’a yakın olunan renkmiş.

ALEXANDRA MOSQUE-PRISON (İSKENDER CAMİ-HAPİSHANESİ), 800 yıllık bir yapı. Tapınaklar kilise, kiliseler cami, camiler kilise olmuş. Altı hapishaneymiş. Şimdi okula dönüştürülmüş. Adı, Ziai-Yeschool. Daracık merdivenlerle aşağıya indik. Kafe biçimini almış. Bizimle doluverdi. Oturan İranlılarla tanışıyor, söyleşiyoruz. Üniversite mezunu üç kadın. İkisi evli. Mihr-i parası, 100 bin dolar tutarında altın liraymış. Kocası senet vermiş kendisine. İstediği anda karısına ödemek zorunda. Ödemezse hapis yatacak. Bir de kızın anne-babasına verilecek “Başlık parası” var. Bizde de sürüyor bu gelenek. Tatlı tatlı anlattılar. Başka anneli-kızlı gelen İranlı kadınlar da var. Bize Türkçe “Hoş geldiniz!” diyorlar. Fotoğraf çekilme önerilerimizi geri çevirmiyorlar. Buluşma noktasına yürüyoruz. Tahranlı bir aile arabalarında bekliyor. Yanlarından geçerken nereden geldiğimizi soruyorlar. Söylüyorum. Başlıyor İbrahim Tatlıses’ten bir şarkı söylemeye. Oğlu, 3 yaşındaymış. Elindeki yiyeceğinden buyur ediyor. 7 yaşındaki kızı Büşra, İngilizcesini konuşturuyor, bize “Welcome!” diyor. Coşkuyla el sallayıp uzaklaşıyorlar. PASAPORT çaldırma korkusu hiç duymadık İran’da. Önceki gezilerimizde nereye saklayacağımızı şaşırırdık. Rehberimiz, bu konuda hiç uyarıda bulunmadı. Böyle güvenli bir gezi, herkesin başına!

7. GÜN (17 Nisan 2015)

Her şehrin girişinde bir ”Kur’ân Kapısı” var. En güzel kent, İSFAHAN. İranlılara göre burası “Nisf-i Cihan-Evrenin Yarısı” imiş. Dünyanın dört bir yanından turist geliyor. Bu nedenle İngilizce biliyorlar.

Evlilikte her şeyin % 70’i erkeğin, % 30’u ise kadının. Erkek evlat; 9 yaşına kadar anneyle, sonra babasıyla kalıyor. Kız çocuğunda ise tersi oluyor. Bu nedenle, evlat yetiştirmek zor değilmiş. Eşler arasında anlaşma yapılabiliyor. Kadın boşanınca çeyizini, altınlarını kendi evine götürüyor. Kız çocuklarının evlenme yaşı, 11’inde başlıyor. Kadın, kendi kazancıyla ev aldığında tapusu üstüne yapılıyor. Mahkemelerde şahit, erkek oluyor. Kadının adı yok! Ama her ikisi de oy kullanabiliyor. Bunda bir terslik var. Humeyni; 1979’da yasayı onayladı. Mollalar, eğitim için Yadini yâni İlahiyat’a gidiyor. 10-20 yıl boyunca dini bilgiler ediniyor. 1., 2., 3. ve en yüksek mertebesi olan Ayetullah olunuyor. Kendini iyi yetiştirirse Adalet Bakanlığı’nda çalışıyor. Bilgisi olmayan mollalar, cenaze evine gidip dualar okuyor. Maaşları 800 lira. Bilgili olanı, ayda 2800 lira alıyor. Şu anda 2000 Ayetullah var. Molla sayısı daha çok: 2 milyon. Mollaların yarısı devlette çalışıyor. Her gün ortalama 1-2 “mersiye” görevi oluyor.

Askerlik süresi iki yıl. Üniversite sonrası başlıyor. Askerlik rütbesi farklıymış. Çok çok az maaş verilirmiş askerdeyken.

Kadınlar, düşük ücrete evet dediklerinden kolayca iş bulabiliyormuş. Erkeklerin % 40’ı işsiz. Devlet ise işsizliği % 20 olarak açıklıyor.

SÜRECEK

Bakmadan Geçme