Bihter Karal ile söyleşimiz

Sevgili okurum, daha önce LGBTİ (Lezbiyen-Gay-Biseksüel-Transseksüel-İnterseks) konusunda gazetemizde yazılar kaleme almıştım. Bu konular ile ilgilenme nedenimi...

Sevgili okurum, daha önce LGBTİ (Lezbiyen-Gay-Biseksüel-Transseksüel-İnterseks) konusunda gazetemizde yazılar kaleme almıştım. Bu konular ile ilgilenme nedenimi de LGBTİ -İnsan hakları Bağlamında köşe yazımda belirtmiştim. Hayata dair her konu bizi ilgilendirmeli; özellikle kenarda kıyıda gönlü yaslı olanların hakkını elimizden geldiğince savunabilmeliyiz düşüncesindeyim. Zaman içinde bahsettiğim bu konuda da pek çok kişi ile muhataplığım oldu. Kimi ile kardeş kadar yakın olduk. İlyaTila’dan daha önceki yazılarımda bahsetmiştim. Kendisi, trans bir birey. Erkek bedeninde kadın ruhu taşıyor. Hormon tedavilerine başladı. İleride geçiş ameliyatı ile kadın cinsiyetini alacak. Geçtiğimiz ay içerisinde yine bu köşeden Jilet Jale başlıklı hikaye tadında bir yazıyı kaleme alırken kendisinin bahsettiği zorluklardan epey etkilenip kaleme almıştım. Sizinle bu defa LGBTİ aktivistlerinden Bihter Karal ile çok samimi yaptığımız söyleşiyi paylaşmak istiyorum. “Her yaşam bir keşif, her insan bir can pazarı” der büyüklerimiz. O halde keşif yolculuğumuz başlasın.

Ü: Merhaba sevgili Bihter. Öncelikle ismin sosyal mi, kimlik adı mı kullanıyorsunuz?

B: Merhabalar, kendi ismim. Trans ameliyatımdan sonra kimliğimi de aldım. Bihter Karal olarak beni medyadan da takip edebilirler.

Bu ameliyat, öyle basit bir şey değil. Bir aşk uğruna mı macera mı, özenti mi dersem ne derdiniz?

2015 yılında ameliyat oldum. Ameliyat bir trans geçiş operasyonu, atanmış erkek bedeninde kadın ruhu taşımaya daha fazla tahammül etmek istemediğimden bu ameliyatı oldum. Kendimi ilk tanıdığım, vücudumun farkına vardığım yıllardan beri erkek bedenine hapsolmuş bir kadın olmanın ıstırabını duydum. Ameliyatımdan önce bedenimi inşa etme sürecim oldu. Hacettepe Üniversitesi Psikiyatr Kliniği’nde dokuz yıl devam eden bir sürecin sonucunda kendimi buldum. Her şey, birdenbire olmuyor. Şimdi mutluyum. Tabii ki bu mutluluğu buluncaya kadar epey bir badire ile karşı karşıya geldim. Şimdi ailemle görüşüyorum ama beş yıl boyunca benim yanımda olmadılar. Bu ameliyat, sadece bir özenti olsa bunca zorluğu kim göze almak ister ki?

Aileniz, problemlerinizi hafifletmek yerine sıkıntılarınızı çoğalttı mı?

Aile, kişinin hayatında en önemli unsur. Hele de bir çocuğun kendi bedeni ile çok ciddi kaygıları varsa. Ben, kendimi bildiğim yaşlarda -9 yaş- babama erkek olmadığımı, sadece bedenimin böyle olduğunu anlatmaya çalıştım. Söylediği tek şey, “Sus bakayım, sen neler söylüyorsun?” oldu. Dini bütün bir bey olduğu için ayrıca bana “İçine şeytan girmiş” dedi. Annemle pek bu konularda konuşamazdım. Lise yıllarımda kendimi çok ama çok yalnız hissediyordum. Üniversite okumaya başladığımda onları karşıma alıp tekrar durumumu izah etmek istedim. Nafile… Bir karar almam gerekiyordu. “Bu hayat, benim hayatımsa” dedim ve o gün onları terk ettim. Ahhh, yanımda olmalarını öylesine istemiştim ki…

Öylesine derinden bir nefes aldın ki içim cız etti. Bir sözünle beni yaşadığın o güne götürdün. “Herkes, anne baba olmamalı” dersem haddimi aşıp anarşist söylemde bulunmuş olur muyum bilemiyorum ama bu yaşıma kadar gözlemlediğim istisnalar hariç ne eşler birbirinin dostu ne de ebeveyn dediğimiz ana babalar evlatlarının dostu!

Ne yazık ki öyle. Bu yüzden sosyal sorumluluk bilinci ve merhamet duygularımla aktivist olarak elimden geldiğince destek olmaya çabalıyorum. Daha önce bu zorlukları yaşayan, şimdi rahatta olan ünlü isimler ile de bu meseleleri görüşüyorum. Hepimiz, elimizden geleni yaparsak inanıyorum ki zorlukların üstesinden geliriz.

“Zorluklar” diyorsun, bu zorlukların içerisinde seks işçiliği de var değil mi?

“Yapmadım” diyen, yalan söylemiş olur. Sistem öyle bir kurulmuş ki kendinden olmayanı, kendi gibi yaşamayanı dışlıyor. Pek çok işe girdim. Rahat vermediler. Ağızlarında bir namus kavramı var. Ruhlarında insanlık yok. O kadar şey yaşadım ki… Sadece biz mi namus yoksunuyuz? Öyle birliktelikler var ki eğer işin içine çıkar, menfaat giriyorsa hiç ummadığınız kişiler bile seks işçisi konumundalar. Buna VIP hizmet diyoruz.

Anlamaya çabalıyorum. Sorgulamaya başladığımızda nelerle karşılaşıyoruz. “Nefis terbiyemi tamamladım, çok dindarım, pek namusluyum” demek, yaşam okulundan mezun olmadan diploma istemeye benziyor. Laf-ı güzaf! Sınanmadığımız günahın masumu değiliz. “Asla yapmam” diye bir şey söz konusu olamaz. İzin verirsen tasavvufun önde gelen isimlerinden Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin sözünü ilave edeyim. Şöyle ki; “Günah işlemek, hata yapmak, insan olmanın şanındandır.” Elbette ki bunu “Hep günah işleyelim” anlamında yorumlamak da doğru değil.

Uzun yıllar gökkuşağı rengine bürünüp eşcinsellik adına onur yürüyüşleri yapılırdı. Geçen Haziran ayında yapılmadı, neden ki ?

2015 yılında Onur Haftası’na katılmak için birkaç arkadaşla birlikte İstanbul’a gittik. Panellerde konuşmacı olarak yer aldım. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 3. Maddesi’nde barışçıl olduktan sonra hiçbir gösteriye engelleme yapılamaz. Oysa etkinlik, valilik emriyle yasaklandı. Onur Yürüyüşleri, toplumun pembe-mavi algısını yıkmak için yapılıyor. Gökkuşağında olduğu gibi rengarenk, tüm renklere açık olalım. Son yıllarda bu yürüyüşlere getirilen yasak, tarihe UTANÇ lekesi olarak kazınacaktır.

Sevgili Bihter, olduğun gibisin. Dobra dobra “Ben buyum” diyebilme cesareti sergiliyorsun. Saatlerce sohbet etmek isterim. Teşekkürler… Seni sosyal medyadan da okurlarımız takip edebilirler değil mi?

Ben de size teşekkür ederim. Sosyal medya hesaplarımdan herkesle görüşüyorum. Yakında Youtube kanalından Soramazsın programında bir bilsen neler anlatacağım.

Ortalığı kızıştıracaksın demek ki… (Gülüşmeler)

Bakmadan Geçme