Bıçak kemiğe dayanınca

Vatandaşta çevre duyarlılığı artıyor. Size önce küçük bir haber girişi vereyim: 'Giresun’a bağlı Şebinkarahisar ilçesinde 19...

Haber

Vatandaşta çevre duyarlılığı artıyor. Size önce küçük bir haber girişi vereyim:

“Giresun’a bağlı Şebinkarahisar ilçesinde 19 Kasım’da Yıldızlar Holding’e bağlı Nesko Madencilik A.Ş.’ye ait maden ocaklarında kullanılan siyanür atıklarının depolandığı flotasyon tesislerindeki havuzlar patladı. Patlamayla birlikte tesisin çevresinde bulunan dereye karışan atıklar, derenin devamında bulunan Kılıçkaya Barajı’na ulaştı. Zehirli atıklar nedeniyle çok büyük bir çevre felaketinin yaşandığı belirtiliyor.”

“Maden kazaları elbette olacak. Kazalar oluyor diye de madenlerden vazgeçmeyeceğiz. Kaza oluyor diye uçaklara, trenlere, gemilere ve diğer araçlara binmezlik etmiyoruz.”

Bu ifadeler, elbette madenlere karşı gelenlere karşı söylenen sözlerden sadece bir tanesi. Ben de maden kazaları ile araç kazalarının aynı kefeye konulmaması taraftarıyım.

Kimileri de diyor ki, “Enerjiye ihtiyacımız var, dışarıdan mı alalım?”

Buna de evet diyemeyeceğim çünkü ‘daha çok enerji’, insanlığın değil kapitalizmin ihtiyacıdır. Kapitalizm, daha fazla para kazanmak ve sermayesini büyütmek için insanlığın ve doğanın geleceğini düşünmez.

**

Geçtiğimiz hafta Küçük Menderes Havzası Koza Hareketi Derneği (KOZA-DER) yönetiminden bir grup arkadaşla Kiraz’ın Veliler köyüne gittik. Basından da edindiğimiz haberlere göre, “400 hektar tarım arazisi, taş ocağına feda edilecek.”

“Kiraz’ın Veliler, Saçlı ve Emenler mahallelerini kapsayan 400 hektarlık tarım alanından yılda 350 bin ton maden çıkarılması için gerekli ÇED süreci başlatıldı. Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Tevfik Türk, tarım alanlarının her ne amaçla olursa olsun başka şekillerde kullanılmasının kabul edilemez bir durum olduğunu vurgulayarak, ‘Dört hektar çok büyük bir alan. Bu büyüklükte bir tarım alanı, her ne olursa olsun gözden çıkarılamaz. Tarım madenden daha önemlidir, daha önceliklidir. Pandemi süreci, bunu bize bir kez daha açıkça gösterdi’ dedi.”

Veliler köy muhtarlığından aldığımız davet üzerine köylüyü taş ocaklarının çevreye verebileceği zararları anlatmak üzere Veliler köy meydanındaki kahvenin önünde bekleyen vatandaşlarla buluştuk.

Mahalleli ile birlikte Kiraz Jandarması da köy meydanında bizi bekliyordu. Biz jandarmayı görünce tabii ki önce tedirgin olduk. ‘Acaba toplantı engellenecek mi?’ diye düşünürken emniyet güçleri, tam tersine herhangi bir olay veya taşkınlığa karşı koruma amaçlı geldiklerini söylediler.

Köy meydanında Muhtar İrfan Özdemir ile birlikte komşu Emenler Köyü Muhtarı Adem Meşe de vardı.

KOZA-DER Başkanı Selahattin Bağlı, alanda toplananlara taş ocakları ve çevreye etkileri konusunda bilgiler verirken vatandaşlar da dikkatlice dinlediler. Bilgilendirme sırasında arada söze karışan köylüler, bölgenin doğal yapısının başta ceviz ve kestane olmak üzere tarım ekonomisine dayandığını belirtip madene kesinlikle karşı olduklarını söylediler. Her iki köyün muhtarı da yaptıkları konuşmalarda madencilik konusuna hakim olduklarının görüntüsünü verirken emekli bir vatandaşın konuyla ilgili yaptığı değerlendirme de bende ‘Köylü, doğaya karşı bilinçleniyor’ düşüncesini perçinledi.

“Açılacak bir kum veya taş ocağı, en az 50 yıl bu bölgede faaliyet yürütecektir. Afrika, buraya 5000 kilometre uzakta ama zaman zaman çöl tozları oradan bile buralara kadar geliyor. Burada da asıl tehlike toz olacaktır. Ayda sekiz ton toz; sizin bu bölgedeki üretmiş olduğunuz tüm ürünlerin özellikle ilkbahar döneminde çiçeklenmesine engel olacaktır; çiçeklerin küflenmesine neden olacak döllenmenin önüne geçecektir.”

Bıçak kemiğe dayanınca…

Bakmadan Geçme