Başımıza uydu düştü

Ali Bey, yıllardır müşterimdir. Kaymakçı'ya geldi mi bana uğrar mutlaka. Eşyası varsa dükkanımın bir tarafına koyar,...

Ali Bey, yıllardır müşterimdir. Kaymakçı’ya geldi mi bana uğrar mutlaka. Eşyası varsa dükkanımın bir tarafına koyar, giderken alır. Hoş sohbet adamdır. Birlikte çay içeriz. Ali Bey bugün çok dertli, dokunsan ağlayacak neredeyse. Ben sormadan başladı anlatmaya:

Hocam, ben Orhangazi köyündenim biliyorsun. Köyümüz, Ödemiş’e bağlı. Şimdi adımız mahalle oldu ama henüz köylülükten kurtulamadık. Kendimizi hiç mahalle gibi hissetmiyoruz. Köyümüzden bir kişi bile “Ben Orhangazi mahallesindenim” demiyor. Herkes, “Ben Orhangazi köyündenim” diyor. Köyümüz mahalleye benzemiyor ki. Gelin bakın, siz de bize hak vereceksiniz.

Eskiden köyümüzün adı Karakuyu idi. Şimdilerde bile yaşlılar Karakuyu diyorlar. 1960 İnkılabı’ndan sonra köyümüzün adı, bize sormadan değiştirildi ve Orhangazi köyü oldu. Köyümüzde bir tek Orhan ismi yok, geçmişte de olmadı. Neden bu ismi uygun koydular, bilmiyorum. Adımız değişmekle kaderimiz değişmiyor ki. Eski adımızı neden değiştirdiklerini anlamadığım gibi şimdi bizi neden mahalle yaptılar onu da anlamış değilim. Büyüklerimiz, ikide bir adımızı değiştireceğine kaderimizi değiştirsin. Kaderimiz değişmedikten sonra adımız ne olursa olsun bize bir faydası olmaz.

Köyümüz, Ödemiş’e 22 km uzaklıkta ve Ödemiş-Kiraz kara yolunun güney kısmındadır. Beydağ kavşağından 4 km sonra sağa sapan yol, köyümüze gider. Köyümüzden öteye başka bir yol yoktur. Köyümüzün nüfusu, 350 kişi kadardır.

Biz “Urum beli” dağı diyoruz, köyümüz bu dağın batı yamacına kurulmuş. Arka tarafımızda Kiraz’ın Karaman köyü var. Ovamız geniş olmadığından halkımızın geçim kaynağı, daha çok büyükbaş ve küçükbaş hayvan besiciliğiydi yıllar yılı. Sulu tarım yapma olanağımız yoktu. Son yıllarda bakla, bezelye ve turşuluk salatalık tarımı ile geçim sağlamaya çalışıyoruz. Kendi suyumuz olmadığından başkasından su satın alıyoruz. Su pahalı olduğu için ürünlerimiz de pahalı elde ediliyor. Ürün para etmezse o yılı borçlu devrediyoruz. Bizim köyde yaşamak zor senin anlayacağın.

Hocam, ben 80 yaşındayım. 80 yıldır bu köyde yaşıyorum. Köyümüzün arazileri, ben bildiğimden bu yana hiç değişmedi. Herkes, kendi arazisini ekip biçiyordu. Ekip biçiyordu diyorum, bundan sonra aynı araziyi ekip biçemeyeceğiz gibi görünüyor. Neden böyle diyorum: Geçen gün bir arkadaş tarlasını sattı. Tapusunu devredecek. Alan arkadaş bir harita mühendisi getirmiş, ölçüp biçip tarlanın sınırlarını belirleyecek. O da ne, bu tarla başkasının görünüyor! Adamın yıllardır kullandığı tarlanın tapusu, başkasının üzerine çıkıyor. Adamın tarlasını başkası kullanıyor. İçine ev yapmış. Nasıl olur bu? Ölür müsün, öldürür müsün? Haydi bir tartışma.

Olaya jandarma el atıyor. Jandarma, “Harita mühendisinin dediği doğru” diyor. Sonra başka tarlalara bakıyorlar. Onların da çoğu aynı; benim tarla başkasının, başkasının tarlası benim. Adam yıllardır tarlayı kullanıyor, içine ağaç dikmiş. Geliyor biri, “Bu tarla senin değil” diyor. Olacak iş mi bu hocam? Şimdiye kadar böyle bir şey yoktu. Uydu çıktı, böyle oldu. Neymiş, uyduya bakıyorlar, böyleymiş. Başımıza uydu düştü hocam. “Önceden yanlış yapılmış” diyorlar. Bir yanlışlık varsa düzeltilemez mi? Köylü, diken üstünde. Köylü birbirine girmeden yetkililer gelsin, bir çare bulsun bu soruna. Yeniden mi ölçülür biçilir, yoksa tapular mı yenilenir nasıl olacaksa bu sorunu bir an önce çözüme kavuştursunlar. Yetkililerden tek isteğimiz bu.

Hocam, başını ağrıttım. Bu kadar yeter. Bana müsaade.

***

Sevgi, saygı ve mutluluklar.

Bakmadan Geçme