Bağlanma ve Kopma
Bu hafta sizlerle paylaşmak istediğim konu kısmı ders notu niteliğinde. Fakat okudukça hayatınızı, ilişkilerinizi ve davranışlarınızı...
Bu hafta sizlerle paylaşmak istediğim konu kısmı ders notu niteliğinde. Fakat okudukça hayatınızı, ilişkilerinizi ve davranışlarınızı ne kadar etkilediğini fark edip, işlevsellik kazanacak. Bağlanma Kuramı, psikolojinin içinde yer alan bir model. Bebeğin, anne karnındayken başlayan esasen doğduğu andan itibaren ilk 18 ayını kapsayan bir süreç. Bu süreçte bebek ve anne arasındaki tüm ilişki…
Hepimiz bakıma muhtaç varlıklar olarak doğuyoruz. İhtiyaçlarımızın tümü bir başkası tarafından karşılanmak zorunda oluyor. Bundan dolayı bağlanma ihtiyacı doğal bir sonuç oluveriyor. Hatta doğuştan gelen bir insan yapısı da diyebiliriz. Bebek ağladıkça anne ihtiyaçlarını gidermek istiyor fakat her ağlama fizyolojik ihtiyaçları içermiyor ( açlık, ısınma, susama, alt ıslatma vb. ). Bazı ihtiyaçlar, psikolojik oluyor. Sevilme, güvende olma ve istenilen olma gibi. İhtiyaç ister psikolojik olsun ister fizyolojik, önemli olan yerinde, zamanında, tam ve hızlı olarak karşılayabilmek. Bebeğin ihtiyaçlarını doğru yorumlayıp hızlı yanıt vermek, bunu istikrarlı bir şekilde ilerletmek; bebek ile bakım veren arasında senkronize bir ilişki başlatıyor. Bu ilişki güvenli bir şekilde de ilerliyor.
Eğer bebek, annesiyle güvenli bir bağ kurarsa bunu sonraki ilişkilerinde de devam ettirir. Kendisine yönelik olarak da olumlu bir benlik algısı oluşturur. Ayrıca bu tarz bağlanmaya sahip bireyler: içten ve samimi ilişkiler kurarlar. Empatik ve sağduyulu hareket ederler. Karşılaştıkları zorluklar karşısında çözüm yolları için başkalarından yardım alıp, başkalarına da yardımcı olabilirler. Doyumlu ve üretken bir hayat sürebilirler.
Bir diğer bağlanma şekli, güvensiz bağlanmadır. Güvensiz bağlanma, güvenli bağlanmanın tam tersidir. Bebeğin ihtiyaçları zamanında ve doğru bir şekilde giderilmez. Bu durumun pek çok nedeni olabilir. Örneğin, annenin kendi yetiştiriliş tarzı, çevresel faktörler ya da psikolojik sorunlar vb. güvensiz bağlanmayı, kaçınmalı, kaygılı ve karmaşık olarak gözlemleyebiliyoruz.
Kaçınmalı bağlanma tarzında bireyler için ilişkiler genellikle güvenilmezdir. Hatta ilişki kurmaktan kaçınırlar. Kurdukları ilişkilerde de karşılaştıkları sorunlarla yüzleşmek yerine kaçınan davranışlar sergilerler. Örneğin, içlerine kapanırlar ya da küserler. Alışverişe çıkma, televizyon izleme gibi davranışlarla da kendi kendilerini sakinleştirmeye çalışırlar.
Kaygılı bağlanma tarzına sahip olan kişiler ise, ilişkilerde sürekli kendilerini ve partnerlerini sorgularlar. Daimi olarak ne kadar sevildiklerini ve daha çok sevilebilmek içinde kendilerini yoran gereksiz bir özveride bulunurlar.
Biliyorum, insan yavrusunun hayatının ilk 1,5 yılında annesiyle kurduğu bağın bütün bir yaşamını etkilemesi ilginç ve hatta olanaksız geliyor bazılarımıza. Fakat bunun üzerine yapılan o kadar çalışma var ki sayısı tahmin ettiğinizden de çok. Asıl soru şu: ebeveynlerimizi seçemediğimize göre hep onlardan aldıklarımızla mı yola devam etmek zorundayız?
Tabii ki hayır. İyi bir psikoterapi alıp, çocukluk anılarınıza dair çıkarım ve inançlarını değiştirip, kendi iç görünüz ve farkındalığınızı arttırabilir, geleceğinizle güvenli bir bağ oluşturabilirsiniz.
İyi günler dilerim…
Bakmadan Geçme




