AYAKKABICI EMMİ
Bir ülkenin bir şehrinde kimse çalışmaz, herkes çalarak geçimini sağlarmış. Akşam olduğunda herkes başkalarının evlerine ve...
Bir ülkenin bir şehrinde kimse çalışmaz, herkes çalarak geçimini sağlarmış.
Akşam olduğunda herkes; başkalarının evlerine ve işyerlerine girer, ne bulursa çalıp çırpar, evine götürür ancak aynı şekilde kendi evi ve işyeri de soyulurmuş. Yıllarca durumun böyle sürüp gittiği şehirde hırsızlık yapmayanları hor görüp küçümsemişler hatta dışlamışlar.
Bu şehirde çalmayan bir tek kişi kalmış, o da ayakkabıcı emmi. Ayakkabıcı emmi gece gündüz çalışır, ayakkabı dikermiş. Evi ile işyeri aynı olduğu için akşamları evini terk etmez, o nedenle eşyaları çok az çalınırmış. Ama çalmaktan üretim yapamayan şehir ahalisi günden güne fakirleşmeye başlamış. Kendisi gibi düşünmeyen ayakkabıcı emmiye baskı yapmaya, giderek ve şiddetle onu da hırsızlığa yöneltmeye çalışmışlar.
Ayakkabıcı emmi ne yaptıysa olmamış, yoksullara ayakkabı armağan edermiş, gençlere ayakkabı dikimini öğretirmiş, aklı erdiğince dürüst ve çalışkan olmayı anlatırmış ama yine de şehirli çalmaktan geri kalmazmış.
Arsız güçlü olunca, haklı suçlu olurmuş…
En sonunda baskılara dayanamayan ve tüm birikimlerinin çalınıp durulmasından bıkan ayakkabıcı emmi, şehri terk eder…
Yıllar geçer, şehirde kalan herkes hırsız olduğundan işlerini geliştirirler, profesyonel hırsızlık yapmaya başlar. Bu da yetmeyince güçlüler ve zenginler, adam tutarak hırsızlık yaptırmaya başlar. Böyle olunca az hırsızlık yapabilen, hırsızlık yapamayan, adam tutamayanlar daha çok yoksullaşmaya diğerleri de çok zenginleşmeye başlar.
Bir gün gelir ki şehrin bütün malvarlığı, onlarca adamı olan birkaç kişinin eline geçmiştir ve şehirlinin geri kalanı açlıktan ölmek üzeredir.
Bunun üzerine yoksulluktan ölmek üzere olan şehir halkı toplanır, “Ne olacak halimiz? Bu durumdan nasıl kurtuluruz?” diye düşünmeye başlarlar ve içlerinden biri ayakkabıcı emmiyi anımsar. Ahali, ayakkabıcı emmiyi bulmaya ve onu şehre geri davet etmeye karar verirler çünkü ayakkabıcı emmileri şehri terk ettikten sonra yoksulluk daha da artmıştır.
Birkaç kişi gönüllü olup ayakkabıcı emminin komşu şehirdeki evini bulup giderler. Yaşlı ayakkabıcı evinde yoktur ancak kapısında şu yazılıdır; “Aradığınız son çare dürüstlük ise çoktan kaybettiniz.”
Elbette şehirler, hırsızlarla dolu değil ama yok da değil. Bu öyküde geçen hırsızlık sözcükleri yerine yalancılık, tembellik, yalakalık gibi daha bir sürü olumsuz sözcük de konulabilir…
Hırsızlık, sadece eşya çalmakta değil fikirde, emekte, hakta, makamda, yetkide de olur…
Yoksulları değil, zenginleri doyuramadığımız için açlık ve sefalet vardır…
Victor Hugo’nun dediği gibi; “Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk…” Çünkü o vakit yardım edilenlerin en hafifiyle minnet duygusu kalmaz, özgür olur…
En büyük özgürlük ise vicdanlardaki adalettir.
Ve her şehrin terk etmemiş ayakkabıcı emmileri vardır…
Bakmadan Geçme





