- Haberler
- ARASTANIN 60 YILLIK İSMİ: HALİL GEÇİCİ
ARASTANIN 60 YILLIK İSMİ: HALİL GEÇİCİ
 &ldquoARASTA ESKİDEN TİCARET VE ÜRETİMİN KALBİ, GÜZEL DOSTLUKLARIN MEKÂNIYDI&rdquo Ödemiş Arastası&rsquonda ayakkabıcılığa devam eden Halil Geçici,...
“ARASTA ESKİDEN TİCARET VE ÜRETİMİN KALBİ, GÜZEL DOSTLUKLARIN MEKÂNIYDI”
Ödemiş Arastası’nda ayakkabıcılığa devam eden Halil Geçici, 8 yaşından beri Arasta’da olduğunu belirterek, bir zamanlar ticaret ve ayakkabı üretiminin merkezi olan Arasta’da günümüzde 10’a yakın ayakkabı ustasının kaldığını söyledi.
19. yüzyıldan itibaren 116 dükkan ve çevresindeki 17 hanla Ödemiş’te üretim ve ticaretin kalbi olan Arasta, eski günlerini özlemle arıyor. Arasta’nın 60 yıllık esnafı Halil Geçici (68), Arasta’nın 60’lı ve 70’li yıllardaki ihtişamlı döneminin ardından 80’li yıllarda ithalatın serbest kalmasıyla birlikte esnafın da zamanla teker teker kepenk kapatmak zorunda kaldığını belirtti.
“3 KUŞAK ARASTA’DAN EKMEK YEDİK”
Dedesi Halil Geçici’den bu yana Arasta’da olduklarını kaydeden Halil Geçici şunları kaydetti: “Arasta çarşısı Ödemiş’te Osmanlı Devleti döneminde 1850’li yıllarda kurulmuş. İsmini taşıdığım dedem Halil Geçici ayakkabıcı olarak bu çarşıda yıllarca çalışmış. Daha sonra rahmetli babam İsmail Geçici de Arasta’da ayakkabıcı olarak babasının mesleğini sürdürmüştü. Bende ilkokula giderken okuldan çıktıktan sonra babamların yanına gelir onlarla birlikte ayakkabıcılık yapmaya çalışırdım.
Arasta o günlerde Ödemiş’te ticaretin merkezi, en çok üretimin yapıldığı ve her gün izdihamın yaşandığı bir pazardı. Biz çocuklar o dönem buralardan geçmek için büyüklerimizden izin alıyor bazen de çekiniyor korkuyorduk. Daha sonra bizim dükkândaki bir kalfa ile geçinemedim. Babam dedi ki seni burada bir mesleğe vereceğim ne olmak istiyorsun diye bana sordu. Bende o yaşlarda saka kuşu besler sesine hayrandım.
“ARASTA, TİCARETİN VE ÜRETİMİN MERKEZİYDİ”
Çarşıda da Selahattin Sabancı isimli saka kuşu sesi taklidi yapan değerli bir sayacı ustası vardı. Saka kuşu sesinden dolayı babama ben sayası olmak istiyorum dedim ve Selahattin Ustanın yanında işe başladım. Ortaokuldan sonra tamamen Arasta’da çalışmaya başladım ve yıllar içinde ustamın öğrettiği sayacı ustası oldum.
Arasta’da normalde 110’dan fazla dükkân üst katları ile toplamda 250 küçük esnaf vardı. Buralar her gün cümbüş yeri gibi kalabalık olur izdihamdan geçilmezdi. Özellikle 1950’lerden sonra 1960 ve 1970’li yıllarda Arasta altın çağını yaşadığı günlerle hayatını sürdürmüştü.”
“TIN TIN TIN SESİ HİÇ DURMAZDI”
O yıllarda mahşer yeri gibi kalabalık olan Arasta çarşısında esnaflar kendi ürününü kendi üretir o tın tın tın sesi hiç ama hiç kesilmezdi. O yıllarda bir esnaf bir haftada hakiki el işi ve hakiki deriden 10 çift ayakkabısını üretir satardı. Dedim ya mahşer yeri gibi kalabalık esnaf kendi malını kendi üretiyor, esnafın kasası da para dolu oluyor sürekli bir sirkülasyon oluyordu.
O dönemde ayakkabılar hakiki deriden yapılır ve tamamen el işiydi. Patımalı, kazımalı dediğimiz ayakkabılar üretirdik. Bu üretimi yaparken ayakkabıyı dikim esnasında ise normal iğnenin deriyi bozacağı korkusu ile domuz kılını iğne yerine kullanırdık.”
“AYAKKABI DİKİMİNDE DOMUZ KILI KULLANIRDIK”
Domuzun yelesinden yani boynundaki kıl iğne gibi sert, ince ve sağlamdı. İpimizi domuz kılına takar ayakkabılarımızı diker üretirdik. O domuz kılı bizi yormaz, iğne gibi kırılmaz ayakkabının derisinde de derin delikler açmazdı. Daha sonra özellikle 1980’den sonra Turgut Özal döneminde ithalatın başlaması ile birlikte ayakkabı üretimi bu anlattıklarımdan fabrikasyona ve hazıra geçti gitti. Ayakkabı deriydi derinin yerine naylon aldı ve ayakkabılar naylon oldu.”
“MÜŞTERİ DİŞİ İLE DERİYİ YOKLARDI”
El emeği üretimin olduğu yıllarda müşterilerin ayakkabıların sağlamlığını ilginç yöntemlerle test ettiğini belirten Geçici şöyle devam etti: “Eskiden müşteri geldiğinde deriyi dişi ile yoklar eğer o deriye dişi batarsa o ayakkabıyı almazdı. Çizme almak isteyen müşterimiz içinde çizmenin içine su doldurur eğer sızdırıyorsa satmazdık. Esnaflık demek bizim için dürüstlük demekti hala daha bizim için geçerli olan kanunda o oldu. El işi gitti, fabrika işi geldi. Deri gitti naylon geldi derken üretimin durmasıyla birlikte Arasta o güzelim yıllarını kaybetti. Eskiden annelerin çocuklarını büyütürken ayakkabıcı olsun sayacı olsun diye büyüyen daha sonra da o işleri yapan nesilden sonra buralar sahipsiz ve boş kaldı.
Burada işimizin esnaflığımızın yanında güzel dostluklarımız da vardı. Bu dostluklarda kayboldu gitti. Esnaflarımız hazır naylon ayakkabıların karşısında mesleği bırakarak başka işler yapmak için Arasta’yı terk etti gitti.”
“BUGÜN 10 ESNAF KALDIK”
Bugün o koca ihtişamlı, ticaretin kalbi, üretimin merkezi Arasta çarşısında toplasanız 10 esnaf arkadaşımız kaldı. Onlarında çocuğunun dükkânının kendisinden olmasından dolayı gitmediler. Dedem, babam, ben ve bazı akrabalarım bu çarşıdan ekmeğini kazanan insanlar olduk. Bugün çok büyük beklentilerimiz olmasa da kahveye gideceğimize biz birkaç esnaf, ısrarla ve inatla Arasta’ya geliyoruz.”
“ARASTA, KEŞKE O İHTİŞAMLI GÜNLERİNE GERİ DÖNEBİLSE”
<span style="mso-bidi-font-size:9.0pt;font-family:"Calibri","sans-serif";mso-ascii-theme-font: minor-latin;mso-hansi-theme-font:minor-latin;mso-bidi-font-family:"Times New Roman"; mso-bidi-theme-font:minor-bidi;border:none windowtext 1.0pt;mso-border-alt: none windowtext 0cm;padding:0c </p>
Bakmadan Geçme





